Magazin ağızlı çıtır sevgili, genç hatun tabirleri yurtdışından ithal ‘cougar’ modasıyla bütünleşip, aşktaki jenerasyon sınırlarını ortadan kaldıralı çok oldu. Asıl sessiz ve derinden ilerleyen sosyal devrim, 40’lık sevgilinin 20’lik sevgilisiyle dağınık yatağından doğrulup, sosyal hayata karışmasıyla başlıyor. “Hızlı yaşa genç öl”cü 20’lerin yeni 30’lar; “Biraz gerdir, biraz şişir ama asla yaşlanma”cı 40’ların yeni 20’ler olmasıyla jenerasyonlar birbirine girdi. Artık kulüplerde sınırsız ve yaşsız bir eğlence anlayışı hakim. Asıl soruya gelelim: Tüm gecenizi geçirdiğiniz kişinin kaç yaşında olduğunun bir önemi var mı? Ertesi sabah, kendi yaşınızın artı/eksi iki katında biriyle uyanmaktan değil; farklı jenerasyondan biriyle eğlenmekten bahsediyorum. Kişisel fantezilere yenik düşmeden, farklılığının tadına vararak.
Yeni anlayış: Yaşsız eğlence
Mevzuyu, geçmişten bir anıyla açalım. Hikayede geçen ismin, yerin ve zamanın önemi yok. Dünya’nın en sıkı kulüplerinden birinde, gecenin kayışı çoktan kopmuş bir halde dans pistindeyim. Çalan müzikten kulübün ambiyansına vücuttaki alkol derecesine her şey yerli yerinde, tam da olması gerektiği gibi. Fotoğraftaki tek fark yanımda,
Beyoğlu, Etiler tarafından kuşatıldı. ‘Eller havaya’ kültürü Asmalımescit’e geliyor.
Bir sabah uyanıyorsunuz ve gece çıkıp eğlenmek adına bildiğiniz, yaşadığınız her şey ters yüz olmuş, sil baştan, hepten bitik hepten yitik halde. Sıkıcı, stresli şehir hayatından kaçmak, rahat bir nefes almak adına gittiğiniz barlar, restoranlar sosyetik barbarların istilasına uğramış. Asmalımescit, Şişhane, Tepebaşı’ndaki mekanların; düşmanlar tarafından fethedilmiş, savaş sonrası yağmalanmış, sıcak bölgelerden farkı yok. Sokaklarda kendinden emin bir tavırla rahat rahat dolaşan, her gece tekrar tekrar aşık olduğunuz kızın yerini elde Louis Vuitton çanta, suratta 10 kilo makyaj, ağır ablalar almış. Mekanların kapı görevlisiyse pişkin bir edayla, tek bir söz bile söylemeye gerek duymadan, bakışlarıyla kapıdan geri çeviriyor. Biri bizi bu kabustan uyandırsın.
Rahatlığın, sokak kültürünün simgesi yerler, bugün istilaya uğramış can çekişiyor. Filmi başa saralım, işin özüne dönelim: Biz nerede yanlış yaptık? Yetinmeyi hiçbir zaman bilmemiş, kişi, mekan, marka ayırt etmeden öğütmeye programlanmış, kaymak tabaka, yeni oyuncağı olarak gözüne İstanbul’un en kendine has, en rahat eğlence
İlk durak; Galata... Building’teki “entertainbul” partisi şehrin yaratıcı tayfasını toplamış, eğlendiriyor. Doğan Apartmanı sokağında verilen ufak ama leziz partiler tam gaz devam etse de Galata’dan yükselen gece ateşi her an sönebilir. Mavra ve Building’in önünde, Doğan Apartmanı sakinlerinin önderliğinde, her daim hissedilen bir mahalle baskısı söz konusu. Biraz müzik, biraz içki için bir yokuş tırmanın ve Asmalımescit’tesiniz. Asmalımescit’te kimin hangi dükkana geldiği belli değil. Ortak alanlarda komün hayat başlamış. Belirli bir mekâna değil, tüm mekânların kapı önüne gidiliyor. Müzik içeride, insanlar dışarıda. Derme çatma şemsiye ve taburelerle dış alanlar yaşanır hale getirilmiş. Bir de yeniler var: Faces, Ugly, Corner, Mirror. Bunlar da kalkmış, gelmiş. Ama ne yapıyorlar, kimdir, nedir bilinmez. Otto ise hep aynı. Aynı tat, aynı kıvam devam ediyorlar. Yenisi, sonradan gelme Asmalı müdavimlerini ağırlasa da eski Otto yine rahat, eğlenceli ve bol muhabbetli. Özge Özpirinççi, Altan Engin Düzyatan ve Saadet Işıl Aksoy, o gece sıfır kompleks, sokak ortasında shot’layıp, eş dostla sohbet ederek tanınmamak için kendini şapka ve gözlüğün altına gizleyen, etrafını iri kıyımlı
‘Smirting’, yani ‘sigara içerken flörtleşme’ modası geçti sayılır. Bu şekilde tanışan çiftler çoktan ayrıldı.
