Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

murat.tuzcu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kalp damar hastalıklarının modern yaşamın yarattığı dertler olduğu, zenginlik arttıkça kalp krizlerinin ve inmelerin da arttığı düşünülür. Oysa ne kişilerin ne de toplumların zenginlik düzeyleriyle kalp sağlıkları arasındaki ilişki bu kadar basittir. Günümüzde, kalp damar hastalıklarının üçte ikisi düşük ve orta gelirli ülkelerde görülüyor

Toplum sağlığının resmini çeken bilim insanları, hastalıkların ülkenin hangi bölgelerinde daha sık görüldüğüne, tedavi hizmetlerinin ve koruyucu tıbbın her yurttaşa eşit ulaşıp ulaşmadığına bakarlar. Ancak bu yolla sağlık düzeyindeki dengesizliklerin saptanıp düzeltilmesi mümkün olur. Bu tip araştırmalar ülkelerin sınırlarını aşıyor, aynı sorulara küresel düzeyde cevap aranıyor.

Tablo çok değişti
Kalp damar hastalıklarının modern yaşamın yarattığı dertler olduğu, zenginlik arttıkça yeme içmenin arttığı, hareketliliğin azaldığı söylenirdi. Bu değişikliklerin artırdığı diyabetin ve yüksek tansiyonun kalp krizleri ve inmeleri davet ettiği düşünülürdü. Oysa ne kişilerin ne de toplumların zenginlik düzeyleriyle kalp sağlıkları arasındaki ilişki bu kadar basit değil.
Şişmanlığın varlıklı olmanın sembolü olduğu, fakir insanların eti bayramdan bayrama gördüğü, bir yerden bir yere yürüyerek ya da bisikletle gittiği dönemlerde kalp damar hastalıkları çok sık değildi. Kaldı ki, çoğu kişi kalp hastası olacak yaşa ulaşmadan ölüyordu yoksul ülkelerde. Son 30 yılda bu tablo değişti. Artık, kalp damar hastalıklarının üçte ikisi az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde görülüyor. Bu durum giderek kötüleşeceği, 2030 yılında kalp damar hastalıklarından ölümlerin ve maluliyetlerin büyük çoğunluğunun bu ülkelerde ortaya çıkacağı öngörülüyor.

Haberin Devamı

FAKİRİN KALBİ NEDEN HASTA

Kısaca WHO diye bilinen Dünya Sağlık Örgütü çeşitli ülkelerdeki kalp damar hastalıkları (KDH) yükünü gösteren haritalar yayımladı. Ölçüt olarak KDH nedeniyle ölüm veya malul kalma alındı. Başka bir deyişle, beklenen sağlıklı ömrün kaç yıl kısaldığı tahmin edildi.
Bu harita, ülkelerin çapında yapılan hesaplarla her yüz bin sağlıklı yılın kaçının KDH nedeniyle kaybedildiğini gösteriyor. Türkiye kaybedilen yıllar sıralamasında en üst sıralarda.

Haberin Devamı

Zengin-fakir farkı

Bu değişimin birçok nedeni var. Sağlıksız beslenme, motorlu taşıtların yaygınlaşması, düzensiz şehirleşmenin getirdiği olumsuzluklar, hava kirliliği, günlük hayattaki stres, artan nüfusla beraber gelen kaliteli sağlık hizmetlerine ulaşmada güçlük bunlardan bazıları.
Zengin ülkelerin çeşitli bölgelerinde yapılan araştırmalarda da küresel ölçektekine benzer bir tablo ortaya çıkıyor. Kalp damar hastalıklarına yol açan risk faktörleri toplumun yoksul kesimlerinde varlıklı kesimlerine göre daha sık görülüyor. Kalp damar hastalıkları fakir bölgelerde daha çok can alıyor. Bu olumsuzluğu daha da kötüleştiren bir gerçek de, fakir insanların gerek koruyucu tıp hizmetlerine gerekse kaliteli tedavi edici hizmetlere ulaşmasının zor olması.
Birçok bilimsel çalışma bu noktaların üstünde durmuş olsa da, kalp damar hastalarının etkin olarak tedavi edilmesinde ülkelerin gelişmişliğinin önemini ortaya koyan bir çalışma hepsinden daha öğretici.

PURE çalışmasına dikkat!
Farklı refah ve gelir düzeyinde olan 17 ülkede 150 binden fazla insan üstünde yapılan bu araştırmanın kısa adı PURE çalışması. Türkiye’den araştırmacıların da içinde bulunduğu bir grup bilim insanı kalp krizi veya inme geçirmiş insanların nasıl tedavi edildiklerini incelediler.
Aralarında Türkiye Metabolik Sendrom Derneği Başkanı Dr. Aytekin Oğuz ve arkadaşlarının da bulunduğu araştırmacılar, gerek kalp krizinin gerek inmenin uzun dönem tedavisi için verilen ilaçların yeterli düzeyde kullanılıp kullanılmadığı ve ülkeler arasında farklılık olup olmadığı sorularına cevap aradılar.
Bu amaçla araştırmaya alınan kişiler arasında kalp krizi ve inme geçirmiş olan 7500 kişiyi mercek altına aldılar. Dikkatlerini kalp krizi ve inme geçirmiş kişilerde hayat kurtarıcı etkileri olduğu birçok araştırmayla kanıtlanmış 5 grup ilaç üstünde yoğunlaştırdılar.
Bunların arasında aspirin ve benzeri pıhtı önleyici ilaçlar, ‘beta bloker’ adlı kalp damar sisteminin sakin fakat verimli çalışmasını amaçlayan ilaçlar, ACE baskılayıcı denilen kalbin krizden sonra toparlanmasına yardım eden ilaçlar, kolesterol düşürücü statin grubu ilaçlar ve tansiyon ilaçları vardı.

