Prof. Dr. Erol Ulusoy

Prof. Dr. Erol Ulusoy

erolulusoy@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye’de şahıs şirketi denilen kolektif ve komandit şirketler artık tercih edilmiyor. Neden tercih edilsin ki? Ortakları -komanditer hariç- şirketin bütün borçlarından sorumlu. Bu da yetmiyormuş gibi, ortakları şirketin vergi borcu, sosyal sigortalar prim borcu gibi bütün kamu borçlarının da sorumlusudur. İster şirkette yönetici ve temsilci olun, isterseniz olmayın, bu değişmiyor.

Şirketin vergi borçlarından kim sorumlu

Ama anonim ve limitet şirketlerde ortakların, şirketin kendi borçlarıyla ilgili bir sorumluluğu yok. Anonim ve limitette şirketin kendi alacağı ve borçları ayrı, ortağın kendi borçları ayrı diye düşünülmüş ve ikisi birbirine karıştırılmamış.

Haberin Devamı

Anonim ve limitet şirkette mesele şirketin vergi borcu, sosyal sigortalar pirim borcu gibi kamu borçlarına gelince, devlet vergi alacağını garanti altına almak istediğinden, şirketten alamıyorsam kanuni temsilcilerinden ve ortaklarından alırım diye düşünmüş. Ama bu kolaylık şirketten normal ticari alacağı olanlar için düşünülmemiş.

6183 sayılı Kanun, devletin sermaye şirketlerinden alacaklarından kimin nasıl ve ne şekilde sorumlu olduğunu düzenliyor.

Bir defa şunu söyleyelim; bir anonim şirkette hisseniz olsa bile, şirketin ödemediği vergi borcu gibi kamu borçlarından asla sorumlu değilsiniz. Bunun için hissenizin ne oranda olduğu, hissenizin hamiline mi nama mı yazılı pay senedi olduğunun da bir önemi yok.

Ama eğer bir limitet şirkette ortak iseniz durum sizin için değişiyor. Limitet şirketteki ortaklık payınız ne oranda ise, limitet şirketin kamu borçlarından da o oranda sorumlusunuz. Örnekle açıklarsak, limitet şirketteki ortaklığınız % 30 ise, şirketin 100 bin TL vergi borcunun % 30’u olan 30 bin TL’den siz sorumlusunuz.

İster ortağı olun ister olmayın, bir limitet şirkette kanuni temsilci müdür veya anonim şirkette yönetim kurulu üyesi gibi yetkilerle görev yapıyorsanız, şirketin kamu borçlarının tamamından sorumlusunuz. Bu sorumluluk elbette diğer kanuni temsilciler için de geçerli olduğundan, devlet genellikle kimin parası varsa, alacağını da ondan tahsil ediyor. Sonra ne oluyor, şirketin vergi borcunu ödeyen kanuni temsilci, ödemeyen diğer temsilcilere, yani müdürlere veya yönetim kurulu üyelerine başvurup, kendi payını aşan kısmı onlarda istiyor. Alabilirse tabii!

Haberin Devamı

Zaman zaman şu sorularla da karşılaşıyoruz: Ben şirkete 2017 yılında müdür veya yönetim kurulu üyesi seçildim. Benden önce görev yapmış temsilcilerin döneminde 2014, 2015, 2016 yıllarına ait vergi ve sigorta pirim borçları çıktı. Bu vergi borçlarından ben mi sorumluyum, yoksa eski kanuni temsilciler mi?

Resmi nikâh vaadiyle birlikte yaşama davası

Davalı kocanın eşi vefat eder, 3 ve 5 yaşında iki çocuğuyla kalakalır. Iğdır’a babasını ziyarete gittiğinde, o zamanlar 35 yaşında olan davacı kadınla tanışır. Davalı kocaya göre, imam nikâhlı eşi bayan o zamanlar evlenme yaşını çoktan geçmiştir. Davalı koca ve davalı bayan anlaşarak evlenmek için yöresel gelenekleri yerine getiriler, kına gecesi ve düğün bile yaparlar, imam nikâhı yaparlar ama resmi nikâh yapmazlar. İstanbul’a taşınırlar ve bir bodrum katından 14 kişiyle birlikte yaşamaya başlarlar. Resmi nikâh yapılmadığı için evlilik dışı bir de çocukları olur, koca çocuğun babalığını tanır ve nüfusuna kaydettir.

Haberin Devamı

Resmi nikâhsız eşe göre, davalı kocasıyla imam nikâhıyla beraber yaşamaya başladıklarından beri uyumlu bir birliktelik yapamamışlardır. Iğdır’daki düzenini bozup davalıyla evlenmek için İstanbul’a gelmiş, davalının resmi nikâh yapma vaadiyle kandırıldığını ve oyalandığını, her türlü baskı ve şiddet uygulandığını, evden kovulduğunu, çocuğunu da alarak ablasının yanına gitmek zorunda kaldığını, kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirterek, manevi tazminat talep eder.

Karı-koca hayatı

Yargıtay’ın kararı; Toplumumuzun geleneksel yapısı ve tarafların yaşadıkları sosyal çevre de gözetildiğinde; resmi nikâh yapılacağı inancı ile davacının davalı ile iki yıl karı koca hayatı yaşaması, resmi nikâh yapılacağı vaat edildiği için evlenecekleri inancına kapılan davacının, Iğdır ilinden İstanbul’a getirilmesine rağmen iki yıl boyunca resmi nikâhın yapılmaması, çocuğuyla birlikte ablasının evinde yaşamak zorunda kalması, toplumda dul damgasını taşıması, davacının yeni bir evlilik yapmasını zorlaştıracağı gibi ileride yapacağı evliliklerde de böyle bir durumun varlığının aleyhine kullanılabileceği kaçınılmaz bir gerçektir. Aynı sosyal çevreyi paylaşan davalının, davacının içine düşeceği bu durumu da gözeterek, daha hassas davranmasının, ondan beklenen ve olması gereken bir davranış modeli olduğu da unutulmamalıdır.

Tüm bu olgular birlikte ele alındığında, davacının, davalı tarafından evlenme vaadiyle kandırıldığı ve bunun etkisi altında gerek fiziksel gerek ruhsal anlamda zarara uğratıldığı ve bundan elem ve üzüntü duyduğunun kabul edilmesi ve davacının hukuka aykırı olan eylemden dolayı bozulan manevi dengesinin eski haline dönüşmesi, duygusal olarak tatmin edilmesi, zarar verenin de bir daha böyle bir eylemde bulunmaktan alıkonulması amacıyla uygun bir manevi tazminat hükmedilmesi gereklidir.

Sonuçta; resmi nikâh yapılacağı vaadiyle kıyılan imam nikâhıyla epey bir süre birlikte yaşayıp, sonra da resmi nikâh yapılmaması manevi tazminata neden olabilir.

Adli tebessüm

Alman yargıç, gece yarısı parktan gecen bir genç kızı korkutan adama 7 yıl 7 gün hapis verince, şaşıran gazeteciler sorarlar:

Adam kıza elini bile sürmedi sayın yargıç. Kaçan kızın çığlıklarına yetişenler de, adamı yakaladılar. Bu 7 yıl, 7 gün çok değil mi?

Yargıcın yanıtı: Cezasının 7 günü kızı korkutma için. 7 yılı ise, Alman kızlarının gece yarısı parkta dolaşma özgürlüğüne saldırma için!

İlk söz son söz olsun:

Sosyal ve psikolojik hayatta zaman, her şeyin ilacıdır! Hukuk dünyasında da zaman, her borcun ilacıdır!