Hava kararınca değişen bir şey yok. Tantana var, iş yok. Görüntü var, ses yok. Aynı nakarattan bezenlere güzel haber: Yeni yıl, enteresan partilerle dolu.
Gelinen nokta şu: Mekan kıtlığı tavan yapmış durumda. Gece, sayılı kulüpler arasında dönüp duruyor. Yeni açılan yerlerse birkaç ay geçmeden, duruşundan taviz verip sıradanlaşıyor. Herkeste ‘nerelere gidelim, nasıl eğlenelim?’ düşüncesi hakim. Yenisi eskisi tüm mekanlar birer birer bitti, bitiyor. Açılalı henüz iki ay olmasına rağmen Public’in şık duruşunu kaybetmesi, önce Anjelique/29, ardından Reina kitlesine yenik düşüşü, durumun en kanlı canlı örneği.
Hem tüttürelim hem kırıştıralım
Deliye her gün bayram misali, yıl boyunca tuhaf durumları bahane edip, parti verdik durduk. Bayram, seyran, düğün, Fenerbahçe, yıldönümü derken sıra gelmiş yıl bitimine. Yılbaşı programı haftalar öncesinden belli: Ev partileri arasında mekik dokumaca. Dışarıda kutlama konusunda “mazeretim var, asabiyim ben” durumu hakim. Ağır makyajlı assolist kıyafetli bir topluluğun en ‘olmamış’ kıvamda eğlenmeye, dans etmeye şartlanma halleri korkunç bir Hollywood parodisini andırıyor. Kasmadan kasılmadan, eğilmeden bükülmeden eğlenmenin yolu ev partisinden geçiyor. Çeşit çeşit ev partileri arasından Nişantaşı’nda hangardan bozma bir evde ‘kapımız herkese açık’ partisi, ardından birkaç adım ötede daha özel, daha steril bir ev partisini seçip, geceye hazırlanıyoruz. Gece öncesi Alka-Seltzer’ler içildi, bir elde Jack Daniels ötekinde tekila, tam teşkilat olay yerindeyiz.
Sex, Drugs, Rock’n Roll
İlk partiye, genç ama hevesli, yaratıcı ama taşkın bir kitle hakim. Kimisi ruhunu Amerikan kültürüne teslim etmiş elinde sigarası, mutfakta beer bong oynuyor, kimisi ise bir Studio 54 tipinde, koluna taktığı iki kızı tuvalete götürüyor. Hollywood’daki akranlarına özenen bir grup yeni yetme genç zengin
Sıradan bir davette bile geride durabilmeyi, egosundan yoksun eğlenebilmeyi keşfeden yok. Artık yoklama verircesine irili ufaklı her partide hazır bulunanlardan oluşan ‘milli particilerimiz’ bile mevcut. Bennu Gerede, Derin Sarıyer, Arte Tahir, Nil Bentürk, Ralf Tezman, Nurettin Hasman’ın başını çektiği kadro, her partiyi pozisyonu bol, nefes kesen bir maça dönüştürüyor. Bu isimlerinde dışında az ama öz gezen, gece hayatına şık bir dokunuş yapan bir isim var ki yılın en cool parti insanı unvanını fazlasıyla hak ediyor: Serdar Bilgili. W Lounge sonrası açtığı W Kitchen’ın yanı sıra Akaretler’de açılan her yeni mekanda gizli bir varlığının oluşu, katıldığı her partide jilet gibi duruşuyla kadınların şiddetli ilgisine maruz kalışı yeter. Ama yetmiyor. Son olarak peş peşe verdiği iki farklı partiyle, her kesimden insanı eğlendirebileceğini kanıtladı.
