Ocak 2008’de çıkan ve kısmen uygulanmaya başlanan kanunla ülke çapında kapalı alanlarda sigara içmek yasaklandı. Bu yasaların çeşitli nedenlerle muhalifi olan birçok tiryaki var.
“İşe yaramaz, içen yine içecektir”; “Pasif içicilik diye bir şey yok, uydurma”; “Lokantada içmeyen evine gidip içecek, zararsa o da zarar”; “Özgürlüğümüz kısıtlanıyor” ve bunun gibi bir çok neden ileri sürüyorlar. Bu gerekçeler haklı mı haksız mı diye karar verebilmek için bizden önce benzer yasaları yürürlüğe koymuş toplumların tecrübelerine bakmak gerekli.
Son 10 yıl içinde, ABD, İtalya, Kanada ve daha bir çok ülkede yapılan bilimsel çalışmalarda bu tip yasakların yararlı olduğuna dair bulgular elde edildi. Son olarak, geçen hafta, ünlü tıp dergisi New England Journal of Medicine’de “Sigara içme yasağı kalp krizi riskini azaltıyor mu?” sorusuna cevap arayan bir bilimsel makale yayımlandı. Genellikle daha önce bilinmeyen konuları aydınlatan bilimsel yayınlara yer veren bu dergide, böyle bir yazının nasıl yayımlandığını merak edip okudum. Makaleyi değerli kılanın, veri toplama metodundaki iki önemli unsur olduğunu anladım. Birincisi, gözlemlerini ve verilerini önceden yaptıkları bir plana göre ileriye dönük olarak toplamışlar. İkincisi de sigaranın yasaklandığı toplumu gözlemekle kalmamışlar, yasağın olmadığı bir toplumu da incelemişler yani kontrol grubu kullanmışlar. Bu iki konuyu biraz açmak istiyorum.
Kalp krizinden koruyor mu?
Glasgow Üniversitesi’nin dokuz hastaneyle birlikte yaptığı bu çalışmada, İskoçya’da 2005 yılında yürürlüğe giren sigara yasağının, insanları kalp krizinden koruyup korumadığı araştırılmış. Araştırmacılar yasağın üstünden üç yıl geçtikten sonra geri dönüp ne olmuş bakalım diye eski dosyaları karıştıracaklarına, daha yasak başlamadan bir yıl önce çalışmaya başlamışlar. Hangi ölçümleri ve nasıl yapacaklarına önceden karar vermişler.
10 hastanede de verilerin aynı yöntemle toplanabilmesi için ortak formlar hazırlamışlar. Ölçümü yaptıklarında, bu formları doldurup hemen ortak veri bankasına yollamışlar. Gözlemlerini, ileriye dönük, başlangıçta belirlenen ölçütlere göre yapmışlar. Böylece, iki yıl sonra araştırmayı tamamladıklarında, hiçbir etki altında kalmadan ulaştıkları sonucun, eksikliği olmayan, sağlıklı ve güvenilir olmasını sağlamışlar.
İskoçya’da 5 milyon kişi yaşıyor. Sigara yasağı yürürlüğe girmeden önceki 10 ayda 3235 kişi kalp krizi tanısıyla hastaneye yatmış. Yasaktan sonraki 10 ayda bu sayı 2684’e düşmüş. Yani, yasak öncesinde kalp krizi geçirecek olan her altı kişiden biri kurtarılmış.
İlk bakışta kalp krizlerindeki bu çarpıcı azalış, en sıkı muhalifi bile ikna eder diye düşünebilirsiniz. Lakin sigara taraftarları pek âlâ diyebilirler ki, bu 10 ay içinde gelişen tıp, kalp krizi oranlarını zaten azaltacaktı, ya da bunun bir tesadüf olmadığı ne malum. Bu iddiayı çürütmenin yolu da araştırmanın metodundaki ikinci kuvvetli noktadan kaynaklanıyor.
Kontrollü bilimsel çalışma
Bilimsel araştırmalardaki en önemli unsurlardan biri kontrol kavramıdır. Aynı 20 ay içerisinde benzer özellikleri olan ama sigara yasağının olmadığı bir toplumda kalp krizlerinde bir azalma olmamışsa, İskoçya’daki bulguların gerçeği yansıttığından emin oluruz. İşte buna kontrollü bilimsel çalışma denir.
Büyük Britanya’nın o tarihte sigara yasağı olmayan bölgelerinde kalp krizi geçiren hasta sayısında ciddi bir azalma olmamış. Bu da İskoçya’da elde edilen sonuçların tesadüf olmadığını kanıtlıyor.
Yasak pasif içiciliği azalttı
Sigara yasağı kalp krizini önlüyor. Hem de sigara içeni içmeyeni hiç ayırt etmeden. En olumlu etkilenen grup hangisi diye sorarsanız: Hiç içmemişler. Bu da pasif içiciliğin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. İşin daha da ilginç yani, yasaktan sonra sigara içenlerde de kalp krizlerinde ciddi oranda azalma olması. Kimisi sigarayı bırakıyor, bazısı daha az içiyor, kısacası tüm toplum yarar görüyor.
Glasgowlu araştırmacılar bu kadarla kalmamışlar. İnsanların idrarlarındaki nikotin artıklarını ölçmüşler. Yasaktan sonra bu maddelerde önemli ölçüde azalma saptamışlar. Sigara yasağının pasif içiciliği azalttığına bir delil daha.
Önceki araştırmalar pasif sigara içiciliğinin kalp krizi riskini yüzde 30 oranında artırdığını gösteriyor. Korkutucu olan nokta sigara dumanıyla kalp krizi ilişkisinin düşük dozlarda bile geçerli olduğu. Birkaç sigara içende sigara dumanının kalbe zararı doza bağlı değil. Günde 1 paket sigara içen birisiyle beraber yaşayanların kalp kizi riski, maruz kaldıkları dumana bakılıp tahmin edilenden çok fazla. Sigara içenin riski üç kat artıyorsa yanındakilerin riski bir kat artıyor.
Düşük dozda da olsa sigara dumanının kalp krizine yol açıyor olması yaygın bir inanışın ne kadar yanlış olduğunun altını çiziyor. Özellikle “Ben yalnız yemeklerden sonra birer tane tellendiriyorum, bunun neresi zararlı” diyenlerin dikkatle etmeleri gerek. Bir sigaranın bile kalbe ciddi olumsuz etkisi var. Sigara dumanındaki zehirli maddeler düşük dozda da olsa, damar duvarında bir dizi olumsuz olayın tetiğini çekiyor. Bunu zincirleme trafik kazasına benzetebiliriz. Büyük hasara yol açmak için kazayı başlatanın büyük bir araba olması gerekmez.
Bir daha eliniz sigara paketine gidince veya yanınızdakiler bir sigara yakmaya kalkınca anlattıklarımın aklınıza gelmesini dilerim.