Kanun namına sizi tevkif ediyorum!

10 Haziran 2017

Eski filmleri seyretmenin ayrı bir zevki var. Hem alır geçmişe götürür, hem de geçmiş ile bu günü kıyaslamaya yarar. Görüyorum ki son elli yılda İstanbul’un nüfusu on kat artmış ama 30 kere değişmiş. İstanbul için fiziki ve sosyolojik değişim öyle büyük ki sanki şehir içinde şehir. Ne eski sokaklar var, ne de esnafı, düzeni sağlayan kabadayısı, gençlerin arasını yapan Ayşe teyzesi ile eski mahalleli ilişkileri. Gökdelenler, mafyavari oluşumlar, Facebook gibi iletişim kurma platformları daha belirleyici.

Eski filmlerde rahmetli Hulusi Kentmen genellikle tonton bir hâkimi, Cüneyt Arkın bıçkın ve mert bir komiseri, jönlerimiz suç işlemek zorunda kalan kader mahkûmlarını oynarlar. “Kanun namına teslim ol”, “kanun namına sizi tevkif ediyorum” repliklerini yaşı kırkın üzerinde olup da duymayan yoktur. Öyle ki, gençliğimizde, sohbetlerimizde eski filmlerden çıkan bu ve benzeri replikleri sık sık kullandığımız, o filmlerdeki saflığın ve dürüstlüğün, kurnazlık ve ihtirasla mücadelesinde, saf ve dürüst kahramanlarla kendimizi özdeşleştirdiğimiz çok olmuştur.

Artık filmlerde “kanun namına tevkif eden” komiserler yok. Ama hukuken zaten tutuklama kanun namına yapılmadığı gibi, tutuklama kararını

Yazının Devamı

Şirketin vergi borçlarından kim sorumlu?

3 Haziran 2017

Türkiye’de şahıs şirketi denilen kolektif ve komandit şirketler artık tercih edilmiyor. Neden tercih edilsin ki? Ortakları -komanditer hariç- şirketin bütün borçlarından sorumlu. Bu da yetmiyormuş gibi, ortakları şirketin vergi borcu, sosyal sigortalar prim borcu gibi bütün kamu borçlarının da sorumlusudur. İster şirkette yönetici ve temsilci olun, isterseniz olmayın, bu değişmiyor.

Ama anonim ve limitet şirketlerde ortakların, şirketin kendi borçlarıyla ilgili bir sorumluluğu yok. Anonim ve limitette şirketin kendi alacağı ve borçları ayrı, ortağın kendi borçları ayrı diye düşünülmüş ve ikisi birbirine karıştırılmamış.

Anonim ve limitet şirkette mesele şirketin vergi borcu, sosyal sigortalar pirim borcu gibi kamu borçlarına gelince, devlet vergi alacağını garanti altına almak istediğinden, şirketten alamıyorsam kanuni temsilcilerinden ve ortaklarından alırım diye düşünmüş. Ama bu kolaylık şirketten normal ticari alacağı olanlar için düşünülmemiş.

6183 sayılı Kanun, devletin sermaye şirketlerinden alacaklarından kimin nasıl ve ne şekilde sorumlu olduğunu düzenliyor.

Bir defa şunu söyleyelim; bir anonim şirkette hisseniz olsa bile, şirketin ödemediği vergi borcu gibi kamu borçlarından

Yazının Devamı

‘Estetik’ ve ‘ayıplı iş’ başa bela olabilir

27 Mayıs 2017

Zaman zaman haberlere de konu olur. Hastaya takılan protez işlev görmez, yapılan estetik müdahale beklenen güzelliği sağlamaz. Bu haberlerden en günceli, bir hemşireye uzman olmayan ve meslekten kuaför olan birisinin yapmış olduğu “dudak botoks” müdahalesidir.

Aslında bir hasta ile onu tedavi eden doktor arasındaki ilişki hukuken vekâlet sözleşmesidir. Doktor, hastasına tıbbi yardımda bulunmayı taahhüt eder. Ancak doktorlar hastayı iyileştirme gibi bir sonucun taahhüdü olmaz. Doktor hiçbir zaman hastalığı yok etmeyi vaat edemez, sadece tedavi için en iyi gayreti göstermeyi vaat eder. Hasta tedaviye cevap vermese, ölse bile, tıbbi yardımda bulunan doktor yaptığı yardımın karşılığı olan ücrete hak kazanır. Doktor sadece hastalığın teşhisinde ve tedavi yönteminde açıkça kusurlu ise sorumlu olur.

