Misilleme kısır döngüsü

9 Temmuz 2014

Son günlerde İsrail ile Hamas arasında Gazze bölgesinde meydana gelen karşılıklı misilleme eylemleri daha ne kadar tırmanacak? Bu kısır döngü bölgede topyekûn yeni bir savaşa yol açabilir mi?
Şu anda endişe ile sorulan bu soruların kesin bir yanıtı yok. Deneyimli analistler dahi “her şey olabilir” diyorlar.
Gazze bölgesi yıllardır bu tür çatışmalara ve karşılıklı misillemelere alışık. Saldırıların her raundunda daha vahim sonuçlar, daha büyük dramlar yaşanması kaygısı dile getiriliyor.
Bu kez Gazze cephesindeki tırmanma, daha önce de çok görülen misilleme zincirinin bir halkasıdır. Olay Gazze’den İsrail’in güneyindeki kasabalara roketlerin atılmasıyla başladı, İsrail de buna her zamanki gibi çok daha şiddetli oranda yoğun hava bombardımanıyla karşılık verdi. Hamas roket atışını, İsrail de bombardımanı sürdürdükçe bu kısır döngüyü kırmak mümkün olmuyor tabii...
Yakın geçmişteki pek çok tecrübe, bu “göze göz, dişe diş” anlayışının ve karşılıklı intikam alma veya “ders verme” yönteminin yıkım ve ölümden başka bir sonuç vermediğini gösteriyor. Gerçekten eğer bu tür uygulama bir çözüm getirmiş olsaydı, bu çoktan olurdu ve aynı senaryolar tekrarlanmazdı.
Öfke ve intikam

Yazının Devamı

Avrupa cephesinde ne oluyor?

8 Temmuz 2014

Haftalardan beri dikkatle hep IŞİD’in eylemleri sonucunda Ortadoğu cephesinde meydana gelen siyasi deprem üzerinde odaklanılmış durumda.
Bu arada Ukrayna merkezli Avrupa cephesi unutuldu sanki.
Oysa bu yılın ilk aylarında gözler tamamen bu cepheye çevrilmişti. Dünya, Ukrayna’da olup bitenlerin Rusya ile Batı’yı karşı karşıya getiren yeni bir Soğuk Savaş’a sürüklemesi korkusu içindeydi.
Bu risk tamamen ortadan kalkmış sayılmaz. Ukrayna Avrupa’da ve dünyada gerginlik ve çatışma için potansiyel bir tehlike olarak devam ediyor.
Bu arada olanları hatırlayalım:
Eski Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in AB ile varılan serbest ticaret anlaşmasını imzalamaktan son dakikada vazgeçmesi üzerine halkın geniş bir kesimi ayaklandı. Rus yanlısı Başkan ülkeden kaçınca, Batı sempatizanı geçici bir yönetim kuruldu.
Bu kez başta Kırım’da, ardından Ukrayna’nın doğusunda (çoğu Rus etnik kökenli) Rusya yanlıları ayağa kalktı. Bunu fırsat bilen Rusya, Kırım’daki eylemleri destekleyerek bir referandum yapılmasını sağladı. Bu da kolayca Kırım’ın Kiev’den koparak Moskova’ya bağlanmasına yol açtı.

Yazının Devamı

Seçimde dış politika tartışması

5 Temmuz 2014

Pek çok ülkede olduğu gibi, Türkiye’deki seçimlerde de dış politika geri planda kalır ve az tartışılır.
Ülkemizde ilk kez halkın seçeceği Cumhurbaşkanı için ortaya çıkan üç aday henüz esas kampanyaya başlamadılar. Muhakkak ki yapılacak tartışmalarda iç meseleler ağır basacak. Ancak etrafımızda cereyan eden sıcak olaylar nedeniyle, bu kez herhalde bu seçim yarışında, dış meseleler de önemli bir yer alacak.
Nitekim esas kampanya başlamadan, adayların çeşitli vesilelerle yaptıkları konuşmalarda, güncel dış sorunlardan da söz ettiklerini görüyoruz.
CHP ve MHP’nin ortak adayı Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu önceki akşam CNN-Türk’te, değerli meslektaşım Taha Akyol’un “Eğrisi Doğrusu” programında, sorulara cevaben yaptığı konuşmada dış politika konularına geniş yer verdi.
Deneyimli bir akademisyen ve diplomat olan İhsanoğlu, bu kez muhalefet partilerinin desteklediği bir aday sıfatıyla, özellikle dış meselelerle ilgili tutumunu, kişisel görüşlerine dayanarak ortaya koydu.

