“Hep yanıldı ve yenilgilere uğradı ama yine atıldı yeni serüvenlere...”
Kişisel gelişim kitaplarının, şiir kitaplarından kat ve kat fazla sattığı bir ülkede yazıya bir mısrayla başlamak garip bir his.
Mısranın sahibi Ahmet Telli. Grup Yorum’un Soluk Soluğa şiirinden yaptığı şarkıyla keşfetmiştim Ahmet Telli’yi.
Babamın kitaplığına Nâzım Hikmet kitapları vardı. Sanırım Attilâ İlhan’ı da bir Ahmet Kaya şarkısından keşfetmemin sebebi bu oldu.
Kolejde okumuş, 17 yaşındaki bir çocuk için, şarkılardan şiirlere ulaşmak biraz normal, biraz garip bir durum aslında...
Grup Yorum’un aldığım ilk kasetinde Kalan Müzik etiketi vardı. Sahibi de Grup Yorum kafasındadır mutlaka diye bir sonuca varmış, çok da üzerinde durmamıştım.
Yaş aldıkça, marş sözleri dinlemekten müzik dinleyicisi olmaya döndü tercihlerim.
Her farklı alanda, geçmişe her baktığımda, popülerlik çarkının dışına attığım her adımda Kalan Müzik ve Hasan Saltık adı çıktı karşıma, 17 yaşımın toptancı düşüncesini ancak 40 yaşımda fark edebildim...
Sağlık Bakanlığı verilerine göre, pazartesi akşamı 29 milyon 60 bin olan aşılama sayısı çarşamba 29 milyon 535 bin, perşembe günü de 29 milyon 789 bin oldu.
İki hafta 210 bin olan günlük ortalama, 50 yaş üzeri nüfus için randevuların açılmasına rağmen 243 bin kişide.
Türkiye’nin nüfusu 83 milyon 154 bin kişi, bu nüfusun 25 milyon 296 bini 19 yaş altı.
Bu tabloya göre aşılanması gereken kişi sayısı 57 milyon 858 bin kişi yani hedef 115 milyon 716 bin doz aşılamaydı.
Şu ana kadar iki doz aşı olanların sayısı 12 milyon 676 bin oldu.
Geriye kalan nüfus 45 milyon 182 bin kişi, bu kişilerin de 16 milyon 861 bini ilk doz aşısını olmuş durumda.
Yetişkinlerin yüzde 100’ünün aşılanmış olması için, 28 milyon 321 bin kişi için iki doz, 16 milyon 861 bin kişi için de bir doz daha aşılamaya ihtiyaç var.
Bu da yaklaşık eşit 73 milyon doz aşı uygulaması anlamına geliyor.
Bugün adı Radyo D olan Radyo Kulüp’te, Mavi Liman’ı ilk yaptığım zaman Mart 1995’ti.
Dönemine damga vuran şiir programlarından biriydi, mikrofonu Murat Uygun devretmişti bana.
Her pazartesi gecesi programı yapar, tüm hafta çuvalla gelen mektupları okur, bir kısmına cevap da yazardım.
Programın favori şarkıları vardı, hafızamda Sertab Erener’in Yalnızlık Senfonisi ve Cem Karaca’nın Bekle Beni’si var.
Bir de her okuduğumda, canlı yayın telefonlarının üzerindeki ışıkların deliler gibi yanıp söndüğü mısralar vardı.
Bir Nâzım Hikmet’in Tahir ile Zühre Meselesi’ni, özellikle de “...Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil” mısrasını severdi dinleyici.
Bir de Necip Fazıl’ın “Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar. Ne de şeytan bir günahı, Seni beklediğim kadar.”
Çok acı ama aşı meselesini bile siyasi kamplara göre tartışan bir ülke Türkiye.
1885’te kuduz aşısını bulan Pasteur’e 10 bin frank ile Mecidiye Nişanı hediye eden, eğitmesi için öğrenciler yollayan, 1867’de çocuklara aşı yapılmasını mecbur kılan Padişah Abdülhamid de tarihimiz, 1 Mart 1923’te Latife Hanım’ın Meclis’i ilk ziyaret eden kadın unvanı aldığı gün, kürsüden, Sivas Kurumu’nun Kurtuluş Savaşı devam ederken ürettiği aşı miktarlarını açıklayan, 1928’de Hıfzıssıhha Enstitüsü’nü kurduran Mustafa Kemal Atatürk de...
Bu topraklarda 1721’de çiçek aşısı yapılıyordu ve aşı Avrupa’ya Osmanlı’dan, bir İngiliz büyükelçinin eşinin mektubu sayesinde ulaştı.
Aşı siyasi kamplara göre tartışılamayacak bir konu aslında.
***
“Aşılarda alüminyum ve cıva var” argümanı çok fazla konuşuluyor.
Evet, aşılarda, thimerosal diye tanımlanan etil cıvalardan var ama vücutta biriken metil cıva türünden tamamen farklı bu.
