“Bedavadan nam sahibi olunmaz...”
Batman, Kozluk’ta, çocuklarına karne dağıttıktan sonra evine giderken PKK’nın kurşunlarıyla şehit düşen Aybüke öğretmen için kuruldu bu cümle.
Başkaları adına da utanabilmek için önce hikâyeyi tam olarak anlatayım size.
Aybüke öğretmen liseyi Edremit’te bitirmiş.
Annesi ve babası, şehit düşen kızlarının adının mezun olduğu okula verilmesini rica etmiş.
İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü de bu insani ricayı kırmamış, 2020 Öğretmenler Günü’nde okulun adı Edremit Şehit Öğretmen Aybüke Yalçın Anadolu Lisesi olarak değiştirilmiş,
Edremit Lisesi Mezunlar Derneği de şimdi “Okulun adının değiştirilmesinin iptali” talebiyle dava açmış.
Türkiye’de şu an en fazla nefret edilen ve en fazla beddua edilen kişi ABD Başkanı Biden.
79 yaşında, uçak merdiveni çıkarken üç kere sendeleyen bu ABD Başkanı’nın sağlığı için dua etmemiz gerek.
Zira Biden ölürse, 2024’e kadar ülkeyi yönetecek isim Başkan Yardımcısı Kamala Harris olacak.
Harris’in başkan olması seçeneği sadece Türkiye karşıtlığı ya da Ermeni lobisi dostluğundan öte tüm dünya için problem olabilir.
“Özgürlükçü” Kamala Harris, San Francisco Bölge Savcısı olduğunda mahkûmiyet oranı yüzde 52’den 67’ye çıktı.
Başkan aday adaylığı münazaraları sırasında üniversite yıllarında esrar içtiğini gülerek anlattığında, diğer başkan aday adayı Gabbard’ın “Esrar kullandığı için yüzlerce insanı hapse atmıştın” sözüne karşılık vermesi çok eleştirildi.
Kamala Harris, idam cezasına karşı bir kampanya yürüterek Bölge Savcısı seçildi, bir polis memurunu öldüren katil zanlısı için idam cezası
Geçen hafta hayatımın en ilginç olaylarından birini yaşadım.
Aynı toplantıda olacağım birine, o toplantı salonunda beklerken koronavirüs pozitif olduğu haberi geldi.
O kişi toplantı salonundan çıkmış, bir taksiyle bulunduğumuz yerden ayrılmış.
Toplantının yapılacağı salon dezenfekte edilirken, duraktan taksi çağıran arkadaşlara,” Yazık, taksiciye haber verelim” dedim, aldığım yanıt “Biliyorsunuz burası sapa, ya sonra bir daha buraya taksi yollamazlarsa?” oldu.
Salondan çıktım, taksi durağının numarasını bulup, aradım, acil şoföre ulaşmam gerektiğini söyledim.
Numarayı verdiler, şoförü aradım, X yerden aldığı yolcuyu nereye bıraktığını sordum, “Havalimanı” cevabını aldım. Kulaklarıma inanamadım. Arabasında siperlik olan, koronavirüs geçirmiş bir şofördü konuştuğum.
Ya uçaktaki yolcular diye endişe ettim ve meseleyi biraz kurcaladım.
Özel hastanelerde yapılan ve sonucu pozitif çıkan testler HES koduna hemen işlenmiyormuş.
"Bir dünya bırakın biz çocuklara, yazalım üstüne sevgili dünya...”
Çok söylemiştim bu şarkıyı, öyle bir dünya bırakmadı kimse benim kuşağıma.
Şimdi sen, 23 Nisan şarkıları söylüyorsun ya kızım,
Bizden size kalacak dünya, bize bırakılandan daha da kötü, daha da tatsız.
Sadece parası olan ülkelerin vatandaşlarının aşı bulabildiği bir dünya,
Bir ilçe milli eğitim müdürünün çocuklara Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’unu yasakladığı bir ülke kalacak size.
Yaşın geldiği zaman, Nutuk’u satır satır okumalısın kızım.
İstanbul Hükümeti’nin yaptıklarını da oku elbette ama en dikkatli okuman gereken yer o kısım değil.
"Cem Karaca Türkiye’ye dönmek için Turgut Özal’ın elini öptü.”
Bu “ haberi” duyduğumda hissettiğim mağlubiyet duygusu yirmi yaş bilmişliğim ve öfkemle birleşince sert cümleler kurmuştum Cem Karaca için.
O cümleler 30 yaşımda pişmanlık olarak çıktı karşıma.