“Taraf tutarsanız...”

Yazının Devamı

Hangisi daha tehlikeli?

4 Temmuz 2014

IŞİD’in önceki gün Suriye’de tanklar, toplar ve füzelerle düzenlediği askeri resmi geçit, savaş gücünün hangi noktaya ulaştığını gösteriyor.
Bunlar militanların Irak’ta giriştikleri son saldırılarda ele geçirdikleri Irak ordusuna ait modern silahlar.
Bu sayede başta ufak bir terörist örgütü olarak Suriye’de eylemlere girişen IŞİD şimdi normalde düzenli bir ordunun sahip olduğu türden silahlarla donatılmış bir askeri güç halini almış bulunuyor.
IŞİD’in Suriye’de sergilediği askeri şov, önemli bir gelişmeyi daha gözlerin önüne serdi: O da Irak’ta ve Suriye’de kendi kontrolü altındaki bölgeleri birleştirip bir arada tuttuğudur. Bunun da anlamı, artık iki komşu ülke arasındaki sınırının, kendi hâkimiyeti altındaki kesimlerde, artık ortadan kalktığıdır.
Böylece IŞİD, ta 1916’da -Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılması aşamasında İngiltere ve Fransa tarafından- çizilen meşhur “Sykes-Picot” sınırları fiilen (de facto) geçerliliğini kaybetmiş oluyor.
Bugünkü manzara bu. Yarın ne olacağı, daha nelerin değişeceği belli değil.

Yazının Devamı

Irak’taki yeni saflaşmada Türkiye’nin yeri

2 Temmuz 2014

Dünkü yazımızda Irak’ta güç dengelerinde meydana gelen son değişiklikler karşısında kimin kimden yana veya kime karşı bir tutum aldığını incelemiş ve bu yeni saflaşmanın bir arapsaçına dönüştüğünü belirtmiştik.
Bu önemli değişiklikte Türkiye nerede duruyor?
İlk bakışta hükümet Irak politikasındaki temel ilkeleri ve parametreleri uygulamayı sürdürüyor. Geçen hafta Ankara’da yapılan resmi açıklamalarda bunlar tekrarlandı: Ankara Irak’ın “toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin” devam etmesini, mezhepsel veya etnik ayrışmalara ve çatışmalara son verilmesini ve toplumun çeşitli kesimlerini temsil eden geniş tabanlı bir hükümetin kurulmasını istiyor.
Türkiye IŞİD’in Musul dahil birçok stratejik bölgeyi ele geçirmesinden sonra, bu örgüte karşı net bir tavır aldı. Örneğin geçmişteki tereddütlerinden vazgeçip bu örgütü terörist listesine aldı.
Türkiye bu tutumuyla uluslararası camianın geniş bir kesiminin safında yer almış oldu. Dün de belirttiğimiz gibi, aralarında ABD, Rusya, İran, Suudi Arabistan gibi belli başlı aktörler IŞİD’i ciddi bir tehdit olarak görüyorlar. Ancak IŞİD’in durdurulması, veya yok edilmesi için şu anda üzerinde anlaşılmış bir ortak strateji yok.
***
T

Yazının Devamı

Irak’ta saflar tam arapsaçı

1 Temmuz 2014

Bugün belki de kafanızı karıştıracak bir tablo sunacağım. Irak’ta son günlerde ortaya çıkan yeni durum karşısında, kimin kimden yana veya kime karşı olduğunu yansıtan karmaşık ve çelişkili bir tablo.
IŞİD’in Irak’ın bir kesimine hâkim olması, sadece Irak’ta değil, bütün bölgede de güç dengelerinde önemli değişikliklere yol açtı. Öyle ki, şimdi mezhepsel, ideolojik ve siyasi bazda yeni bir saflaşma ve cepheleşmeye doğru gidiliyor.
Tablonun önce Irak içindeki görüntüsüne bakalım.
* İlk bakışta IŞİD’in Irak’ta giriştiği eylemler, dinsel-mezhepsel bir nitelik taşıyor. Amaç kendi inanç ve anlayışı doğrultusunda bir İslam Devleti ve daha kapsamlı şekilde Hilafeti kurmaktır. IŞİD bunu Şii ağırlıklı Irak yönetimine karşı savaşarak gerçekleştirmek peşinde.
IŞİD bu savaşında Saddam rejiminin mağdur olan eski Baas’çılarından (hatta subaylarından) destek görüyor. O Baas’çılar ki, vaktiyle Sünnilere ve dinci gruplara karşıydılar. Şimdi onlar ülkeyi bölen radikalle aynı saftalar. Ne de olsa şimdi ortak düşman, Maliki iktidarı...
* Tablonun bu kesiminde IŞİD ile Kürtleri de karşı karşıya görüyoruz. Gerçi Irak Kürtlerinin büyük kesimi de Sünni, ama bunda mücadelenin mahiyeti farklı.

