SAKIN KAYBOLMA TAMAM MI?

18 Eylül 2011

İnsanın bir kardeşinin olması, bence ona verilmiş en büyük şanslardan biri. En azından benimki öyle, bulaşık ve çöpü kimin dökeceğini hiç düşünmüyorum. Geçen gün ortadan kayboldu ve gerçekten ölüyorum zannettim

Akşam eve yorgun argın geldim, hiçbir ışık yanmıyor evde in-cin cirit atıyor. Kardeşim daha gelmemiş diye hemen bir mesaj attım, “Saat kaç olmuş, 10 dakika içerisinde evde ol, babama söylerim İstanbul’da sabahlara kadar fink fink gezdiğini” diye mesajımı atıp, ablalık vazifemi yaptıktan sonra televizyon izlemeye başladım. Bir saat geçti, iki saat, sonra derken beni aldı bir merak. “Kız korkutulmaktan anlamadı sanırım, bir arayayım” dedim, telefonu kapalı!
İşte şimdi babalardan baba beğenebilirim, gecenin bir yarısı kardeşim ortada yok ve nerede olduğu bilinmiyor. Hemen bütün arkadaşlarımızı aradım. “Kardeşimi gördün mü”yle cümleye başlayıp, ağlayarak “Allahhımm ben ne yapacağım, kız ortada yok”la bitirerek, herkesi acil durum pozisyonuna soktum. Allahtan çok fazla polisiye dizi izlemişim ki tek tek kağıtlara notlar alarak kendimce kızın yerini bulmak için bir şema oluşturdum.
Kızın son attığı tweet: “Kıvanç bir seks oyuncağı, seks objesi değil, iyi bir

Yazının Devamı

CANA DEĞiL MALA GELSiN

11 Eylül 2011

Ev işleri konusunda başarılı bir insan evladı değilim. Bulaşık yıkamaktan nefret ediyorum, çamaşırları yıkayıp asmayı unutuyorum, ütü yaparken ağlıyorum. Yani evliliğe giden kutsal yoluma bir sürü barikat koyuyorum

Kirli sepeti dolup taşmaya başladığı an dedim “Bari şu çamaşırları yıkayayım”, renklerine göre falan ayırıp yerli yerine koyuyordum ki, sevgili “Kotları yıkayacaksan benimkini de yıkasana, cebinde para var ama onu da bi zahmet çıkarır mısın?” dedi. Offlaya pufflaya, “Kendi evinde makine yok mu adam?” diyerek aldım pantolonunu attım makineye. Çamaşırlar bitti bir güzel astım sonra uyumak için tam yatağa gidiyordum ki, sevgili kişisini şeytan mı dürttü ne oldu artık, “PuCCa sen parayı çıkardın değil mi kotun cebinden?” dedi. İşte o an yutkundum, derin nefes aldım, çıkardım mı acaba diye düşündüm, düşünmeme gerek yoktu çıkarmamıştım çünkü.

Kaderim miktara bağlı
“Ne kadardı para?” dedim, vereceği cevaba göre hayatıma devam edeceğim çünkü “450 TL” deyince, “Haa çıkardım evet, uyu hadi” dedim. Ne yapayım yani, adama “Paralarını yıkadım” desem şimdi bütün gecesi zehir olacak. Bana “Beceriksiz, bir çamaşırları yıkayamadın” diyerek moralimi bozacak. Uyusun

Yazının Devamı

‘O’ kadın olmadım

4 Eylül 2011

Bazı kadınlar manitasının yediğine içtiğine her şeyiyle ilgileniyor. Maalesef ben adamın etrafındaki hatunlarla daha fazla ilgileniyorum. Hem geri zekalı mı? Ne zaman yemek yiyeceğini benden mi öğrenecek...

Sürekli doğru hareket eden, her yerde parmakla gösterilen, başarılıları duvarları süsleyen, terk edilmeyen, hep sevilen, sayılan, el üstünde tutulan, kıskançlık nedir bilmeyen, intikam nedir hissetmeyen, kafasını yastığa koyar koymaz uyuyan, yedikçe kilo almayan kadınlar var; bir de ben ve benim gibiler işte. Asla onlardan biri olamadım, işin garibi olmaya da çalışmadım.