Doktora sadece tedavi amaçlı gitmiyoruz. Güzellik amaçlı, estetik sonuç alma amaçlı da gidiyoruz. Erkekler en yaygın olarak saç ekimi, kadınlar ise yüz estetiği amacıyla estetik cerrahların yolunu tutuyorlar. Kadın her yaşta güzeldir! Kadının güzelliği, kendi görünüşünden değil, ona bakanın gözündedir. Kadını her yaşta güzel görmeyi başarabilsek, kadınların gerçekten estetik cerrahlara

Yazının Devamı

100 NUMARA DAVASI

20 Mayıs 2017

"İnsanlık hali”dir; zaman zaman insanların tuvalet bulamadıkları, uzak oldukları durumlarda ihtiyaçlarını başka yerlerde giderirler. Ama bunun hukuki sonuçları da olabiliyor, hatta böyle bir “çiş yapma” davası Yargıtay kararlarına dahi konu oldu.

Mesai saati başlayalı daha çok olmamıştır. İşçinin tuvalet ihtiyacı şiddetlenir ve “sıkışır”. Dökümhanede çişini yapar. “Umuma açık ortamda” tuvalet ihtiyacını giderirken görüldüğüne ilişkin tutanak tutulur ve savunması alınır. İşçi, çok sıkıştığı, çalıştığı dökümhanede erkek tuvaletlerinin sayısının yetersiz olduğunu, tuvalete gittiğini ancak hepsinin dolu olduğunu, geri gelerek cüruf sahasının yanındaki duvarın arkasına giderek ihtiyacını gidermek zorunda kaldığı savunmasını yapar. “Çiş yapan” işçinin iş akdi, “edep ve ahlakla bağdaşmayacak” davranış nedeniyle feshedilir. İşçi işe iade davası açar. İş mahkemesi işçiyi haklı bulup, iş akdinin haksız yere feshedildiğine karar verir. Karar gerekçesinde, işyerindeki tuvaletlerin yetersizliği ve çalışma sırasında tuvalete gidilmesi hususunda işçilerin problemlerinin bulunduğunu, memurların kullandığı tuvaletler ile işçilerin kullandığı tuvaletlerin farklı olduğu, davacının küçük tuvaletini

Yazının Devamı

İnternette ‘kart’ dolandırıcılığına dikkat!

13 Mayıs 2017

Hukuk sistemimiz, herkesin iyiniyetli olduğu varsayımı üzerine inşa edilmiştir. Ama gerçek hayat öyle mi? Kimisi doğuştan, kimisi emek ve çaba harcamadan bir şeylere sahip olma hırsından, kimisi tamahkârlığından, kimisi de içinde bulunduğu zor durumdan kurtulmak için iyiniyet içermeyen davranışlara girer, çalar, çırpar, hile yapar.

Teknolojinin getirdiği kolaylıklara koşut, bankalar da bankacılık hizmetlerini önce elektronik sistem üzerinden, sonra da internet üzerinden sunmaya başladılar.

Elektronik bankacılıkta en çok kullanılan dolandırıcılık yöntemi ATM’lerden hile yapmaktır. Bu ATM’ler pahalı ve oldukça yüksek bir teknolojiye sahiptirler.

Ancak dolandırıcılar, iyiniyetli olmayanlar iptidai yöntemlerle dahi ATM’ler üzerinden vatandaşların banka hesaplarını boşaltmaktalar. Aslında ATM’ler üzerinden yapılan dolandırıcılıkta hem hesabı boşaltılan vatandaş, hem de banka dolandırılıyor. Zararın tazmini hususunda ise, olayın özelliğine göre bankanın da sorumluluğu olabiliyor.

Dikkat ederseniz, artık ATM’ler kameralı sistem ile de izleniyor. Banka müşterisinin hesabının boşaltılmasında kendisinin ne kadar kusuru olduğunun tespitinde bu kamera kayıtları çok işe yarıyor.

Şifrenizi koruyun

Ban

Yazının Devamı

Almanya ile Türkiye ‘yenilmez’ olabilir

6 Mayıs 2017

Türkiye’deki doğrudan yabancı yatırımlar arasında Alman sermayeli olanlar başı çekiyor. Ülkemizde 6.700 Alman sermayeli şirket var. Bunların çoğu ihracaatçı. Bu şirketler Türkiye’nin cari açığının kapatılmasında önemli role sahip. Türkler de Almanya’da irili ufaklı 90 bin işletme ile yıllık 50 Milyar euro ciro yapıyor, 500 Bin kişi istihdam ediyor.

