“Arkadaşım ol yeter/Böylesi daha güzel” dizeleri pek bize göre değil. Yeşilçam dizesi yerine, reklamcı
ağzından spotluk bir cümle düşsün tatlandırıcı niyetine: Gece dışarı çıkıp, eski sevgilisiyle karşılaşanların oranı yüzde doksan. Uzaktan da olsa selam veren/en iyi ihtimal sohbet edenlerin oranı ise yerle yeksan
Ciddi ilişkiler, en beklenmedik anda, beklenmedik bir hamle sonucu başlar. “Bana mı gidelim, sana mı?” derken, tek gecelik, çift gecelik diye sayarken bakmışsınız nur topu gibi bir ilişkiniz doğmuş. Mutlu sahneleri ileri sarıp, filmin bittiği noktaya, ayrılık anına gelelim. Hatta, ayrılık sonrası karşılaşma anlarına... Bir bakmışsınız biten ilişkilerin külleri gece boğazınıza kaçmış, içkinizin içine düşmüş, kulübün koridorlarına saçılmış. Ayrılık sonrası gece karşılaşmalarının verdiği acı, ayrılığın şiddetine göre değişen bir durum. Mutlu ayrılıkların olmadığı, “Arkadaşım ol yeter/Böylesi daha güzel” dizelerinin pek hoş karşılanmadığı bir toplumun çocuklarıyız. Hal böyle olunca tesadüfi karşılaşmalarda dönen teatral hava, şekilden şekle giren vücut kıvrımlarıyla iyice şenleniyor. Ayrılık sonrası, elde harita ‘şu mekan senin/bu mekan benim’ diye işaretlenmeyince, gece gezmelerinin bir süreliğine tadı kaçabiliyor. Ya da daha mı tatlanıyor? Malum, kimisi tesadüfen karşılaşmak için kaderi kökünden değiştirmeye kararlı. Sebebi basit: Çağın hastalığı ‘stalker’lık! Yani, birine ‘takık’ olma hali.
Her erkeğin geçmişinde vardır
Ayrılınan sevgilinin ardından bir süre takipte olmak, nerede, kiminle, ne yaptığını bilmek, hatta bir adım öteye gidip kiminle, nerede, nasıl seviştiğini bilmek, özellikle kadınlarda sık görülen bir hastalık. Her erkeğin geçmişinde bir ‘Glenn Close’ vakası vardır. Bahçedeki tavşanı öldürüp mutfağınızda pişirmese de gece dibinizden geçerken gözünüzün içine baka baka görmezlikten gelirken ertesi
sabah yakın çevresine “A o da mı oradaydı? Görmedim bile!” diyen; kalabalık bir partideyseniz tesadüfen(!) geceyi sırt sırt pozisyonunda geçirmenize sebep olan; her mekan girişi/tuvalet çıkışı (tabii ki tesadüfen) burnunuzun dibinde biten ve tüm bu tesadüfler silsilesini aşkla alakası olmadan sadece ayrılmanın verdiği acıyla organize eden, bu acıdan kendisine müthiş bir haz yaratan, erkeği ‘acı dünyasına’ çekmeye çalışan ‘Glenn Close’ kadınları.
Radara takılmayın
Gündüz ya işinde gücündedir ya da yeni planlar peşinde. Hava kararınca ise sizinle aynı spor kulübüne gelmeye, müdavimi olduğunuz bardan çıkmamaya başlar. Peki, erkek hiç mi bu duruma düşmez? Hem de ne düşmek! Ne acılar çeke çeke düşer, uzun süre de doğrulamaz. Kadının durumu kadar ürkütücü gözükmemesinin sebebi ise atasözü niteliğindeki müthiş bir lafta gizli: “Ayrılık sonrası, erkek aşıksa bu romantik bulunur. Hakkında romantik-komedi film yapılır. Eğer kadın aşıksa ortaya bir gerilim film çıkar. Ve Glenn Close’u oynatırlar.” İyi ya da kötü, uzun ya da kısa... Ayrılık sonrası, sağlığınız adına, bir süreliğine gece radarına takılmamanızda yarar var. Tecrübeyle sabit!
DJ KABİNİNDE TEHLİKELİ İKİLİ