‘Kendime çok güveniyorum, asla kıskanmıyorum’
Ya var ya şu lafı duymadığım hatun kişi kalmadı herhalde. Ne zaman böyle sevgilimi kıskandığımla alakalı bir cümle kursam, hoopp masadaki bir kadın beni aşağılayarak atlıyor lafa. “Şekerim hiç mi kendine güvenin yok? Benim de sevgilim var ama hayatta gün içerisinde onu aramam, ne yaptığını sormam. Çünkü biliyorum gece benim yanıma gelecek, benden daha iyisini nerede bulacak? Lütfen sen de bir kendine gel” diye beni silkeliyordu. Gün içerisinde sevgiliyi aramamak mı? Sanırım kafayı yemiş, adamın sesini üç saat içerisinde bir defa duymadıysam kafamda hemen

Yazının Devamı

DOMBiLi PRENSESiN SENi ÖZLEDi

28 Ağustos 2011


Bayram tatili nedeniyle Uludağ’a gitmek için ailesine özellikle de babasına dünyayı dar eden biri olarak yaptıklarımdan çok pişmanım


Ergenlik çağlarımın ortasındayım, her sabah kahvaltıda babamı çileden çıkartıp adama cinnet getirtiyorum. Sinirli, laf söz dinlemez, dünyanın üzerime geldiğini düşünen, hayatın onu lime lime ettiğini sanan salak bir bebeyim. Dokuz günlük bayram tatilimiz var ve nasıl bir okulda okuyorsam millet ya yurt dışına çıkıyor ya da bilmem ne tatil köyüne gidiyor.
Benim tatilimse halalarım ve babaannemle falan toplaşıp yemek yemek. Ergenliğin verdiği aşağılık kompleksiyle yalan attım millete, “İzmir’in havasından gına geldi, Uludağ’a gidiyoruz” diye. O sırada, hoşlandığım ama bir türlü açılamadığım, sadece bakışlarımın konuştuğu çocuk “Aaa biz de Bursa’da anneannemlerdeyiz. Kesin yanına gelirim senin” dedi. O an kafamda hemen bir Türk filmi canlandı: Beraber karlarda kayıyoruz, yuvarlanıyoruz, kartopu oynuyoruz, kıkırdıyoruz birbirimizi o kadar çok seviyoruz ki, hemen orada “10 sene sonra evlenelim” sözünü veriyoruz.

Yazının Devamı

AĞIRLIĞIMCA ALTINA iHTiYACIM VAR

21 Ağustos 2011

Düğünde, dernekte altın takma geleneği artık bitse olmaz mı? Ya da en azından şu altındaki artış durulana kadar. Bütün arkadaşlarımın evlenesi tuttu yemin ederim, yuvama incir ağacını diktiler onlara taktığım altınlarla

Sevgiliyle beraber, arkadaşımın düğününe gidiyoruz. Benim surat beş karış asık, bu sene de amma düğün oldu, her hafta sonu neredeyse biri evleniyor. Tüm arkadaşlarının mürüvvetini gören ezik bekar hatun pozisyonuma alıştım da şu altın takma mevzusuna bir türlü alışamadım yemin ederim. Altın aldı başını yürüdü, elimde bir yarım var, kıza takasım gelmiyor. “Onun yerine koca bulaşık makinesini takarım daha mantıklı” diyorum. Ama takmak zorundayım, ben takayım ki yarın evlendiğim zaman balayımı Dubai’de 77 gün, Paris’te 95 gün, Barcelona’da 69 gün geçirecek kadar altın takılsın bana.
Manita diyor ki, “İkimiz bir altın takalım, ayrı ayrı takmak mantıksız.” Yok yaa, ben de o kadar safım... Yarın ayrılırsak ne olacak? Bazı şeyler de sen ve ben yerine ‘biz’ kavramını kullanıyor olabiliriz ama altın takma mevzusunda da ‘biz’ olacak değiliz. Herkes kendi yarım altınından mesuldür, beni bağlamaz. Haa takar bana tek taşı o ayrı!

Şansıma bak!
Oturuyoru

Yazının Devamı

BU iŞKENCEYi KENDiME NEDEN YAPIYORUM?