Geçen hafta Alman-Türk Sanayi ve Ticaret Odası “Referandumdan Sonra TürkiyeEkonomik Perspektif” konulu bir etkinliğe imza attı. Toplantıya büyük küçük bir çok Alman-Türk sermayeli şirket yöneticisi ve ortakları katıldı.

Toplantıya katılan Almanya Büyükelçisi Martin Erdmann, 5 yıl Alman Dışişleri Bakanlığı Sözcülüğü, 5 yıl da Brüksel’de Almanya’nın NATO Büyükelçiliği görevlerinde bulunduktan sonra 2015 yılında Ankara Büyükelçiliğine atanmış. Türkiye’nin NATO ve Avrupa Birliği’ndeki önemini ve işbirliğini çok yakından biliyor.

Türkiye ve Avrupa Birliği’nin (AB) gündemde olduğu bir dönemde konuştuğumuz Erdmann, AB ve NATO sınırlarının Van Gölü’nden başladığını belirtiyor ve istikrarlı bir “Ankara”nın sadece Türkiye’nin güvenliği ve refahı için değil, tüm bölge ve Avrupa’nın güvenliği ve refahı için şart olduğu görüşünde. Bu görüşün sadece

Yazının Devamı

Hem işçi, hem de işveren aynı yelkenlide

1 Mayıs 2017

'1 Mayıs’ birçok ülkede işçi bayramı olsa da daha çok ‘dinlenme’ ve ‘tatil’ günü olarak geçiriliyor. ‘1 Mayıs’ın işçi sınıfı için anlamı 19. yüzyıl Amerika’sında başlayan harekete dayanıyor. Eskiden ‘işçi sınıfı’ denilince sadece ‘fabrika işçileri’ akla gelirdi. 19. yüzyılda fabrikalarda çalışma koşulları bugünle kıyaslanamayacak kadar ağır ve sağlıksızdı. İş güvenliği ve işçi sağlığı gibi konular konuşulmuyordu bile. Ücretler çok düşüktü, aile geçimini sağlamak için çocuklar da çalıştırılırdı. Günlük çalışma süresi en az 10 saatti. Mücadele de zaten günlük ve haftalık çalışma saatleri üzerinden başlamıştı.

1 Mayıs 1886 tarihinde ilk defa Amerika’da 340 binden fazla işçi işi bırakarak sokağa çıktılar ve fabrikalardaki kötü çalışma koşullarını protesto ettiler, daha fazla ücret daha az çalışma süresi talep ettiler. Bu bir grevdi. Bu greve Şikago’da 90 binden fazla kişi katıldı. Siyah beyaz ırk ayrımı işçiler arasında yerini dayanışmaya bıraktı. Grevin ikinci gününün sonunda polis ve işçiler Haymarket Meydanı’nda, birçok kişinin ölümüyle sona erecek bir çatışmaya girdiler. Bu olay ‘Haymarket Meydanı İsyanı’ diye tarihe geçti.

İşçilerin hak arama mücadelesi Amerika’dan Avrupa

Yazının Devamı

Her güçlü şirketin arkasında hep güçlü kadınlar var

24 Nisan 2017

Anonim şirketlerin yasal yönetim ve temsil organları ‘yönetim kurulu’dur. 1 Temmuz 2012’ye kadar yönetim kurulu üyesi olmak için, anonim şirkette pay sahibi olmak gerekiyordu. Şirket sahipleri, yetenekli, tecrübeli işletmecileri kendi şirketlerinde yönetim kurulu üyesi olarak göreve başlatabilmek için onlara sembolik bir hisse veriyorlardı.

Artık yönetim kurulu üyeliği pay sahipliğine bağlı değil, genel kurul istediğini yönetim kurulu üyesi seçebilir. Bu durum yeni Türk Ticaret Kanunu ile değişti ve şirkette hisse sahibi olma zorunluluğu kalktı. “Kendi işinin başında dur!” önermesinden “işini ehil olana” teslim et önermesine dönüldü.

İşine tutkuyla bağlanıyor

İş hayatında kadınların işlerinin ne kadar “ehli” oldukları, işlerine nasıl sahip çıktıkları malum. Kadın eşine ve işine bağlanırsa, tam bir tutkuyla bağlanıyor. Maceradan maceraya koşan, iş değiştirip duran erkek yöneticiler ne kadar çoksa, bağlandığı işyerinden gözyaşı dökerek ayrılan kadınların sayısı da o kadar çok. Kadın patronuna değil, işine bağlanıyor.

Biraz sonra değineceğim Sermaye Piyasası Kurulu’nun çıkardığı kurumsal yönetim ilkeleri kadınlara pozitif ayrımcılık yapmıştır. Kurumsal yönetim ilkelerine göre borsa

Yazının Devamı