A’jia’da ‘ex’ karmaşası
Önce Akaretler sokak partisinin gizli kahramanlığını üstlendi. Ev sahipliğini Alem, eğlence kısmını bölgedeki mekanlar üstlenmiş gibi gözükse de Serdar Bilgili sıradan bir etkinliği geniş çaplı bir sokak etkinliğine dönüştürdü. Sokak partisi sonrası ertesi gün, sahibi olduğu A’jia Hotel’de verdiği yeni yıl
Bahar Korçan’ın Galata’daki yeni mağazasının konukları arasında Şirin Ediger Bayülgen ve Işın Karaca da vardı.
Yılbaşı ruhu her yeri kapladı. Tüm hafta, adım başı bir davet, gün aşırı bir yılbaşı partisi şeklinde sürüp gidiyor. Kutlamaların kulüplerden taşıp butiklere yayılması sabah akşam davet ritüeline sebep oluyor. Gündüz gözüyle kutlama için Nişantaşı’nın havalı butiklerinde bir tur atıyoruz. Midnight Express mağazasının Deniz Marşan ve tayfasının başını çektiği bol moda müdavimli partisi, biraz şarap, biraz caz eşliğinde hava kararıncaya dek devam ediyor. Ertesi gün, birkaç adım ötede A46’nın daveti var. A46’nın 10'uncu yıl kutlamasını, yılbaşı davetiyle birleştirip gün boyu devam eden bir etkinliğe dönüştürmesi Abdi İpekçi Caddesi’ne farklı bir tat, bir doku katıyor. Selim Demir, Tuvana Büyükçınar Demir ve Arda Can’dan oluşan ekip, butiğin önüne kurduğu mini sahneyle yılbaşı provası yapıyor. A46’dan çıkanlar, soluğu Atıl Kutoğlu’nun davetinde alıyor. Demet Kutluay’lı, Arzu Sabancı’lı özel davetin havası tıpkı Atıl Kutoğlu gibi: Fazla ağır, nazik ve baştan aşağı mor! Modacıların butiklerinde verdiği davetlere değinmişken Bahar Korçan’ı unutmayalım. Galata’daki yeni
Cumartesi gecesi en jilet halimle taksiyi çevirip şoföre, “Bayrampaşa’ya” diyorum. Evet, bu işte bir terslik var! Bayrampaşa ile bir alıp veremediğim yok elbette. Sadece, haftanın en ‘sıcak’ saatlerinde Bayrampaşa’ya gitmek, pek tercihim değil. Bu ziyaretimizin sebebi, dev akvaryum Turkuazoo’nun içindeki parti. ‘J&B Start a Party’nin son ayağı, köpekbalıklarına nazır, Turkazoo’da. ‘Köpekbalıklarıyla parti’ fikri teoride cazip dursa da pratikte çuvallıyor. Yaratılan ortama diyecek tek yok. J&B’nin ikonik disko topu, sağlı sollu etrafınızı saran su altı alemi ve parti için New York’tan kalkıp gelen ünlü parti DJ’i The Misshapes, gayet hoş güzel.
Cam tünellerde üzerinizde dev köpekbalıkları, kaplumbağalar, ahtapotlar yüzerken, siz elinizde viskiyle partiliyorsunuz. Ama... Gerisi koca bir ‘ama’ dan ibaret. Ama etrafınızı saran, ‘kim bu insanlar yahu?’ kitlesi, partide geçirilecek zaman dilimini kısaltıyor. İnsan kayırıp parti insanı ırkçılılığı yapan mekanları her daim şiddetle kınasam da Turkuazoo’daki kitle tam bir hayal kırıklığı. Kısa kesip gece müdavimlerinin ait olduğu topraklara dönüyoruz. Taksiye atlayıp bu kez mutlu bir ifadeyle; “Şişhane’ye!”
Karşılaştırmalı kapı raporu
Ön