“Burası Türkiye, burada hırsızlar var!”

20 Haziran 2008

Yolunuz düştü mü yoksa dikkatinizi hiç çekti mi bilmiyorum.  Ben de geçtiğim günlerde gördüm. İstanbul Atatürk Havaalanı Dış Hatlar Geliş Terminali’nin çıkışında bir tabela var. Başka bir ülkeden Türkiye’ye adım attığınız ilk anda karşınıza çıkan ilk şey olan bu tabelada hem İngilizce hem Türkçe “Lütfen başkalarından yardım almayın ve eşyalarınızı kontrol edin” yazıyor. Yani turistler Türk hırsızlarına karşı açıkça uyarılıyor...
Daha önce birkaç kez yurt dışına çıkma fırsatım oldu. Bulunduğum her uluslararası terminalde, bulunduğum ülkeyi yere göğe sığdıramayan yazılar ya da fotoğraflarla karşılandım. Düşünün,  Amerikan Adalet Bakanlığı, dünyada en yüksek suç oranının kendilerinde olduğunu itiraf ederken bile ABD’nin hiçbir uluslararası terminaline “Hırsızlara ve katillere dikkat edin” uyarısı koymuyor. Dünyanın en çok suç işlenen Müslüman ülkesi Mısır’da da böyle bir uygulama yok. Yani hiçbir

Yazının Devamı

Başbakan kendisini ilk kez ifade edebilmiş!

13 Haziran 2008

Bir gazeteci bir röportaja nasıl hazırlanır bilir misiniz? İşe o kişiyle ilgili yayımlanmış tüm haber ve röportajları inceleyerek başlar. Burada amaç, sadece kişiyle ilgili bilgi toplamak değil, sorulmayan soruları da tespit etmektir.
Böylece farklı bir röportaj çıkaracaktır ortaya gazeteci. Hatta belki de bu sırada kişinin önceki röportajları arasındaki bir tutarsızlığı yakalayacak ve böylece terletecektir biraz onu. Eğer röportajı daha da genişletmek isterse sadece konuğuyla ilgili değil, onun yakın çevresi ile ilgili de araştırma yapacaktır röportör. Tüm bunlardan sonra da etrafındaki kıdemli gazetecileri devreye sokacaktır büyük ihtimalle. Onların görüşlerini alacak, merak ettikleri soruları öğrenecektir.
Tüm bu çabaların sonunda önem sırasına göre sorulabilecek dolu dolu belki de onlarca soru olacaktır elinde. Ama bu kadarla da yetinmeyip tüm bunların yanına birkaç tane de ortam yumuşatıcı soru hazırlayacaktır gazeteci.
Olur ya zorlu sorulardan biri veya birkaçı röportaj sırasındaki havayı gererse, konuğu tekrar moda

Yazının Devamı

Türk medyası için bir yargı sistemi aranıyor!

6 Haziran 2008

Hani hapishaneden çıkar çıkmaz, kameralardan kaçıp Antalya’ya gitmişti ya, bir an için ümitlenmiştim. Belki atmaz kendini medyanın önüne, belki birkaç özel röportaj ile yırtarız diye ummuştum. Gerçi içten içe bu kadar naif olmamam gerektiğini biliyordum. Ama yine de onun özgürlüğünün bizimkini kısıtlayacağını hiç düşünmemiştim!
Gazetelerde, dergilerde, haberlerde, şovlarda ve şimdi de kitapevlerinde! Kısaca her yerde o... Tuğba Özay’ın en sevdiği hapishane türküsünden, hapishanede yaptığı banyolara kadar her detayı öğrendik artık. Ama bitmediğine eminim. Halbuki şu anda Türkiye’de bu kadından ve anlattıklarından sıkılan azınmayacak kadar çok insan var. Ama onların sesini duyan, hatta onların sesi olacak kimse yok...
Keşke olsaydı... Keşke Türk medyasının önde gelenleri toplansa ve bir yargı ve ceza sistemi kursaydı. Belli sınırları ve dozları aşan Türk ünlüleri de mütemadiyen bu sistemde yargılansaydı. Bu sistem halkı kızdıran ya da haddinden fazla medya maymunluğu

Yazının Devamı

Carrie Bradshaw İstanbul’da yaşasaydı bakire kalırdı!

30 Mayıs 2008

“Sex And The City” vizyona girdi ya, tüm modern kadınlar da onunla birlikte havaya girdi. Halbuki bu film hiç de, her Türk kadının kendinden bir şeyler bulabileceği türde bir film değil. İlişkilerin açıkça masaya yatırıldığı, cinselliğin yazıldığı, çizildiği, konuşulduğu ve yaşandığı bir dizinin filmi bu. Yani masum bir kızın tecavüze uğradığı ya da zaten hali hazırda hafif meşrep olduğunu bildiğimiz kötü kadının seviştiği Türk dizi veya film karelerini, Cosmopolitan’ın Amerika sayısından Türkçeleştirilmiş makalelerini ya da Haydar Dümen’in köşesini saymazsanız, Türk medyasında çok az karşılaştığımız bir kavramın filmi bu. Adı üstünde “Seks ve Şehir”in filmi. Öyle porno filmlerdeki gibi değil, gerçek hayatta olması gerektiği gibi...
Seksiliğin ayıp sayıldığı şehir 
Halbuki bizde bırakın “Seks ve Şehir”in bir araya gelmesini tek başına seksten bahsetmek bile ayıptır. Bizim şehrimiz, (kendini Avrupa’da sayan İstanbul semtlerini saymazsanız) seksiliğin bile ayıp sayıldığı bir şehir. Yani eğer New York

Yazının Devamı

Tatildeyken yemek yapmayı öğrenebilirsiniz!

