Y eter be kardeşim yeter... Biz bu işi yaptık, biz bu işi başardık... Gene yaparız, gene başarırız... Tıpkı dün akşam olduğu gibi...
Bu galibiyet, Galatasaray’ın sadece Benfica’yı yenişi değil, Avrupa’yı yeniden hatırlayışı, Avrupa’ya yeniden dönüşüdür...
Galatasaray gibi, genlerinden Avrupa fışkıran bir takım, Juventus maçından bu yana, yani tam 10 maçtır, nasıl olur da kazanamaz? Anormal olan Galatasaray’ın Benfica’yı yenişi değil, anormal olan, Galatasaray’ın bu galibiyet için tam 10 maç beklemesiydi... Üstelik daha maçın başında “ayakta uyuduğun” bir sırada gol yemene ve maça 1-0 yenik başlamana rağmen, maçın sonunu beklemeden, daha ilk yarım saatte bu 1-0’ın altından kalkmak, Galatasaray’ın; kalitesini, mücadelesini ve aklını sahaya yaydığını çok açık gösterdi.
Galatasaray, rakip kim olursa olsun, kendi kendini mağlup etmezse, rakibinin mağlup etmesi çok zor... Allah aşkına şu Benfica maçına bakın... İki maçta altı puan yapan Benfica, bu maçtan 4-1, hatta 5-1 gibi ağır bir yenilgi ile ayrılabilirdi.
Galatasaray’ın maçın dışında, önemli kazançları da var. En önemlisi, Podolski müthiş form tuttu... Adam gol atmaya değil, sanki “öldürmeye” vuruyor. Bu kadar hücum
Fenerbahçe’nin doksan dakikayı resmen “durarak” oynadığı maçı kazanması için bir mucizeye, bir “duran” topa ihtiyacı vardı. O da oldu... Van Persie’nin vuruş kalitesi, Fenerbahçe’ye sezonun en “kötü“ oynadığı maçını kazandırdı.
Oynadığın rakibin ligin iyisi, dirisi olsa canım yanmayacak... Kayserispor sığ kadrosuyla, sıkıntılarıyla bırakın maç kazanmayı, zaten haftalardır gol bile atamıyor.
Futbolda elbette “kötü oyun“ var... Başarısız maç var... İşlerin iyi gitmediği karşılaşmalar var. Ama insaf... Hepsi tamam da, kötülüğün de bir ölçüsü olur.
Fazla lafı bırakıp size bazı çarpıcı rakamlar vereyim... Fenerbahçe, Kayserispor ceza alanı içinde sadece altı defa topla buluştu. Fenerbahçe o kadar sıkıntıya düştü ki, maçı yedi sarı kartla ve bu sezonun kart rekorunu kırarak tamamladı.
Bitmedi... Maçın tamamında Kayserispor yüzde 53-47 gibi topla oynamada bir üstünlük sağladı. İşin Fenerbahçe adına en acı tarafı şu; 82. dakikada Mustafa Akbaş kırmızı kart gördü. Dört dakika uzatma ile Kayserispor kalan 12 dakikayı bir eksik oynadı. Bir eksik oynayan Kayserispor takımı bu 12 dakikada Fenerbahçe’ye karşı topla oynamada gene yüzde 53’e 47’lik bir üstünlük sağladı. Fenerbahçe maç
Bu acımasız coğrafyanın hoyrat ikliminde horlanan, yıkılan, parçalanan, acıyla kavrulan hep biz mi olacağız... Yaşam sevincimizin bile avucumuzun içinden kayıp gittiği şu günlerde, tribünlerden o tempo ne de güzel yükseldi:
“Güneş ufuktan şimdi doğar, yürüyelim arkadaşlar...”