Thimerosal dediğimiz etil cıva aşıya 1930’lar
İstanbul’da her 6 aşı randevusundan sadece biri doluyor.
Dünyanın en büyük haber ajanslarından biri olan Associated Press, Türkiye’nin dört yanında kapı kapı dolaşan Aşı İkna Timleri’nin haberini yapıyor.
Bu düzen böyle gitmez, gitmemeli...
Devlet vatandaşını aşılamak için zaten çok ciddi bir para ve emek harcıyor.
Doz başı maliyeti yaklaşık 15 dolar aşılardan iki doz aşı, aşıların soğuk zincir dahil nakliyesi, aşıların uygulamasını, randevu dahil işletim sisteminin çalıştırılması...
Bunların hepsi, hem para hem emek hem de zaman maliyeti Türkiye için. Buna bir de Aşı İkna Timi emeği ve maliyeti ekliyoruz.
Aşı olmayandan bana ne deme lüksümüz yok zira aşı olmayan sadece kendi hayatını değil hepimizin hayatını tehlikeye atıyor.
Koronavirüs yayılmaya devam ettikçe yeni bir varyantının ortaya çıkması ve tüm aşıları geçersiz kılma riski artıyor.
Türkiye’de ilk korona-virüs aşısı 11 Ocak’ta yapıldı.
Geçen 133 günde 28 milyon 65 bin aşı yapıldı yani günde ortalama 211 bin kişi aşılandı.
Bizim günlük aşılama rekorumuz 400 binli rakamlarda, ABD’de 4 milyon 100 bin, Almanya’da 1 milyon 350 bin, İngiltere’de 711 bin 156 kişi bir günde aşılandı.
Türkiye’nin aşılama kapasitesini bugüne kadar aile hekimleri ve hastaneler üzerinden hesaplamıştık.
Gelecek ve direkt 30 milyon kişiye uygulanacağı söylenen Pfizer-BioNTech aşısı soğuk zincirle saklanıp depolandığı için sadece bazı hastanelerde uygulanabiliyor.
20 bin civarında aile hekim merkezi devreden çıkınca geriye hastanelerde kurulu 20 bin civarı aşılama merkezi kalıyor.
Otuz milyon doz aşının hastanelerdeki 20 bin aşı noktasından uygulanması oldukça fazla zaman alabilir.
Türkiye günde bir milyon doz aşı yapsa, 30 milyon doz aşı bir ayda uygulanabilir. Günlük 200 bin doz ortalamasıyla devam edersek, aşılama için 60 gün geçer ki bu da ağustos ayına ulaşacağız demektir.
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman Türkiye’ye geliyor.
Ziyaretin sebebi olarak NATO Zirvesi dendi ama asıl mesele NATO Zirvesi’nde gerçekleşecek Biden-Erdoğan görüşmesinin iyi geçmesi için yapılacak hazırlıklar.
Wendy Sherman sıradan bir isim değil.
Obama’nın Başkanlık döneminde İran ile yürütülen müzakerelerde ABD adına masanın başında oturan isimdi Sherman.
Sonra Trump’ın Başkan olduğu dönemde Harvard Üniversitesi’nde dersler verdi.
Erdoğan-Biden görüşmesi öncesinde ABD’nin hazırlık sürecine gösterdiği önemden çıkarabileceğimiz sonuçlar var.
Birincisi, Biden, Brüksel’deki NATO Zirvesi’ni çok önemsiyor ve Trump’ın bozduğu ilişkileri onarma amacını taşıyor.
İkincisi, Rusya ve Çin ile gerilimin son derece yüksek olduğu bir dönemde çıkacak sonuç bildirgesine Türkiye’nin veto kartıyla sorun çıkarmasını istemiyor.
Dün vaka sayısı 10 binin altında geldi ama çarşamba günü gelen vaka artışı dikkatinizi çekti mi?
Virüsün kuluçka ve belirti gösterme süresine bakacak olursak, tam kapanma döneminin sonunda hasta sayımızı arttırdık. Dün gelen sayı dahil hepsi tam kapanma döneminin vakaları, kademeli normalleşmenin tablosunu gelecek hafta alacağız.
Yaz geldi, dışarıda virüsün bulaşma imkanı azalır tezi doğru ama yeterli değil.
Yine çarşamba günü İstiklal Caddesi’ni hatta birden fazla ailenin aynı masada buluştuğu Belgrad Ormanı pikniklerini görünce insan daha fazla endişe ediyor.
Koronavirüs sürecinden en az hasarla çıkmamız için bir haftalık daha kapanmaya ve her gün 800-900 bin kişiye aşı yapmaya ihtiyacımız var.
Şu an nüfusun ancak yüzde 13’ü aşı korumasında, bu oranı hızla arttırmadığımız sürece, şimdi ya da sonbaharda kapanmalarla geçecek hayatımız.
Sağlık Bakanlığı, toplumun en hareketli kesimlerine hemen, ardından yaş kriterini bir anda 40’lara kadar düşürüp, bir haftalık kapanma sırasında milyonlarca aşı