Azerbaycan ve Ermenistan arasında Karabağ bölgesi nedeniyle süren savaş, Türkiyenin aynı nedenle Ermenistan sınırındaki Doğu Kapısını kapaması, Gürcistanda Rusya politikalarının yarattığı gerginlikler; Karsta siyasetçilere terk edildi, halklar buluştu. 24 - 26 Eylül tarihleri arasında düzenlenen Kurultayın en önemli yanı sivil ve yerel inisiyatifin bölgesel politikalar üzerindeki gücünü göstermesi. Bu olayın mimarı Kars Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu. Alibeyoğlu, geçen dönem (ANAP) aldığı oy oranını bu yıl yüzde 100lerin üzerinde arttırarak, AKPden seçildi ve ikinci kez belediye başkanlığı koltuğuna oturdu.Alibeyoğlu halka neler anlattı? Kars şehir kültürüne sahip çıktı. ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof. Metin Sözen ve Türkiye Mimarlar Odası Başkanı Oktay Ekincinin çalışmalarıyla oluşan kent envanteri ve restorasyon projelerine onay verdi. Belediyelerin kolay kolay göze almadıkları bir cesaretle Kars Kalesi içindeki 300 civarındaki konutu koruma altına aldı. Bunlardan 20 tanesinin restorasyonu tamamlanmasına öncülük etti.Alibeyoğlu bu restorasyonlar için Kurultaya da katılan Norveç Büyükelçiliği ile ortak projeler yürütüyor. Ayrıca ABDde Küresel Miras Fonunundan (Global Heritage Fund)
Geçen yıl Teksasta yaşayan işadamı Ercüment Kılıçın, ATAA başkanlığına gelmesiyle sergilediği yeni yaklaşımlar, derneğin ikiye bölünmesine yol açtı. Bir yanda mütevelli heyeti, öbür yanda yönetim kurulu... Önce, derneğin kurucu başkanı ve mütevelli heyeti eski başkanı Dr. Ülkü Ülgür görevinden istifa etti. Son bir yılda yaşanan gerginliklerin tırmanmasıyla Koç, Eczacıbaşı ve Aloğlu da geçtiğimiz günlerde istifa mektuplarını yönetime sundular. Başlığa bakıp bu yazıyı Amerikadan yazdığımı düşünebilirsiniz, öyle değil, Türkiyedeyim. Zaten konum da Türk iş dünyasının önde gelen üç ismi Mustafa Koç, Bülent Eczacıbaşı ve Sedat Aloğlunun, Türk - Amerikan Dernekleri Birliği (Assembly of Turkish American Associations - ATAA) mütevelli heyetinden istifa etmeleri. ATAAnın kimliğinden söz etmeliyim... 1974 Kıbrıs Barış Harekatını izleyen ABD ambargosu ile gerginleşen Türk - Amerikan ilişkilerini yumuşatmak amacıyla, 1979 yılında Türkiyenin Washington Büyükelçisi Şükrü Elekdağın da girişimleri ve Dr. Ülgürün çalışmasıyla, ABDde sayısı 19u bulan "Türk - Amerikan" dernekleri ATAA çatısı altında toplanmıştı.Dernek; Türk Tanıtma Fonunun maddi desteği, faaliyet gelirleri ve üye aidatlarıyla
Ev sahipliği zor bir görevdi; Fatih Erkoçun şarkılarıyla yerinde duramayan ICC yöneticileri ve eşlerine yalnızca Yırcalı çifti eşlik etti. Diğer Türkler oturdular.Devlet Bakanı Ali Babacanın da katıldığı davette, gözler ICC Türkiye Milli Komitesi Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlunu aradı. Amerikada lobi çalışmaları yürüten Rifat Bey, eşi ile birlikte ev sahibi konumunda olduğu gecede, 24 yaşındaki oğlu Emin Hisarcıklıoğlu ile temsil edildi.California Üniversitesinde (USC) global yönetim alanında eğitimini tamamlayıp geçen aralık ayında Türkiyeye dönen Emin Bey, nisan ayından beri de Nuh Çimento yönetim kurulunda.Emin Bey, babasının bundan 23 yıl önce iş hayatına başladığı Ankaranın ünlü ticaret merkezi, Rüzgârlı Sokakta işe başladı.Rifat Bey, dayısı CHP Kayseri milletvekili Muharrem Eskiyapanın oğlu Nuh bey ile ortak Eskihisar İnşaat Malzemeleri şirketi kurmuşlardı.Rifat Bey ile bir seyahatte bu öyküyü dinlemiştim. Aile Nuh Çimento, Nuhun Ankara Makarnası gibi sanayi tesislerine sahipken, Rifat ve Nuhun kendi işini kurmak istemesi iş dünyasında o yıllarda yadırganmış.Rifat Bey bu durumu "Türkiyede yokluk yıllarıydı; makarna, çimento için kuyruklar vardı. Biz de yeni
