Erdikleri, bundan yaklaşık iki ay önce Ortaköy Feriye Lokantasında meslektaşlarımla birlikte dinlemiştim, sözlerinde hiç değişiklik olmamış. Erdikler yine, "Yatırım ortamının iyileşmesi için gereken 34 kanunun, 24ünü çıkardılar. Ancak kanunların çıkarılması yatırım ortamını daha da kötüleştirdi" diyor.Örnekler de veriyor Erdikler:"Eskiden yabancı bir mühendis için 15 günde çalışma izni alınırken, yeni yasal düzenlemeler sonucu bu süre en az 4 aya çıktı. Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporu almak isteyenlerden 1/1000lik plan isteniyor. Bir maden şirketi 8 aydır Bayındırlık Bakanlığından bu planın verilmesini bekliyor."Dünyanın önde gelen CEOlarının katıldığı ve 15 Martta yapılan Yatırım Danışma Konseyi toplantısı sonucunda, Başbakan Erdoğanın açıkladığı 13 maddelik eylem planının da hayata geçmemesinden de yakınıyor.AB pazarlıklarında verilen sözlerle, yabancı yatırımların seyri aynı hızda gitmiyor. AByi ikna etmek için yasalar çıkarmak yeterli mi? Bu soru; Yabancı Sermaye Derneği Başkanı Şaban Erdiklerin kamuoyuna dün yansıyan açıklamalarından doğdu. Fakat bu arada ne oluyor? Türkiyeden yurtdışına sermaye ihracı artıyor. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Türk müteahhitlik
Türban taraftarları içinde "şok" açıklamayı, aynı çıkışları nedeniyle milletvekilliğinden istifası istenen CHPli Kemal Derviş dile getirdi. İnkâr etse de, Dervişin ağzından çıkan "Türbanın siyasal simge olmasına karşı değilim" sözleri kayda girdi bir kere. Türban siyaseti nasıl biçimleyecek, asıl yanıtlanmasını istediğim soru bu...Tartışma CHP için de can yakıcı. Bunun nedeni, sizlerden gelen sayısız mail içinden seçtiğim Koç Üniversitesi eski rektörü Prof.Dr. Seha M.Tiniçin mesajında saklı."Son derece uygar ve akıllı bir Cumhuriyet kadınını (Dervişin inkâr ettiği polemikte yer alan Raika Akar) "tutucu" diye niteleyebilecek kadar cüretkâr ve çarpık "ilerici" liberal - sosyal demokrat (?!) görüşleri kamuoyuna iletmekle çok değerli bir gazetecilik örneği sergilediniz" diyen Prof. Tiniç, Mustafa Kemalin şu sözlerine yer veriyor:"Efendiler; Ve ey millet, iyi biliniz ki, T.C şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır. Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için yeterlidir." Soruma geri dönersem, CHP ile türban arasındaki mesafeyi ölçümleyebiliyor muyuz?CHPnin resmi görüşü, türbanın kamusal alan dışında
CHP milletvekili Kemal Dervişle bir davette karşılaşmış ve kendisiyle; türban, Başbakan Erdoğanın kamusal alan tarifi gibi konularda sürdürülen tartışmaya katılmıştım. Bu tartışmaları salı günü benim gibi, Vatan gazetesi de "aynen" verdi.Yazdıklarım; kendini sosyal demokrat olarak tanımlayan ve belirli bir kitlenin lider adayı gözüyle baktığı bir siyasetçinin fikirleriydi, taraftarları ve karşıtları olacaktı. Derviş bu fırsatı onlara tanımadı! Yazılanların "uydurma" olduğunu söyledi.Meslektaşlarımdan, siyasetçilerden, iş dünyasından, akademik çevrelerden, sivil toplum örgütlerinden, okurlarımdan çok sayıda destek mesajı aldım. İçlerinde farklı görüşte olanlar da vardı. Ancak kimse Dervişin yalanlamasına itibar etmedi. Sizlere bunlardan örnekler seçtim:Cesur kaleminizden dolayı sizi yürekten kutlarım. Amerikadan gelen porselen kırıldı! Ancak üzücü olan; Sayın Dervişin söz ve davranışları değil, CHPde genel başkan olarak görülmek istenmesi. (İmza koymuyorum, çünkü gelen mesajların çoğunluğunda bu görüş hâkimdi.)Dervişin kişiliğine olan güven, onu dikkatli izleyen kamuoyu tarafından 3 Kasımdan önce yitirilmişti. Seçimde de bölgesinde aldığı oy oranları belli. Kamuoyunun kantardaki
