İstanbul’da her 6 aşı randevusundan sadece biri doluyor.
Dünyanın en büyük haber ajanslarından biri olan Associated Press, Türkiye’nin dört yanında kapı kapı dolaşan Aşı İkna Timleri’nin haberini yapıyor.
Bu düzen böyle gitmez, gitmemeli...
Devlet vatandaşını aşılamak için zaten çok ciddi bir para ve emek harcıyor.
Doz başı maliyeti yaklaşık 15 dolar aşılardan iki doz aşı, aşıların soğuk zincir dahil nakliyesi, aşıların uygulamasını, randevu dahil işletim sisteminin çalıştırılması...
Bunların hepsi, hem para hem emek hem de zaman maliyeti Türkiye için. Buna bir de Aşı İkna Timi emeği ve maliyeti ekliyoruz.
Aşı olmayandan bana ne deme lüksümüz yok zira aşı olmayan sadece kendi hayatını değil hepimizin hayatını tehlikeye atıyor.
Koronavirüs yayılmaya devam ettikçe yeni bir varyantının ortaya çıkması ve tüm aşıları geçersiz kılma riski artıyor.
Hadi bu ihtimal zarar daha somut zararlar da var.
Kültür ve Turizm Bakanı diyor ki, Rusya’dan beklediğimiz milyonlarca turistin gelmesi için günlük vaka sayısı 5 binin altına düşmeli.
Hakkı olduğu halde aşı olmayan her bir kişi bize yükselen döviz, artan enflasyon, zamlı akaryakıt olarak dönüyor.
Abattığımı düşünenler çıkabilir, her bir hastanın kaç kişiye virüs bulaştırdığını gösteren “R Naught” sayımız halen yüksek.
Bu şartlar altında aşılamada ikna yönteminden başka yöntemleri de devreye sokmak gerekebilir.
Mesela hakkı olduğu halde aşı olmayanın HES uygulamasına bu durum işlensin, aşı olmayan açıldığı zaman restoranlara giremesin, uçağa binemesin, kalktığı zaman bile haftasonu sokağa çıkamasın...
Bunlar çok sert, insani değil diyenlere sorum, sizin ya da evladınızın sağlığına ve hatta canına kast edeceklere insani davranır mısınız?
Hakkı olduğu halde aşı olmayanların önce cebimize sonra da sağlımıza, canımıza kast ettiklerini anlamamız lazım...
Arkadaş sesinden işkence
En yakın arkadaşlarınızın ve mesai arkadaşlarınızın kendi aralarında sizin hakkındaki olumsuz konuşmalarını dinlemek ister misiniz?
Son dört yıldır Yassıada üzerine çalışıyorum. Darbeyi yapanların, Ada’nın içindekilerle birlikte imha edilmesi emri için belirledikleri parolayı biliyorum.
Başbakan Menderes’e birden çok kere atılan dayağı, darbenin başına getirilen Cemal Gürsel’in telgraf çekerek yargılama usulüne müdahale ettiği dava dosyasını, Yassıada’dan İmralı’ya “idam cezası” verilenleri götüren 1 Numaralı hücumbotun içinde yaşananlara dair de çok sayıda bilgi ve belgeye sahibim.
Bunların teki ve hepsi, Ada Komutanı Tarık Güryay’ın Adnan Menderes’e yaptığı bir “iyilik” kadar bana ağır gelmiyor.
Bir gece hücresinden odasına getirttiği Menderes’e, diğer koğuşlarda kalan Demokrat Partililerin ses kayıtlarını dinletir Güryay.
Seçtiği iki kayıt da dava arkadaşlarından bazılarının Menderes için en ağır cümleleri kurduğu bölümlerdir.
Sanıklar daha gelmeden önce Yassıada’daki her koğuşa dinleme aygıtları yerleştirip, 7 gün 24 saat kayıt yaptıran sistemi kuran Ada Komutanı, kayıtları tek bir kere, bu şekilde gün yüzüne çıkarmış.
İnsan, karşısında olandan değil de, yanında, arkasında olandan gelen kötülüğe üzülür ya en çok, bu da öyle bir durum. İşkence sadece fiziki olarak yapılır zannedenlere küçük bir not olsun bu.
Şeyma mı, Özlem hoca mı?
“Lüks arabalar, evler, tatiller... Bunlara ulaşmak benim gibi g.t, memeye sahip bir kadın için o kadar kolay ki şu ortamda.”
Hande Sarıoğlu’ndan, yolu medyadan geçen genç bir kadının klavyesinden çıktı bu satırlar.
Saydığı özellikleri gösteren bir fotoğraf eşliğinde, bu cümleler magazin sayfalarına iyi gider ama bu sadece magazin meselesi değil. Türkiye’nin emek vermeden zengin olma hayali gibi sosyolojik bir sorunu var artık. Genç kızlara, rol modeliniz Şeyma Subaşı mı, Özlem Türeci mi diye bir sorun, ağırlıkla alacağınız cevap “Özlem Türeci kim? olur.
Açıklayın, Özlem Türeci, daha yaşarken tarihe geçti, koronavirüs aşısını geliştiren iki kişiden biri ve artık son kuruşuna kadar hak edilmiş bir serveti de var diye devam edin. Bu açıklamaya rağmen çoğu genç kızın rol modeli yine Şeyma Subaşı olacaktır.
Yıllarca sabahlara kadar çalışmak, o yıllarda dert, sıkıntı çekmek, Ibiza’da sabaha kadar partilemekten keyif almayacak yaşa gelinceye kadar uğraşmak, beklemek, hangi markayı giyersen giy, üzerine mutlaka beyaz önlük geçirmek zorunda olmak tercih edilmiyor artık.
Bu fikir o kadar yaygın hale geldi ki her “g.t ve memeye” sahip olan kadın artık kolaylıkla bu amacına ulaşamıyor.
Maldivler’de tatilde olmanın tarihe geçmekten daha önemli hale geldiği bir zaman diliminde yaşıyorsak, sorunumuz var demektir.