Bu ülkenin, bu ülke insanının hep mi bahtı kara olacak... Güneş ufuktan doğdu... Güneş Konya’dan doğdu... Bir Play- Off olsa bile, bu görüşüm değişmezdi... Biraz vicdanı olan, biraz futbola saygısı olan kim varsa, gördü ki, sahada varını yoğunu, hatta “var”ından da fazlasını ortaya koyan bir milli takım gördü... Allah büyük... Sen çalışacaksın, sen kazanmayı hakedeceksin ki, istemeye, sığınmaya hakkın olacak...
Ne oldu... Play-Off hesapları yaparken, Fransa’ya direkt gitmeye hak kazandık... Kimin aklına gelirdi, Hollanda’nın kendi sahasında kaybedeceği, Kazakistan’ın deplasmanda Letonya’yı yeneceği... En önemlisi, Avrupa’nın fizik gücü en yüksek takımı karşısında Türkiye’nin bir eksikle bir zafere imza atacağı... İhtiyacımız vardı... Ülke olarak, toplumsal moral olarak gerçekten çok ihtiyacımız vardı... Türkülerin, şarkıların bile sustuğu, yaşam sevincimizin avucumuzun içinden uçtuğu şu günlerde,
Yarın ne olur bilemem ama 7. hafta sonundaki Fenerbahçe, beklentilerin çok gerisinde... Sahi Pereira, Porto’yu ve Olympiakos’u şampiyon yapmasına rağmen bir sonraki sezon bu kulüplerde neden çalışmadı, ya da çalışamadı? Şampiyon hoca ile yollar niye ayrıldı?
Türk futbolunda birbirimizi nasıl kandırdığımızı çok açık anlamak için, aşağıdaki rakamlara, belki de istatistiklere bakmak yeterli olacak. Kaynak olarak Habertürk gazetesinin 27 Eylül Pazar ekinde yer alan “Türk futbolunun karnesi” başlıklı Ece Ulusum imzalı, sanıyorum ki Taner Karaman’ın “Futbolun dengeleri” adlı kitabından alıntı yapılan yazıdaki rakamlar ve örnekler, ne yazık ki Türk futbolunun karnesinin “sıfır” olduğunu gösteriyor. Rakamlarda belki farklılıklar olabilir. Ama genel olarak çok da değişeceğini sanmıyorum. Sözü fazla uzatmaya gerek yok. İşte çarpıcı rakamlar:
1-Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor, 2000 yılından sonra transfere toplam 882 milyon euro harcamışlar. Buna rağmen Avrupa kupalarında bir final bile yok. İspanya’nın Sevilla takımı 2006-2015 yılları arasında, yani son 9 yılda transfere toplam 114.2 milyon euro harcamış. Her yıla bölerseniz 15-16 milyon euro para yapar ki, bir Van Persie, bir Sneijder, bir Gomez parası bile değil... Sevilla bizim bir futbolcuya ödediğimiz parayla bir takım kurup bu dokuz yıllık süre içinde 3 Avrupa Ligi, 2 Avrupa Süper Kupası , 2 İspanya Kral Kupası, bir de İspanya Süper Kupası kazanmayı başardı. İspanyol
Kimle oynarsanız oynayın, nerede oynarsanız oynayın, bir Avrupalı karşısında iki farklı yenilgiden kurtulup beraberliği yakalamak çok kolay değil... Ama bazen “eğri gemi doğru sefer” oluyor... Hepimiz biliyoruz ki, Fernandao, Beşiktaş maçında kaçırdıklarından sonra kulübede başlayacak, belki de maçı kulübede bitirecekti... Ancak ilk yarıda gelen Volkan Şen sakatlığı bir anlamda hem Fernandao’ya, hem Fenerbahçe’ye şans oldu... Beşiktaş maçında çok daha kolay pozisyonları gol yapamayan Brezilyalı, biri ilk yarının sonunda, diğeri ikinci yarının başında, toplam beş dakikaya sığdırdığı iki golle, Fenerbahçe’ye “hayata dönüş” yaptırırken, kendisine de “onbire dönüş” yaptırdı...
