Ticaret yapan bilir. Yüksek enflasyonlu yıllarda vadesinde ödenmeyen alacaklar için vade farkı faturaları kesilirdi. Satıcı, müşterisinin vadesinde ödemediği her fatura için aylık yüzde 10 bedeli fatura ile talep eder, buna vade farkı faturası denirdi.
Enflasyonun düşmesi, paradan 6 sıfır atılmasıyla bu faturalar ortadan kayboldu.Ama yavaş yavaş vade farkı faturasına ilişkin sorular gelir oldu. Aman dikkat bu geri dönüş eski sorunları yeniden canlandırabilir.
Vade farkı faturası bir mal veya hizmet alımına ilişkin düzenlenmediği için gerçek anlamda fatura değildir. Vade farkı istenebilmesi alıcı ve satıcı arasında yazılı bir sözleşme bulunması ve vade farkı ödeneceğine dair ticari teamülün bulunması koşullarına bağlıdır.
Bu sebeple, arada yazılı bir sözleşme yoksa, kesilen faturalara ayrıca, fatura bedelinin belli bir sürede ödenmemesi halinde vade farkı ödeneceğine ilişkin bir ibare yazılarak alıcıya tebliğ edilmiş olsa ve alıcı da faturadaki bu ibareye itiraz etmemiş olsa bile, alıcının vade farkını ödemeyi kabul ettiği anlamı çıkmaz.
Bu sebeple, satıcıyla vade farkı ödeyeceğinize dair yazılı bir sözleşme yapmamışsanız ve vade farkı ödemeyi aranızda bir uygulama haline
Sadece ticaretle uğraşanlar değil, teminat isteyen herkes bilir. Bir alacağa veya ileride doğabilecek bir zarara karşı teminat isteyen, boş bir senedi imzalattırır ama vadeyi yazmaz.
Ahmet Bey de 10 sene önce vefat etmiş olan babasının dosyalarını karıştırırken, lehtarı babası olan, bedeli boş bir adet senet bulur. Senedin düzenlenme tarihi 1994’tür. Yani senet 23 yıl önce düzenlenmiş ve rahmetli babasına verilmiştir. Senedin vadesi 2017’dir.
Ahmet Bey babasının mirasçısı olarak 23 yıl önce düzenlenmiş bu senedi, senet bedeli olarak babasının alacağı tutarı yazıp, borçluya karşı takibe koyar.
Borçlu senede ve takibe itiraz eder. 23 yıl önce düzenlenmiş bir senedin artık senet niteliğinin kalmadığını, zaman aşımına uğradığını, yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğunu ileri sürer.
Alacaklının imzası...
Mahkeme açık olarak verilen senedin 23 yıl süresince yasal yollardan tahsil edilmeye çalışılmaması ve 1994’te düzenlenen senedin vade tarihi olarak 23 yıl sonrasının yazılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu gerekçesiyle Ahmet Bey’in takibini iptal eder.
Ahmet Bey ısrarlıdır, mahkemenin ret kararına karşı Yargıtay’a temyize gider. Yargıtay senedin düzenleme tarihi ile vade
Satın aldığımız bir mal ne zaman ayıplıdır? Hangi durumda bir malda ayıp söz konusu olur? Bu çok önemlidir. Çünkü satın aldığımız mal veya hizmetlerde eğer ayıp varsa, bir takım haklarımızı kullanabiliriz.
Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilanlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, hukuki, maddi veya ekonomik ayıplı mal olarak kabul edilir.
Ambalaj, kullanım kılavuzu gibi şeyleri asla atmayın, saklayın.