14 Ağustos 2011

Sevgilimin konuştuğu kişinin eski sevgilisi olduğunu öğrendiğim andan itibaren, kızı kapsama alanıma aldım. ‘Sevgilisinin eski sevgilisini delice merak edenler kulübü’nün başkanı’ olarak bu acı ama bir o kadar da zevk veren şeyin peşindeyim


Manitayla tatile Antalya’ya gidelim dedik. Kaş, Olimpos falan turlarken rota Alanya’ya doğru kayıyordu ki son dakika aklım başıma geldi. Alanya yani şu küçük Rus kasabası... Her taraf uzun bacaklarının üzerine sarı kafa yerleştirilmiş tek kusuru korkunç kıyafetleri olan hatunların fink attığı bir yer. Bana şimdi oradan, “Ayy kendine güvenmiyor musun, özgüven eksikliği ıyy” lolosu yapma!
Kendime güvenim var da küçük beye güvenmiyoruz, gözleri fer fecir okuyor. Bir gözü “Kalk gidelim saat üç yönünde taş gibi hatunlar” var diyor, diğer gözü “Burası iyi ya, bak bak gelene bak oy oy oy” diyor.

Hangi işkenceyi yapayım?

Yazının Devamı

BiR OYUN OYNAYALIM MI?

7 Ağustos 2011

İlişkilere baktığımda gördüğüm tek şey koca yeşil bir çuhanın üzerinde oynadığım kumardan ibaret. Zaman zaman oyunun şekli farklı olsa bile bir kazanan ve bir kaybedenden öteye gitmiyor. ‘Aldım verdim ben seni yendim’ gibi bir şey. Kim kimin ayağının üzerine basarsa, karşı tarafın canını kim yakarsa o kazanıyor. İlişkilerde hep bi taraf daha çok sevmek zorunda, oyunlarda hep bi taraf kazanmak zorunda. Berabere olduğu zaman ise dünyanın en sıkıcı olayı haline giriyor, ne seviniyorsun, ne üzülüyor...

POKER
Bitmiş bir ilişkide sonuna kadar gittiğimiz ve artık masadan ya eli boş ya da çuval çuval parayla çıkmak istediğimiz bir ilişki türüdür poker. Fakat bu tehlikeli bir ilişkidir, ortada kazanmaya çalıştığınız bir ilişki, elinizde düşük sayılar ve masanın çevresinde bir sürü rakipleriniz. Evet o kızın uzun bacakları birer as, diğerinin sarkmamış göğüsleri Kız ve Papaz, fakat sizin elinizde iki ve üçün olduğunu bile bile all in girmek. İşte bu zaten bitmiş bir ilişkide kartları açık oynayarak bir umut aramaktır ve buna da poker denilir. Fakat kazanmakta kaybetmek kadar ihtimal... Ya devam edeceksin ilişkine; sonunda eli boş dönmekte var ya da elindekiyle yetinip masadan

Yazının Devamı

YA ALIŞVERiŞ YA DA...

31 Temmuz 2011

Bu sıralar sevgilimle en büyük sorunumuz bu, ilk başlarda alışveriş merkezlerinden çıkmayan çiftlerden biriyken şimdi adam beni oraların önlerinden bile geçirmiyor. Baktığım her mağazanın önünde, çocukları dondurmacıdan alır gibi, azarlayarak alıyor. Ve sevgilimden çok babam gibi davranmaya başlıyor. “O kadar ayakkabın var işte, daha ne alacaksın?”, “Eee o elbisenin mavisi yok mu sen de, ne diye onu alıyorsun?”, “Aaa dolabında yer kalmadı yürü yemek yiyelim hadi”, “Ya şu çul çaputa verdiğin parayla resmen ev alırdın ev!” diyor.

Ben sana karışıyor muyum?
Ya sana ne be adam, ayakkabı benim, çul çaput benim. Ben sana kızıyor muyum? “O saçma PC oyununu neden aldın?” “Sanki her hafta maç yapıyorsun, o futbol ayakkabılarını neden alıyorsun?”, “O tıraş bıçağıyla 3 ay idare edersin, ne diye bir daha alıyorsun?” diyor muyum. Hayır, sen neden bana karışıyorsun o zaman.
Bunu neden bu kadar dert ediyor, karışıyor anlamıyorum. Biz kadınlar çocukken spor yapan Barbie’yi değil, yüzücü Barbie’yi değil belki biraz deniz kızı Barbie olabilir ama biz kadınlar agu demeye başladıktan bir süre sonradan beri istediğimiz tek şey dev gibi evi olan gelinlikli Barbie. Küçük yataklar,

Yazının Devamı