Yeşilyurt Kadın Kolları, Başbakan Erdoğanı üzerinde "Diplomasi Fatihi" yazan pankartla karşıladılar. Tören alanın bir diğer pankartı yine AKPnin Yeşilyurt teşkilatından: "Her yerde demokrasi, kamusal alanda da."Uçağın havalimanına geç inmesinden dolayı Erdoğan tören alanına bir buçuk saatlik bir gecikmeyle geldi. Kimse yerinden kalkmadı, bekledi. Yeni yatırım yapan girişimciler takdim edilmedi, gündüz vakti havai fişek gösterisi yapıldı.Malatya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mücahit Fındıklı da kürsüye çıkmasa, bu törenin AKP mitingi mi, yoksa temel atma mı olduğu anlaşılmayacaktı. Fındıklı, halen 25 bin işsizin bulunduğu Malatyada organize sanayi bölgelerinde planlanan yatırımlar tamamlandığında, toplam istihdamın 12 bine ulaşacağını söylüyor. Herkesin duymak istediği aş ve iş... Erdoğan, bu talebi çok iyi biliyor ve mesajını veriyor: Hortumları kestik, gelirimiz yükseliyor; bir de borç faizleri olmasa...AKP en iyi bildiği şeyi yapıyor: Ajitasyon! Erdoğan tören alanına girerken, kendi sesinden hazırlanan "Beraber yürüdük biz bu yollarda" şarkısı çalınıyor.Eşi Emine Erdoğanla tören alanına girişinde, uzun bir araç konvoyu alana varıyor. Konvoyu şehrin ileri gelen sanayicileri ve
Alman Lisesi, Boğaziçi Üniversitesi ve Frankfurttaki Geothe Üniversitesinde süren arkeoloji, tarih, dil ve edebiyat öğrenimlerini tamamladıktan sonra, Boğaziçi, Marmara ve İstanbul Üniversitelerinde, 2000 - 2001 döneminde de Harvard Üniversitesinde (konuk) öğretim üyesi olarak çalışmalar yapan Burçoğlu, bugün Yedi Tepe Üniversitesinde... Uzun bir yolculuk... Çok bildiğim bir konuyu yazmıyorum; dinlediklerimin, elde ettiğim dökümanların bir çoğu ile yeni taşıyorum. 1088den, 2004e uzanmaya çalışacağım. Konunun uzmanı Prof.Nedret Kuran Burçoğlu. Burçoğlunun evindeyim. Modada, İstanbulun çok özel sokaklarından birindeyim; Şifa Çıkmazında. Evin duvarlarında Osmanlı kültürünü yansıtan tablolar aile albümü gibi. Burçoğlunun anneanesi ve Türkiyenin ilk kadın ressamlarından Vildan Gizerin portreleri. Tanzimat dönemi şairlerinden Tevfik Fikret de Burçoğlunun büyükbabasının hala oğlu.Buluşmamızın konusu Gayrettepe Rotary Kulubünün 24 Eylülde İş Kulede düzenleyeceği, "Türkiye - Avrupa Arasındaki İlişkiye Bakışınız" karikatür sergisi ve Avrupadaki Türk imgeleri konferansı. Burçoğlu burada vereceği konferansın notlarını aktarıyor..."Avrupadaki ilk Türk imgesi, 1088 yılında Bizans İmparatoru