Kullanım kılavuzunda araçta geri görüş kamerası var denilmiş, ama geri görüş kamerası gerçekte yoksa, mal ayıplıdır. Kullanım kılavuzunda hiçbir açıklama yapılmadan, 100 km’de ortalama yakıt harcaması 9 litre benzin denilmiş, ama ortalama 10 litre yakıyorsa araç ayıplıdır. Aman burada dikkat, kullanım kılavuzlarında genellikle küçük harflerle dipnot halinde yakıt harcamasına ilişkin verinin sadece “bilgi amaçlı” olduğu, sürücünün kullanım
Bir işveren 5 ve daha fazla kişi çalıştırıyorsa maaşları, prim, ikramiye, sosyal yardım niteliğindeki nakdi ödemeleri banka kanalıyla ödemek zorunda.
Banka kanalıyla maaş ödeme zorunluluğuna uymamanın cezası da var. Her bir işçi için aylık 161 TL idari para cezası. Maaşı banka kanalıyla ödenmeyen 10 işçi çalıştırılsa, aylık 1.610, yıllık 19.320 TL para cezası.
Alışanların maaşları dışında emeklilerin maaşları da banka kanalıyla ödenmek zorunda.
Durum böyle olunca, bankalar çalışanlara veya emeklilere kredi verdiklerinde, teminat olarak bankaya yatan maaşı isterler. Bankadan çekilen konut kredisi, araba kredisi, çeyiz kredisi, ihtiyaç kredisi, her neyse, geri ödenmesinde aksama olduğunda, teminat olarak en garanti ve likit olarak maaş hesabını kabul ederler.
Emekli aylığına haciz...
Ahmet Amca da gözbebeği torununun ikinci denemesinde kazandığı 30 bin TL tutan vakıf üniversitesinin öğrenci harcının ödenmesi için bankadan kredi çeker.
İlk üç kredi taksitlerini düzenli öder. Ancak dördüncü ay sıkıntı başlar ve kredi taksitlerini ödeyemez hale gelir.
Ah o yan bahçeye sarkan dal yok mu?
Bahçeli evlerde oturanların sık yaşadıkları sorunlardan birisi de komşu bahçede veya arazide büyüyen ağaçların dallarının kendi bahçe veya arazilerine taşmasıdır. Bu sebeple komşular arasında kavgalara, küslüklere neden olacak anlaşmazlıklar çıkar. O sebeple hukuki haklarımızı bilip ona göre davranmak bizi suç işlemekten korur. Başkasının mülküne taşarak zarar veren dal ve köklerin, zarar gören mülk sahibinin istemi üzerine uygun bir süre içinde kaldırılmaması halinde, zarar gören mülk sahibinin taşan dal ve kökleri kesme ve kendi mülkiyetine geçirme hakkı vardır. Ancak bunun için mutlaka, komşu arazinin sahibine, bahçemize veya arazimize taşan kökleri ve dalları kesmesi için uygun bir süre vermememiz şarttır. Önceden istemde bulunmadan ve süre vermeden komşumuzun bahçesinden taşan dal ve kökleri kesmemiz ve kullanmamız halinde suç işlemiş oluruz. Yargıtay da böyle bir durumda, zorunluluk hali yoksa, örneğin taşan ağaç dalları silaj makinasının açılmasını engellemiyorsa, ağaç dallarının kesilmesini suç olarak kabul etmektedir.
Eşlerden birisi bebek istemezse
Her anne babanın çocuk sahibi olma hakkı vardır. Aile kurulması evlenme ile olur ve
Ekonomimiz bir türlü vadeli ekonomi olmaktan çıkamıyor. Girmişiz bir vadeli çek sarmalına bir kere, içinden debelenip duruyoruz.
Su akar yatağını bulur, misali, ekonomimiz de vadeli olarak tıkır tıkır işliyor. Birçok Avrupa ülkesinde peşin ödeme yapıldığından, çek, bono kullanılmadığından, hukuk fakültelerinde kıymetli evrak hukuku dersi dahi okutulmuyor. Bizde ise kıymetli evrak hukuku zorunlu dersler arasında öğretiliyor.
En büyük sebep, sermaye eksikliği. Bunun yanında kendi sermayesini riske atmama, satıcının sermayesini vadeli kullanarak ticaret yapma gibi motifler de vadeli ekonominin sebepleri arasında.