Vatan gazetesi de; aynı sohbete katılan yazarı Barlas Yurtseverin kaleminden, "Dervişten ilginç sözler" manşeti ile haberi kamuoyuna duyurdu.Haberle ilgili en ufak bir endişem yoktu. Derviş ile tanışıklığımızı da dikkate aldığımdan, bir yorumu olacaksa beni arayabileceğini düşünürdüm. Fikir sahibi siyasetçilerin ilkelerini kendisinden beklemekle yanılmışım. Geçtiğimiz salı akşamı ARI Hareketinin gecesinde, CHP Milletvekili Kemal Derviş, benim de arasında olduğum küçük bir gurupla türban meselesini tartıştı ve bu görüşler dün siz okuyucularıma, "Türbanı başörtüsüne tercih ederim" başlığı ile yansıdı. Dervişin, ANKA ajansına yaptığı açıklamayı aktarmalıyım:"Derviş bugün (dün) bazı gazetelerde kendisi hakkında yayımlanan haberlerin gerçek dışı olduğunu ifade etti. Bu haberlerin sorumlularının, uydurma haberi ve sansasyonu ciddiyete tercih ettiklerini savunan Derviş, şöyle dedi: "Sözü edilen konuyla ilgili görüşlerimi daha önce birkaç kez belirttiğim gibi şöyledir: Mini etekli veya başörtülü ya da türbanlı kadınların tümüne saygım vardır. Önemli olan özgür iradeyle çağdaş biçimde yaşamak ve topluma katkıda bulunmaktır. Demokrasilerde çağdaşlık giysiyle değil, bilgi, katılım ve
Derviş, CHPden istifa ederek AKPye geçen milletvekilleri Necdet Budak ve Atilla Başoğlu olayını "üzüntü" ile karşılarken, dikkatleri Başbakan Erdoğanın önceki gün Meclis Grubunda yaptığı konuşmaya çekti.Erdoğanın "Kamusal alanı insanlarla, renklerle, farklılıklarla ve özgürlüklerle donatılmış alan haline getirmek zorundayız" sözlerine atıfta bulunan Derviş, "Başbakan, kamuda renklilik ifadesini ilk kez kullanıyor, bu çok önemli bir vurgu. Siyasi İslam böyle bir söylemi içermez" vurgusunu yaptı.Yanında bulunan uzun saçlı bir gence dönen Derviş, "Oğlum da saçını kazıttı. Post modern dünyada tek tip insan yok. Kimisi türban takar, kimisi mini etek giyer; bunlara karışamayız" yorumunu yaptı. Arı Hareketinin 10. Yıl kutlamasına gelirken kapıda kendisini kuşatan, CHPden istifalar ve muhalefet haraketi ile ilgili sorulara, "Bu gece siyaset yok" yanıtını veren CHP Miletvekili Kemal Derviş, gecenin sonuna doğru etrafını saran ateşli tartışmanın içine çekildi. Derviş, asıl sorunun türban değil, kadınların siyasal ve ekonomik alanda etkinleştirilmesi olduğunu belirterek, "Yasalar çıkarıp kadınların şirket yönetimlerinde daha fazla yer almasını sağlayabiliriz. AKPnin kadınların yolunu