Demirbank hisseleri; Frankfurt, Münih ve Berlin borsalarında en yüksek işlem hacmine sahip Türk hisseleriydi. Günde 10 milyon Alman Markı.Yüzde 25i halka açık olan Demirbank hisselerinin, yüzde 12.5i Avrupanın çeşitli ülkelerinden 14 bin yatırımcının elinde bulunuyordu. Bunlardan 13 bini Almanyada.Almanyada bine yakın Demirbank hissedarı, "Avrupalı Demirbankzedeler Ortak Hareket Birliği - IGDD" platformunu oluşturdular. Bunların başındaki Dieter Kohler ve merkezi Stuttgartta bulunan Dıem and Partner Hukuk Bürosu avukatlarından, aynı zamanda Bamberg Üniversitesi Türk Hukuku bölümü öğretim üyelerinden avukat Dr. Christian Rumpf, geçtiğimiz günlerde Türkiyedeydi ve Devlet Bakanı Abdüllatif Şenerle konuyu görüşme fırsatı buldu.Şener, yol haritası önermedi.Son iki yıldır süren Alman hissedarların hukuk mücadelesi, haziran ayında yeni bir ivme kazandı. Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun, Demirbanka el konma işlemini iptal etmesinin ardından, bankanın sahibi Cıngıllıoğlu ailesinin açtığı davaya, Alman hissedarlar da müdahil oldu.Böylece Alman hissedarlarla, Cıngıllıoğlunun yolları kesişti.Alman hissedarların, 6 Aralık 2000 yılında el konulan Demirbankın Fona geçmesinin iptali
Tekeliden sonra söz alan Avrupa Kadın Lobisi Başkanı Lydia la Riviere - Zijdel de hemcinslerine "kız kardeşlerim" diye seslenmeyi seçmişti.Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği Ka - Derin, Eczacıbaşı Topluluğunun sponsorluğunda düzenlediği "Türkiye ve ABde Kadınlar: Ortak Bir Anlayışa Doğru" konulu uluslararası sempozyum, karşılaştırmalı olarak kadın haklarına baktı.Avrupa kadın haklarını, şiddet ve eşitsizlik örnekleriyle yaşam kalitesi açısından olayı ele alıyor; Türkiyede ise kadının yaşama hakkı mücadelesi sürüyor.Ka - Der Başkanı Ayşe Bilge Dicleli, zinanın yeniden Türk Ceza Kanununda suç olarak tarif edilmesinin yakın tarihimize faturasını açıklıyor:Daha çok kadın, namus cinayetlerine kurban gidecek!Gündemin en sıcak konusu zina olmasına rağmen, kadından sorumlu Devlet Bakanı Güldal Akşit sempozyumda yaptığı konuşmada, Türkiyede kadın hakları mücadelesini anlatarak neredeyse salondan teşekkür bekledi.Şirin Tekeli de "10 Maddede Türkiyede Kadın Hareketi" başlıklı konuşmasında, kadınların mücadelesine yer verdi. Zina tartışmasına girmedi. Tekeliye panel arasında bunun nedenini sorduğumda "Atatürkün adını da anmadım, zina tartışmasına da girmedim. Zina konusu kadın
Lübnan ve Türkiye; Ortadoğunun hem önemli iki bacağı, hem de iki ayrıksı ülkesi.Yüzyıllardan devralınan Hristiyan - Müslüman çatışmasının körüklendiği bu bölgede süren demokrasi arayışları, Lübnanı diğer Arap ülkelerinden farklı kılıyor. En azından barındırdığı etnik ve dinsel mozaik bunu emrediyor. 10 bin merekareye 17 din ve mezhep düşüyor!3.5 - 4 milyon nüfuslu Lübnanın başkenti ve bir zamanlar Ortadoğunun Parisi olarak anılan Beyrut, müteahhit/bankacı/medya patronu Başbakan Hariri yönetiminde; 17 yıl süren iç savaşın izlerini silmeye çalışıyor.Suriye ile siyasi ve askeri içiçe geçmişliklerinden olsa gerek, Lübnana sınır komşumuz gibi davranıyoruz. Suriyenin PKKya karşı tavır alması ve Abdullah Öcalanı barındırmaktan vazgeçmesi ile bu iki ülkeyle yeni bir süreç başladı.İsrail tehditinin sürdüğü Lübnanda ise 350 bin Filistinli, mülteci kamplarında yaşıyor. Türkmen kenti Telaferden gelen ölüm haberleri üzerine, yeni döndüğüm Lübnandan kaydettiğim Beyrut notlarına devam etmek istiyorum... Beyrutta ABDnin Irak politikası konuşuyoruz. Rehberimiz Rita, Iraktan sonra Suriye ve Lübnanın ABDnin hedefi olabiliceğini söylüyor. İsrailin Lübnan tehditi halen sürüyor, ülkenin güneyi ateş