Bir gazeteci bir röportaja nasıl hazırlanır bilir misiniz? İşe o kişiyle ilgili yayımlanmış tüm haber ve röportajları inceleyerek başlar. Burada amaç, sadece kişiyle ilgili bilgi toplamak değil, sorulmayan soruları da tespit etmektir.
Böylece farklı bir röportaj çıkaracaktır ortaya gazeteci. Hatta belki de bu sırada kişinin önceki röportajları arasındaki bir tutarsızlığı yakalayacak ve böylece terletecektir biraz onu. Eğer röportajı daha da genişletmek isterse sadece konuğuyla ilgili değil, onun yakın çevresi ile ilgili de araştırma yapacaktır röportör. Tüm bunlardan sonra da etrafındaki kıdemli gazetecileri devreye sokacaktır büyük ihtimalle. Onların görüşlerini alacak, merak ettikleri soruları öğrenecektir.
Tüm bu çabaların sonunda önem sırasına göre sorulabilecek dolu dolu belki de onlarca soru olacaktır elinde. Ama bu kadarla da yetinmeyip tüm bunların yanına birkaç tane de ortam yumuşatıcı soru hazırlayacaktır gazeteci.
Olur ya zorlu sorulardan biri veya birkaçı röportaj sırasındaki havayı gererse, konuğu tekrar moda sokmak için konuşmaktan veya anlatmaktan hoşlandığı birkaç acil durum sorusu gerekebilir...
İşte gerçek gazeteciler böyle hazırlanır önemli bir röportaja. Saatler bazen günler sürer bu hazırlık evresi. Yani Hülya Avşar’ın aksine...
Röportaja hazırlanmamış
Programla ilgili izleniminden alıntılıyorum “Özel olarak hiçbir hazırlık yapmadım. Çünkü ben zaten programı bir röportaj havasına büründürmüyorum ” diyen Avşar, üstüne basa basa bu röportajın ne kadar önemli ve sıra dışı olduğunun reklamını yaptı ama röportaj için hiç hazırlanmadı...
Buna şaşırmadım. Şaşırdığım tek şey başbakan hakkında, “Kendisini yeterince ifade edemediğini açık açık gördüm. Kendisini ifade edememesinin nedeninin kendisiyle ilgili bir durumdan değil, sorulan sorulardan kaynaklandığına inanıyorum” şeklinde bir açıklama yapması oldu! Yani sayın kraliçeye göre, yılların gazetecileri bugüne kadar başbakanımıza kendini doğru ifade edebileceği türde sorular soramamıştı hiçbir zaman!
Sadece birkaç haftadır röportajlar yapan ve bu röportajları da ekibinin yardımlarıyla gerçekleştiren oyuncu, pardon şarkıcı, pardon tiyatrocu ya da en iyisi kısaca marka diyelim, Türkiye gibi bir ülkenin başbakanın kendisini anlatamamasını, ülkedeki gazetecilerin doğru soruları soramamasına bağladı!
Bugüne kadar muhabirliğin veya gazeteciliğin zorluklarıyla bir kez bile karşılaşmamış biri Hülya Avşar. Siz sanıyor musunuz ki Başbakan’a sorulan bu soruları Hülya Avşar değil de filanca gazetenin, Hülya Avşar kadar ünlü ve marka olmayan bir muhabiri sorsaydı, sayın Başbakan aynı sakinlikle yanıtlardı? Siz sanıyor musunuz ki, Tayyip Erdoğan’a ilk cesurca soruları Hülya Avşar sordu? Hayır cevap vermeyin. Ben söyleyeyim. Kimbilir kaç gazeteci, kimbilir kaç kez, sorduğu sorulara cevap alamadı ben sayamadım! Hatta kim bilir kaç kişi de bu soruları sorduğu için azarlandı unuttum!
Hayır Hülya Avşar’ın başarılı olmadığını söylemiyorum. Yoktan var oldu. Neredeyse her sektöre el attı. Hepsinde de zirvede kaldı. Zamanında evli adamlarla yaşadığı büyük aşk hikâyelerini hızlıca unutturdu. Yetenekleri değil, aklı sayesinde “marka” oldu. Ama ne olursa olsun, ne kadar güçlü, güzel, akıllı ya da başarılı olursa olsun henüz bu ülkenin gazetecilerini küçümseyecek seviyede olduğunu kimse söyleyemez!
Başbakan’ı böyle bir programa getirebildiği için kendisini ne kadar tebrik etsek az. Çünkü Erdoğan’ı böyle bir programa Avşar değil de daha az popüler ve genç bir isim davet etseydi bırakın gelmeyi, telefonuna bile çıkmazdı biliyoruz. Ama kimse, Başbakan’ın kendisini doğru anlatabilmesini sağlayacak soruları soran bu dünyadaki tek insanın kendisi olduğunu ima eden bu kadına teşekkür etmemizi beklemesin!