23 Mayıs 2008

Biri bana “Sana iki günde Türk ve Ege mutfağının en güzel yemeklerini yapmayı öğreteceğiz” dese nasıl güleceğimi şaşırırdım herhalde. Ama yaptılar. Lykia World Ölüdeniz’de katıldığım mutfak atölyesi ile bana iki günde; jumbo karidesli sızma zeytinyağında marine edilmiş arapsaçı salatasından, nar ekşili ve sarımsaklı kabak çiçeği ve balkabağı kızartmasına, saçta lagos balığı buğulamadan taze Ege otları salatasına kadar birbirinden lezzetli birçok tarifi nasıl pişirebileceğimi öğrettiler!
Bugüne kadar anneannemden zorla öğrendiğim yaprak sarması haricinde hiçbir yemeği tarifine göre yapamayan, en basit sebze yemeklerinde bile yemek kitapları karıştıran bana, krallara layık bir mönüyü öğrettiler.
Üstelik o kadar da zevkliydi ki! Helikopter alanının ortasına kurulmuş upuzun bir masa... Üç istasyondan oluşan açık bir mutfak... Ölüdeniz üzerine düşmüş yakamoz ve Lykia World’ün birbirinden hünerli su şefleri ile inanılmaz bir ambiyans... Ben dahil tüm katılımcılara

Yazının Devamı

Ajitasyon yapmadan star olunur mu?

16 Mayıs 2008

Hülya Avşar’ın TRT1’de yayınlanan ‘Alaturka Solist’ yarışmasında kırdığı potu duymuşsunuzdur. Hani Avşar Kızı yarışmacılardan Murat’ın izni ve haberi olmadan Murat’ın kanser olduğunu ve bu hastalığı yendiğini canlı yayında herkese anlatmıştı. Murat ve ailesi de bu açıklamadan bir hayli rahatsız olmuş, böyle üzücü bir olay ile prim yapmak istemediklerini anlatmışlardı...
Murat’tan Alaturka Solist olur mu ben bilemem. Ama star olmanın yolu “Acıların çocuğu” olmaktan geçen bir kültürde acılarını saklamaya çalışan bir çocuktan maalesef ki star olamayacağını söyleyebilirim. Bu durum halk olarak ne kadar temiz kalpli, yumuşak yürekli olduğumuzun en belirgin göstergesi olsa da aynı zamanda starlarımızın da bir o kadar ajitasyon meraklısı olmasını sağlayan tek etkendir.
Halkımızın iyi niyetinden yararlanan starlar hep acılarıyla prim yapıp albüm satmışken, başından öylesine büyük bir hastalık geçmesine rağmen bunu saklamak isteyen ve bu sayede prim yapmaktan korkan biri korkarım ki bence kolay kolay star olamaz...

İşadamları

Yazının Devamı

Libidonuzu bantlamaya hazır mısınız?

9 Mayıs 2008

Bir arkadaşım bir süredir zayıflamak için diyet bandı kullanıyor. Vücudunuza yapıştırdığınız bu bantlar hem metabolizmanızı hızlandırıyor hem tokluk hissi veriyor. Henüz pek zayıflamadı ama umutlu.
Bir diğer arkadaşımsa Amerika’dan getirttiği nikotin bantlarını kullanıyor. Sigarayı bırakmak için denemediği bir tek bu kalmıştı. O da umutlu.
Bu bantları daha önce duymuştum. Ama bugün sabah maillerimi açtığımda karşıma çıkan “Libido bandı” benim için çok yeni. Henüz hiçbir arkadaşım kullanmıyor ama bu yazımdan sonra birilerinin deneyeceğine kesinlikle eminim. Vücuda koku molekülleri vererek direkt olarak beyindeki koku alıcılarına etki eden bant cinsel istek uyandırıyormuş. Bence hem kadınlar hem erkekler için iki ayrı türü olan bu bant eğer doğru halkla ilişkilerciyi bulurlarsa tüm bantların kârını en az ikiye katlar!
Nasıl bu kadar eminim biliyor musunuz? Beş seneden daha fazla süredir bu sektördeyim. Bugüne kadar en çok mektup ve eposta aldığım yazım Aktüel Dergisi’ndeyken Turn On adlı bir içeceği

Yazının Devamı

Aldatan kadınlar mı aldattıran kadınlar mı daha kötü?

2 Mayıs 2008

Burcu Esmersoy’un aldatılma hikayesini duymuşsunuzdur. Halbuki NTV’nin güzel yüzü, Ferrari’nin reklam müdürü Massimo Cusimano ile evlendiğinde herkesin ağzı açık kalmıştı. Ben bile turnanın gözü için endişelenmiş bu evliliği ve dillerden düşmeyen aşkı kıskanmıştım.
Burcu Esmersoy ile Massimo Cusimano’nun evliliğinden yaklaşık bir yıl sonra televizyonlarda ‘Top Model’ adlı bir yarışma başladı. Yarışmanın birincisi olan Selda Car ile röportaj yapma şansı da bana düştü. Oradan girdim buradan çıktım derken Selda Car’a röportaj talebimi ilettim.
Selda telefonu alarak bana sıcak ve samimi bir sesle “Hello” dedi. Çünkü Hollanda’da büyüdüğü için Türkçesi çok zayıftı. Aynı gün Kanyon’da buluştuk. Sorduğum her soruya içtenlikle cevap veriyordu. İnanılmaz içten gülümsüyor, Türkiye’yi ne kadar sevdiğini anlatıyordu. Hakkında hep olumlu şeyler düşünüyordum. Ta ki Burcu Esmersoy’un eşiyle dedikoduları çıkana

Yazının Devamı