Cem Karaca, Turgut Özal’ın elini hiç öpmemiş, Ankara’da verdikleri bir konserden sonra kulise gelen Semra Özal’ın eline bir centilmen olarak dudaklarını değdirip, Turgut Özal’ın elini sıkmakla yetinmişti.
Sembolleri özün önüne geçirmek, yılların üretimini bir kalemde silmek ve değersizleştirmek ne kadar kolay.
Bir zamanlar Cem Karaca’nın yaşadığına benziyor bugün Erkan Oğur’un yaşadığı.
Bugüne kadar ne yaptıysa bir anda yok sayıldı.
Sosyal medya duyurusunu gördüğümde gözlerime inanamadım.
Bir dermatoloji kliniği verdiği ilanda diyor ki “Biz özel sağlık kuruluşuyuz, randevu alacağınız zaman size yollayacağımız belgeyle sokağa çıkma yasağından muaf olursunuz.”
Küresel bir salgında, İçişleri Bakanlığı’nın zorunlu sağlık başlığı altında getirdiği muafiyeti suistimal etme başarısı bize ait.
Tıpkı özel hastanelerden PCR testi randevusu alıp, gelen SMS’i göstere göstere sokaklarda dolaşmak gibi bir durum.
Sahte otel rezervasyonlarını öğrenmeyen kalmadı zaten, şimdi oto lastikçiler ve gıda üreticilerine sağlanan ayrıcalıkları suistimal eden insanlar var hayatımızda.
Sadece biz değil, Türkiye’de oturma izni olan yabancılar da turistlere verilen hakları kullanıp, sokaklarda dolaşıyorlar. İçişleri Bakanı tepki göstermiş, çok haklı.
Sokağa çıkma yasağında muafiyetler hayatın sürmesi ve vatandaşın dert çekmemesi üzerine kurulmuş.
Çağrı merkezlerinden tutun da, ehliyet kurslarına kadar birçok kesim var zaten kapsam dışı tutulan.
Küresel salgını önlemlerle bitirmenin imkânı yok, öyle olsa bir ada ülkesi olan ve en sert tedbirlerin alındığı Yeni Zelanda’da koronavirüs vakası sıfıra inerdi.
Tüm ülkeler aşı yaygınlaşıncaya kadar salgını kontrol altında tutmaya, sağlık sisteminin kaldıramayacağı kadar hasta sayısında kalmaya çalışıyorlar.
Türkiye’de de bir kez daha önlemler sertleştirildi ama bu ne kadar yeterli olur, durup düşünmemiz lazım.
Londra’da salgının en kuvvetli olduğu dönemde toplu ulaşım seferleri azaltıldı, 40 metro istasyonu kapatıldı.
İstanbul’da metrobüs seferleri artık tek bir otobüs konamayacak kadar sıklaştırıldı.
Kalabalık koronavirüsün yayılımı için ideal ortam, biz şehir dışına çıkacakları toplu taşımaya yönlendiriyoruz.
Toplu ulaşım durursa dar gelirli insanlar işlerine nasıl gider sorusunu ben de kendime soruyorum.
Çalışanın iş yerinde fiziken bulunması gereken işletmeler, geçici süreyle personel servislerine yönlendirilebilir.
Suudi Arabistan’a silah ihracatı katlanarak artan Kanada hükümeti, Türkiye’ye “değerler” gerekçesiyle 29 askeri ürünün satış iznini iptal etti.
Kanada hükümeti, gerçekten “değerleri” olsaydı, Suudi Arabistan’a sinek raketi bile satmazdı.
Her neyse, satış izni iptal edilen ürünler arasında en dikkat çekici olanı, Bayraktar TB2 SİHA’larda kullanılan Wescam MX-15D modeli ürün.
Hedef tespit, hedef takip, lazer işaretleme gibi özellikleri barındıran bir sistem bu. Çok basit yazdım, aslında bu sistemlere Ataletsel Stabilzasyon Platformları deniliyor ve SİHA’lar için olmazsa olmaz denecek kadar önemli parçalar.
Kanada şimdi bu sistemlerin ihracatını yasakladı ama ASELSAN’ın ürettiği CATS sistemleri zaten Bayraktar TB2’de denendi, test çalışmaları da başarıyla sonuçlandı.
Burada Türkiye’nin canını sıkabilecek tek fark, Wescam’ın ürettiği sistemin taret ağırlığı 48.7 kilogram, ASELSAN’ın ürettiği sistemin taret ağırlığı 61 kilogram.
Bu 12.3 kilogram farkın giderilmesi