ANAP kurucularından ve eski İstanbul İl Başkanı merhum Eymen Topbaş ile bu aileyi tanıdık.Mustafa L. Topbaş, Eymen Topbaşın amcasının oğlu. Bir siyasi yakıştırma yapmak istiyorum. 1996da, yani AK Parti kurulmadan önce, Mustafa Topbaş, Ülker ailesi ile ortak Ak Gıdayı kuruyor. Kamuoyuna AKPnin kuruluşu, Green Park Otelindeki toplantı sırasında gelen ampul önerisinden "Ak" isminin türetildiği biçiminde yansımıştı.Eymen Topbaşın kurduğu Hisar Tekstili, merhum siyasetçi/işadamının ağabeyi Faruk Topbaş yönetiyor. Faruk Beyin ailesi sosyetede yakından tanınıyor. Eşi bağışlarıyla ünlü Semiha Şakirin kızı Ghade Hanım. Topbaş çiftinin kızı Dina Topbaş magazin basınının yakından takip ettiği isimlerden.Mustafa Topbaşın iş hayatında en eski kuruluşu Bahariye Mensucat. Bu firmanın yönetim kurulunda yalnızca Topbaş ailesi bulunuyor. Topbaş, yüzde 4.8 hissesi bulunan Suudi sermayesi Dallah Grubunun ortaklığı ile kurulan Al Baraka Türk ile de tanınıyor.Topbaşın asıl ortaklığı Ülker Grubu ile. Ülkerin kurucusu Sabri Ülkerin torunu Ali Ülker ile Topbaşın kızı evli.Topbaş ile birlikte Ak Gıda yönetim kurulunda; Sabri - Murat Ülker, Zeki Ziya Sözen, İbrahim Halit Çizmeci, Metin Yurdagül ve Orhan
Dış Ticaret Müsteşar Yardımcılığı dönemi dahil, bundan 8 yıl önce Rusya Federasyonu ile ticareti gündemine alan Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, önceki gün Moskovada açtığı Leshow 2004 ve Expotex Fuarında değişimi anlattı. İki ülke arasındaki ticaretin, toplam dış ticaret içindeki payı yüzde 3lerden, yüzde 15lere çıktı ve 2003te, bir önceki yıla göre bu ülkeye yapılan ihracat yüzde 43 arttı. Tüzmenin beklentisi, Rusya ile dış ticaret hacminin yüzde 30lara çıkması... Türkiye Rusyaya yılda 1.6 milyar dolarlık ihracat, 4.5 milyar dolarlık ithalat gerçekleştiriyor. Her iki ülkenin toplam dış ticaret hacminin, orta vadede yılda 500 milyar dolara ulaşması durumunda, her iki ülke için konuşulacak dış ticaret rakamının 50 milyar dolara ulaşması zor gözükmüyor.Türkiye, Rusya ile uzun dönemli doğalgaz anlaşması yaparken ticaret ayağı rekabete açık. Türkiyenin Rus ekonomisinde ağırlığını hissettirdiği alanların başında müteahhitlik, turizm gelirleri ve deri konfeksiyon ihracatı geliyor.Ruslar, Antalya ve civarında otel, alışveriş merkezleri yapıyorlar. Ayrıca Rus zenginleri yine bu bölgede konut alıyorlar. Hedef 50 milyar dolar Türk - Rus İş Konseyi Başkanı Turgut Gür, Tüzmenin de işaret ettiği
"Bu yıl deri, deri konfeksiyon ve tekstil sektöründe geçen yıla oranla çok büyük sıkıntı yaşıyorlar. Mal satılan ülkelerde, özellikle Rusya Federasyonunda rekabet artıyor. Devreye Çin giriyor. Maliyet kalemleri arttı. Firmalar riske girdiler" diyor.Deride bir başka özel durum göze çarpıyor. Türk deri piyasası yüzde 80 Rusya ve civarına çalışıyor. Rusyaya bu yıl kışın geç gelmesi alımları erteledi. Yazgan, "Bize soğuk ülke lazım. Kanadada fuar düzenleyeceğiz" hedefini belirtiyor. Fuarda, Türkiyenin Rusya pazarında karşısına rakip olarak çıkan İtalya 14 firma ile yer alıyor. Rusya deri sektörü için can yeleği. Bu yıl fuara katılan Türk firma sayısı 130u geçti.Türkiyenin deri konfeksiyon ihracatının yüzde 80i bu ülkeye yapılıyor. Deri ihracatının ise yüzde 50si yine Rusyaya. Burada ilginç olan nokta, ürün bazında yurtdışı tanıtıma devlet teşviği verilirken, fuarcılık gibi hizmet alanında faaliyet gösterenlere teşvik yok. TOBB ve TİMin Moskovada 9 yıldır inşası süren Dış Ticaret Merkezi bu yıl başında pazarlanmaya başlandı. Ancak Rusya ile çalışan firmalar burada altyapılarını tamamladılar. Metrekaresi 400 - 600 dolardan pazarlanan bu ofislere müşteri bulma sorunu var.Rusyada Türkel