Ekonomi vadeli olunca, en önemli ödeme aracı da vadeli çek.
Çek vadeli olunca da, vadesinde ödenir mi, ödenmez mi, karşılıksız çıkar mı endişesi de sürekli çekin yanında kâbus gibi durur.
Çek kabul edeceksek ne yapmalıyız?
İlk olarak, çeki keşide edeni araştırın. Araştırdığınızı da belgeleyin.
İkinci olarak, karekodsuz çek kabul etmeyin ve karekodlu çeki derhal Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi sistemine kaydettirin. Karekodlu çekteki tüm bilgilere ulaşıp, keşideci hakkında bilgi edinmek mümkündür. Karekodlu çekte çeki keşide edenle ilgili bir çok bilgi vardır; çek hesabı bulund
İyi hukukçuya sahip olmak her ülke için çok önemlidir. Kötü kanunlar bile iyi hukukçuların elinde olumlu sonuçlar doğurur. İyi hukukçu kötü kanunu önündeki olayın özelliğine göre öyle bir yorumlar ki, kötü kanunu çıkaran Meclis bile mahcup olur. İster hâkim, savcı, ister avukat, noter, arabulucu olsun, iyi hukukçu tıp doktoru gibidir, dertlerimize deva olur, yaralarımıza reçete yazarlar. Kötü hukukçu ise masum vatandaşın idamına bile sebep olabilir.
Eğitim şart!..
İyi hukukçu olmak, iyi bir hukuk fakültesinde eğitim almayla başlar. İyi bir hukuk formasyonu, fakültedeki eğitim sırasında edinilir.
Türkiye’de 35 devlet, 44 vakıf üniversitesinde hukuk fakülteleri faal. Kıbrıs’ta da 5 fakültede hukuk eğitimi veriliyor. Henüz faal olmayan hukuk fakültesi sayısı 5.
Peki bu kadar hukuk fakültesine ihtiyaç var mı?
Elbette var, ama önce toplumun, basit soğuk algınlığında doktora gitme alışkanlığı gibi, en ufak hukuki sorunda veya hukuk sorun çıkmadan önce hukukçuya gitme alışkanlığını kazanması gerekir.
Avukata, “Ne yaptın ki, sadece bir dilekçe yazdın” denilmediği, hukuki bilginin küçümsenmediği toplumda, hukukçuya her zaman ihtiyaç vardır.
Aslında hukukçuya değil, “iyi hukukçuya” ihtiyaç vardır.
Faiz her zaman toplumda önemli bir konu olmuştur. Semavi dinlerin üçünde de faiz yasaktır. Tevrat’ta “Halkımdan birisine, yanındaki bir fakire borç verirsen, ona tefeciymişsin gibi davranmamalısın, ondan hiçbir şekilde faiz almamalısın” denmektedir. Başka iki ayette daha faiz yasaklanmaktadır. Bununla birlikte, yabancılardan faiz alınmasına izin verilmektedir.
İncil’de doğrudan faizi yasaklayan bir ayet bulunmamakla birlikte, Hıristiyanlık’ta da faiz yasak kabul edilmiş, önce 1215 yılında Papa III. Innozenz tarafından yasaklanıp, günah sayılmış, hatta ağır bir sermaye suçu olarak kabul edilmiştir. Ancak faiz yasağının kaynağı Musevilik olduğundan, faiz yasağına uyulmamaya başlanmış, nihayetinde 1822 yılında Katolik Kilisesi faiz yasağını tamamen kaldırmıştır.
Kuran’da da faiz açıkça yasaklanmıştır; Bakara Suresi’nin 275’inci ayetinde, “Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır”, 278’inci ayetinde ise “Ey iman edenler, Allah’tan sakının ve eğer inanmışsanız faizden arta kalanı bırakın. Şayet böyle yapmazsanız, Allah’a ve Resul’üne karşı savaş açtığınızı bilin. Eğer tövbe ederseniz artık sermayeleriniz sizindir. Böylece ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz”