Türk futbolunda birbirimizi nasıl kandırdığımızı çok açık anlamak için, aşağıdaki rakamlara, belki de istatistiklere bakmak yeterli olacak. Kaynak olarak Habertürk gazetesinin 27 Eylül Pazar ekinde yer alan “Türk futbolunun karnesi” başlıklı Ece Ulusum imzalı, sanıyorum ki Taner Karaman’ın “Futbolun dengeleri” adlı kitabından alıntı yapılan yazıdaki rakamlar ve örnekler, ne yazık ki Türk futbolunun karnesinin “sıfır” olduğunu gösteriyor. Rakamlarda belki farklılıklar olabilir. Ama genel olarak çok da değişeceğini sanmıyorum. Sözü fazla uzatmaya gerek yok. İşte çarpıcı rakamlar:
1-Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor, 2000 yılından sonra transfere toplam 882 milyon euro harcamışlar. Buna rağmen Avrupa kupalarında bir final bile yok. İspanya’nın Sevilla takımı 2006-2015 yılları arasında, yani son 9 yılda transfere toplam 114.2 milyon euro harcamış. Her yıla bölerseniz 15-16 milyon euro para yapar ki, bir Van Persie, bir Sneijder, bir Gomez parası bile değil... Sevilla bizim bir futbolcuya ödediğimiz parayla bir takım kurup bu dokuz yıllık süre içinde 3 Avrupa Ligi, 2 Avrupa Süper Kupası , 2 İspanya Kral Kupası, bir de İspanya Süper Kupası kazanmayı başardı. İspanyol kulübü bizim bir futbolcuya verdiğimiz parayla bir takım kurup, bu kadar kupa kazanıyorsa bundan şu anlam çıkıyor; transfer yapmasını bilmiyoruz, takım kurmasını beceremiyoruz, paraları bol keseden harcıyoruz.
2-Türkiye’de kulüpler gelirlerinin yüzde 77’sini futbolcu maaşlarına harcıyor. Bu oran dünya kupalarına ambargo koyan Almanya’da yüzde 52, futbolun beşiği sayılan İskoçya’da yüzde 57... Demek ki çok para vermekle çok başarı gelmiyor, hatta parayı akılcı kullanmazsan hiç gelmiyor.
3-Kulüplerimiz gırtlağa kadar borçlu... Hani “borç yiğidin kamçısı” ya, bizim kulüplerin de parasızlık umurlarında değil, geleceğe ipotek koyuyorlar. 2014’te dünyanın en fazla transfer yapan 8. ligiyiz. 2015 sezonundaki yabancı serbestliğinden sonra sanırım bizim Süper Lig dünya birincisi olmuştur. Görülüyor ki olumsuzluk adına ne varsa, bayrağı biz taşıyoruz, hadi “Bir kupa, bir Avrupa” dediğinde dürbünle bakıyoruz.
4-Madem söz borçtan açıldı, devam edelim... Alman kulüpleri 2013-14 sezonunu 2 milyar 446 milyon euro ciro ile kapattı. 2014-15 sezonunda bizim kulüpler 500 milyon lira zarar etti (Gene de iyimser bir rakam bu)...
5-Çok çarpıcı ve çok üzücü bir durum geliyor. İngiltere son 65 yılda en düşük seyirci ortalaması ile 1984 sezonunda oynadı. Maç başı 18.856 kişi... Bir daha bu kadar düşük seyirci ortalaması hiç olmadı. Bizim Süper Lig, bu seyirci ortalamasına hiç ulaşamadı. Bizim lig geçen yıl ancak 5.512 seyirci ortalamasını buldu. İster Passolig deyin, isterseniz futboldan kaçışa yorumlayın, isterseniz 3 Temmuz şike süreci ile yorumlayın, ne yaparsanız yapın, ortada gerçekten Türk futbolu adına dramatik bir durum var.
6-Ne kadar ilginç ve bir o kadar da üzüntü verici... Avrupa’da en fazla seyirci kaybeden dört kulüpten üçü bizden, yani Türkiye’den... Birinci sıra ülkesindeki savaş nedeniyle kendi kentinde oynayamayan Ukranya’nın Shakhtar Donetsk takımı... Bu doğal... Ama Shakhtar’ı takip eden diğer üç takım Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş... Hadi Beşiktaş da sahasızlık nedeniyle “göçebe” diyelim. Zaten istatistiğe gerek yok. Bizim ligde müthiş bir seyirci kaçışı olduğunu görüyoruz. Sebebini hiç araştırıyor muyuz, niye oluyor hiç tartışıyor muyuz?
Seyirci niye kaçtı? Lige güveni mi kalmadı, oynanan futbolu mu beğenmiyor, yönetici kavgalarından, hakem kararlarından mı bıktı? Bizde bu konuda en ufak bir tartışma, bir “ortak akıl” gördünüz mü?
“Penaltıydı, değildi. Top çizgiyi geçti mi, geçmedi mi?” tartışmasından seyirci kaçışını ve benzer konuları tartışmaya sıra bile gelmiyor. Zaten renklerin o kadar acımasız, o kadar ilkel bir rekabeti var ki, futbolun çıkarları konusunda “ortak akıl” asla devreye giremiyor, futbolu geliştirecek tek bir adım bile atılamıyor.
7-İngilizler, sadece federasyonu değil, kulüpleri dahil, bizim 19 yaşaltı takımlara harcadığımız paranın tam 1-2 katını harcadı. “Onlarda yetişiyor, bizde niye yetişmiyor?” sorusunda ayrıntıya girmeye bile gerek yok. Parayı harcamaya korkmuyorlar, en iyi hocaları, yetiştiriciliği olan uzmanları bu gençlerin başına veriyorlar, her türlü olanağı sağlıyorlar. Bizim gibi “angarya” niyetine bakıp, işsiz kalmasın diye eşi-dostu gençlerin başına getirmiyorlar.
8-Eee, karnen bu kadar zayıf olursa, sponsor da aptal değil, arkasına bakmadan kaçıyor. İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve İspanya’da toplam 98 takımın 2014-15 sezonundaki sponsorluk geliri tam 1 milyar 33 milyon euro oldu. Bizde aynı sezonda 18 Süper Lig takımının 11’i formasında taşıyacağı tek bir sponsor bile bulamadı. Bunları görmeyin, bunlar için “ortak akıl” üretmeyin, siz kısır kavgalarınıza devam edin. Gerçekler bu kadar açıkken, Avrupa kupalarında, üstelik sıradan takımlar karşısında beraberliği kurtardığımız için “zil takıp” oynuyoruz, milli takımdan harikalar yaratmasını bekliyoruz. Oysa dönüp karnemize bakmıyoruz. Tepeden aşağı sıfır... Bir de rakamla yazayım 0... Maalesef o zaman aldığın bir puana zil takıp oynarsın, “süper” diye manşetleri atarsın... Sıfır noktasında olduğumuz için + 1’i iyi sanıp, kendimizi kandırıyoruz.