Haberin Devamı

FAKİRİN KALBİ NEDEN HASTA

Kalp krizi ve inme geçirenlerin yeniden hasta olmalarını önlemek için almaları gereken ilaçların kullanımı hangi ilaç olursa olsun ülkeler fakirleştikçe azalıyor. En çok kullanılan tansiyon ilaçlarında da durum aynı.

Yoksullar ilaç almıyor

Bir yıl önce ünlü Lancet dergisinde yayınlanan makalelerinden, etkin tedavinin ülkeden ülkeye önemli farklılıklar gösterdiğini öğreniyoruz: Gelir düzeyi düşük ülkelerde aspirin kullanımı, yüksek gelirli ülkelerden yedi kat daha az. Kolesterol düşürücü statin grubu ilaç kullanımı ise 20 kat daha az.
Brezilya, Güney Afrika gibi ülkelerin yanı sıra aralarında Türkiye’nin de bulunduğu üst orta gelir grubundaki ülkelerin durumu pek parlak değil. Kalp krizi veya inme geçirmiş her dört hastadan ancak biri aspirin kullanıyor, statin kullanması gereken altı hastadan biri bu ilaçlardan alıyor. Türkiye ve benzer ülkelerde kalp krizi veya inme geçirmiş olanların neredeyse yarısı hiçbir ilaç almıyor.

Tüm kayıtlar tarandı
Bu araştırmanın şimdiye kadar yapılan benzer çalışmalardan önemli bir farkı var. İncelenen kişiler doktor muayenehanelerinden veya hastane kayıtları taranarak seçilmiş değil. Her ülkede, farklı bölgelerde yapılan taramalar sırasında hasta olsun olmasın hedeflenen kitlenin tümü araştırmaya katıldı.
Böylece toplam 150 bin kişinin sağlık bilgileri değerlendirilerek ülkelerin toplum sağlığının daha gerçekçi bir fotoğrafı çekilmiş oldu. Aynı zamanda kalp krizi veya inme geçirmiş ama doktora gitmemiş, gitse de takip edilmemiş hastalara ulaşmak mümkün oldu.
Hastane veya muayenehane kayıtları kullanılmış olsaydı daha çok hastanın ilaç kullandığı izlenimi doğacaktı. Ama doktora veya hastaneye gitmeyen düzenli olarak sağlık takibi yapılmayan birçok hasta sayılmamış olacaktı.

FAKİRİN KALBİ NEDEN HASTA

PURE adlı araştırma kalp krizi ve inme geçiren insanların tedavilerinin ülkeden ülkeye nasıl değiştiğini gösterdi. İki hastalıkta da hayatı uzattığı bilinen ilaçlardan birini bile almayanların sayısı yüksek gelirli ülkelerde yüzde 10 -15 dolayında, gelir düzeyi düştükçe bu oran katlanarak artıyor. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu yüksek-orta gelir grubundaki ülkelerde hastaların yarısı ne yazık ki gereken ilaçlardan birini bile almıyor.

Tedavinin önündeki engeller

Kalp krizi veya inme geçirmiş olanların büyük çoğunluğunun neden kullanılması gereken birçok ilacı kullanmadığı tam olarak bilinmiyor. Bazı ülkeler için en önemli neden parasızlık olabilir. Ama, Türkiye ve benzeri birçok ülke için paranın en başta gelen neden olduğunu sanmıyorum. Öyle olsa hastalar hiç olmazsa aspirin alırlardı. Üstelik, incelenen ilaçların hepsini “jenerik” denilen çok daha ucuz tıpkıları var. Örneğin Türkiye’de sözü edilen 5 ilacın hepsini alıyor olsanız bir aylık ilaç masrafınız 20 lirayı geçmez. Kaldı ki ülkemizde bir çok yurttaş için gereken ilaçları sosyal güvenlik kurumu karşılıyor.

Avuç dolusu ilaç
Sorunun temelinde geniş kapsamlı organizasyon eksikliği yatıyor. Hastanın bilgilendirilmesinden, düzenli takip sistemine, ilaç dozunun ayarlanmasından, yan etkilere zamanında müdahale edilmesine kadar sistemin birçok parçasının iyi çalışması gerek.
Hastanın hastalığını anlaması, ilaçları niye alması gerektiğini, almazsa ne olacağını bilmesi uzun süre ilaç tedavisine devam etmesi için çok önemli. Doktorların reçete yazarken gösterecekleri özen de amaca hizmet eder. Hastalara günde 2- 3 kere bir avuç dolusu ilaç almasını tavsiye etmek yerine, günde bir kez alınan haplarla yapılacak tedavi hastaların uzun süre ilaç almamaya devam etmelerine katkıda bulunur.

SON SÖZ:
Medyada sık sık gereksiz ilaç kullanımından yakınan, ilaçların yan etkilerinden söz eden haberler ve yorumlar yer alıyor. Bu sorunun önemli olduğu inkâr edilemez. Ama en az bunun kadar önemli başka bir sorun daha var: Mutlaka uyması gereken tavsiyelere ya hiç ya da eksik uyan, düzenli ilaç kullanmayan yüz binlerce insanın hayatlarını tehlikeye attığı bilimsel kanıtlarla ortada.