Oynamayınca “tavır” yapan Van Persie’nin dikkatli, güçlü ve iyi olması gerekiyor... Çünkü gördüğümüz kadarıyla Fernandao’nun “pes” etmeye niyeti yok... Açık konuşalım, bu geri dönüşe rağmen Fenerbahçe’de “ama”lar çok fazla... Van Persie daha iyi olmak zorundayken niye olamıyor? Nani bu mu? Daha iyi olması, kalitesini ortaya koyması gerekmiyor mu ? Ozan Tufan geriye mi gidiyor?... Stoperlerin uyum sorunu niye çözülemiyor... Özellikle savunmada adam paylaşımı ne kadar kötü...
Her şeye rağmen “fark mı
Galatasaray kaybetse ve puan farkı bu kadar açılsa, bu tahribatı sezon sonuna kadar onaramazdı. Bu bakımdan Galatasaray’ın galibiyetini, ligin bitimine daha çok var ama bu sezonun en önemli galibiyeti olarak düşünüyorum. 5. haftayı, Galatasaray’ın kaderinin yazıldığı hafta olarak kabul etmek lazım
Galatasaray, Trabzonspor karşısında direkten döndü. Bugün yenilmiş olsa lider Fenerbahçe ile 8 puanlık bir fark olacaktı. Üstelik rakibiyle de aynı farka ulaşacaktı. Karadeniz ekibinin zirve ortaklığı devam edecekti. Kazandı, büyük avantayla karşılaştı.
Ustamız Şansal Büyüka’dan öncelikle dev karşılaşmanın bir değerlendirmesini alsak...
Trabzonspor’da şampiyon olabilecek bir kadro var. Ancak altı puanlık maçları kaybedersen nasıl şampiyon olursun? Galatasaray’ı yensen daha beşinci haftada 8 puan fark olacak. Ondan sonra Galatasaray dikiş tutar mı? Ama kendi sahanda, bu kadar coşkulu taraftar önünde kaybediyorsun, 8’e çıkaracağın puan farkı bir anda 2’ye iniyor. Trabzon’daki bu sonuç hem Trabszonspor’un hem Galatasaray’ın kaderini derinden etkiler.
Trabzonspor maçı Galatasaray için yeni bir başlangıç olabilir mi?
Bilal, Trabzonspor’un tersine bir durum Galatasaray için
Fenerbahçe’nin grubundaki maliyeti ve değeri, diğer üç takım Ajax, Celtic ve Molde’nin toplam değerinden daha fazla... Hele Molde, 16.5 milyon euroluk değeri ile bir Nani, bir Van Persie, bir Kjaer maliyeti bile değil... Fenerbahçe’nin bir sezonluk eşofman, forma, pabuç maliyeti bile bu Molde takımının toplam değeri kadar vardır. Ama o Molde, özellikle ikinci yarıdaki futboluyla Fenerbahçe’ye pabucu ters giydirdi. Futbolda para çok şey, ama her şey değil... Ne yaptı Molde... İlk on dakika ile bir eksik kaldığı son on dakika dışında iyi savundu, Fenerbahçe gibi boş alan bırakmadı, fırsat bulduğunda da Fenerbahçe gibi orta sahada top çevirip zaman yitireceğine, dikine hücum ile golleri bulup adeta Fenerbahçe’nin bağrına saplandı.
Fenerbahçe maçın daha ilk dört dakikası içinde ikisi Van Persie, biri Volkan, biri Ozan ile dört mutlak fırsatı kullanabilse, oyunu 4-0’a getirebilirdi. Oyun döndü dolaştı 90 dakikanın sonunda Molde’nin 3-1 galibiyeti ile bitti. Van Persie o kadar bitik ki, fizik gücü kalitesini taşımaya yetmiyor. Attığı şutlar şimdilik “kaleciye pas” kıvamında...
Çok iyi hatırlıyorum, maçın kırklı dakikalarıydı... Fenerbahçe tam orta çizginin sağ kenarından tam