Yazının Devamı

Ankara Irak’ın bölünmesine karşı, ama...

28 Haziran 2014

Milli Güvenlik Kuru- lu’nun önceki günkü açıklaması ve Irak Kürdistan Bölgesi Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani’nin Ankara’daki temaslarından sonra verilen demeçler, Türkiye’nin Irak politikasını bu ülkedeki son değişikliklere rağmen, aynı “ilkesel çizgi”de sürdürdüğünü gösteriyor.
Bu politikanın temelindeki ilkelerden biri, Irak’ın “toprak bütünlüğünün ve siyasal birliğinin” korunmasıdır. Bunun sağlanması için Ankara Irak’ta toplumun çeşitli kesimlerini temsil eden bir Milli Mutabakat Hükümeti’nin kurulmasını istiyor.
Türkiye’nin öteden beri savunduğu bu “ilkesel tutum” IŞİD’in yarattığı yeni şartlarda dahi, Irak’ın bölünmemesi gerektiği anlamına geliyor. Bu da Türk Hükümeti Kuzey Irak’taki yönetimin “bağımsız bir Kürdistan” ilan etmesine karşı çıkıyor demektir.
Ankara’nın bu pozisyonunu, IŞİD’in son iki haftada Irak’ta ele geçirdiği topraklarda Sünni kökenli bir İslam Devleti kurmakta olduğu, Kürt lideri Mesud Barzani’nin de “artık Kürdistan’ın bağımsızlığını ilan etme vakti geldi” dediği bir sırada açıklaması, anlamlıdır. Bu bir bakıma ayrılıkçı niyet ve beyanlara verilen bir karşılıktır.

Bağımsız davranışlar
Türkiye’nin Irak Kürdistanı’na karşı tutumunda son

Yazının Devamı

Kürdistan bağımsız olacak mı?

27 Haziran 2014

Irak Kürdistan Bölgesi Yönetimi Başkanı Mesud Barzani CNN’e verdiği demeçte, ardından ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile Erbil’de yaptığı görüşmede niyetini açıkça dile getirdi. Onun deyişiyle, Kürdistan’ın bağımsızlığı ilan etme vakti geldi. Zira Irak artık eski Irak değil. Son iki hafta içinde olup bitenler, Irak’ın bölünmesinin kaçınılmaz hale geldiğini gösteriyor. Dolayısıyla, Kürt halkı artık kendi geleceğini belirleme hakkını kullanmalıdır... Barzani’nin değindiği son olaylar, IŞİD’in atağa kalkıp Musul ve Ambar bölgeleri dahil, Irak topraklarının üçte birini ele geçirmesi ve oralarda kendi hâkimiyetini kurmasıdır.
Kürt lideri Irak’ın bu şekilde fiilen (“de facto”) bölünmesini, özerk Kürdistan bölgesinin de Bağdat’taki merkezi yönetimden büsbütün kopup bağımsızlığını ilan etmesi için bir gerekçe olarak kullanıyor.
Diğer bir deyişle, IŞİD’in Irak’ta giriştiği eylem, ayrılıkçı Iraklı Kürtlere altın bir fırsat sağlamış oluyor.

Devlet içinde devlet
Barzani ve diğer Kürt liderlerinin, Irak’ta Kürdistan bölgesinin özerkliğe kavuştuğu günden beri (ve hatta daha önce de) gönüllerinde hep bağımsızlık arzusunu saklı tuttukları, bilinen bir gerçek.
Nitekim bu özerk

Yazının Devamı