Fotoğraflardan ilki çekildiğinde yıl 1952’ydi. İkincisi çekildiğinde ise yıl 1960’tı. İlk fotoğrafta Bayar, Yassıada’yı eğitim üssü olarak hizmete açıyor. Diğerindeyse Bayar, Yassıada sanıkları arasında yer alıyor!
Hizmete açtığı Yassıada’ya...
Gördüğünüz bu fotoğraf karesi, 1952’de çekildi. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın eğitim üssü olarak hizmete giren Yassıada’nın açılışını yapıyor.
Mahkûm olarak döndü!
Gördüğünüz ikinci kare, Ekim 1960’ta çekildi. Darbecilerin “Düşükler” adını verdiği Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Afgan Kralı Zahir Şah’ın hediye ettiği tazıyı fazla fiyatla Atatürk Orman Çiftliği’ne satma suçlamasıyla yargılandı. Köpeğin satışından gelen para, Bayar’ın cebine girmedi, İzmir’in Mursallı Köyü’ndeki çeşme yapımında kullanıldı. Sivil siyasetle darbe dönemindeki farkı gösteren bir başka durumsa mahkemede yaşandı. Cumhurbaşkanı Bayar ile beraber yargılanan Tarım
Başbakan Menderes’in Yassıada’da idamından önce komaya girmesiyle ilgili, avukatı Burhan Apaydın “zehirlendi” demişti. Komadan sonra bilinci yerine tam gelmeden idam edilen Menderes’in intihara mı kalkıştığı yoksa zehirlendiği mi konusunda karar vermek zor!
Onca komplo, abartı arasında hiç konuşulmayan iddia: Menderes zehirlendi...
Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada insanlar komplo teorilerine inanmayı severler. Çoğu zaman komplo teorileri gerçeklerin önüne geçer, abartılı bilgiler zaman içerisinde türev komplo teorileri kurulmasına neden olur. Yıllar içerisinde Yassıada ve Adnan Menderes’in idamına dair çok sayıda komplo teorisi okuyup, izledim. Mesela idamlardan önce İmralı’ya 450 mezar kazıldığı, mesela eğer affederlerse diye Yassıada’dan İmralı’ya giden hücumbota darağacı kurulduğu gibi abartılı bilgilerin zaman içerisinde çarpıtılması ya da Adnan Menderes’in ağzından çıkmamış, üslubuna hiç uymayan cümlelerin kendisine atfedildiği örneklerle karşılaştım. Tüm bu saçmalıklar
Yassıada’da yargılamalar bitmiş, idam ve müebbet hapis cezası alanlar İmralı’ya sevk edilmişti. İmralı’da 200’den fazla subay, mermileri namluya sürüyordu. MBK’nın kararlarını beğenmezlerse, Demokrat Partilileri kendilerinin infaz edeceklerini söylüyorlardı.
Yassıada’da kararların açıklandığı gün, idam ve müebbet hapis cezasına çarptırılan sanıklar iki ayrı hücumbotla İmralı Adası’na getirildi.
İdama mahkum edilmiş olan hükümlüler elleri arkalarından kelepçelenerek birer hücreye konuldu ve orada Milli Birlik Komitesi’nden gelecek kararı beklemeye başladılar. Bu aynı zamanda Türkiye’nin en beklenmedik katliamı için geri sayımın başladığı saatlerdi...
15 EYLÜL
SAAT: 17.30
YASSIADA: Yassıada’da yargılamalar bitmiş, idam ve müebbet hapis cezası alanlar İmralı’ya sevk edilmiş, karar duruşmasının seyircileri Şehir Hatları’ndan kiralanan vapurla Kabataş’a dönmüştü. Başbakan Adnan Menderes halen hayata tutunmaya çalışıyordu. O sırada bir helikopter sesi duyuldu. Adaya inen
Albay Güryay’a göre, saat 04:00 civarında Menderes koğuştaki karyoladan yere yuvarlanmıştı. Deniz Subayı Taşdelen’e göreyse Menderes uyuyordu, ağzından çıkan köpükler de yastığın üzerindeydi
Başlarken...
Pahalı Yenice’den ucuz Bafra’ya...
“Başbakan Yenice sigarası içerdi hep. Beyefendi çok sigara içiyorsunuz, üstelik bir de Birinci’ye başlamışsınız diye sitem ettim. Bana ne dedi bilir misiniz: Ne yapacaksınız maddi durum. Gücüm bu kadarına yetiyor”. Bu anının sahibi Adnan Menderes’in avukatlarından Talat Asal. Başbakan olduğu günlerde Adnan Menderes ve ailesinin avukatı Bülent Nuri Esen’di. Birçok avukat gibi Esen de Yassıada davalarını almak istemediği için yerine tavsiye ettiği Talat Asal davayı almış, vekalet ücreti almadan Adnan Menderes’i savunmuştu.
Hayat çok garip, son 6 yılda Yassıada yargılamalarının tüm tutanaklarını okudum. 27 Mayıs’a dair tüm belgeselleri izledim, yazılmış kitapları, taraflarca yapılan röportajları okudum. Başbakan Menderes’e tango dersi
KUZEY HATTI
*Ukrayna-Rusya savaşı Karadeniz’i çok daha tehlikeli hale getirdi. Sadece denizin yüzeyi değil, hava sahası da bu durumdan nasibini alıyor. 2014’te yanlışlıkla düşürülen Malezya Havayolları uçağı zaten kimsenin aklından çıkmamış, havayolu sigortalarında da çok sorun yaratmıştı. Benzer bir durum şimdi deniz yüzeyi için de geçerli. Unutmayalım ki, İstanbul Boğazı’nın girişinde halen kimin bıraktığını tam olarak bilemediğimiz mayınlar bulunmuştu.
*Ukrayna, tahıl koridoru için Romanya’nın Köstence Limanı’nı kullanmaya başladı. Rusya, bir NATO üyesi olan Romanya’yı elbette vurmaz ama bu ihracat yöntemi başka bir sosyal patlamaya yol açacak gibi. Başta Polonya olmak üzere eski Doğu Bloğu ülkeleri kendi çiftçilerini korumak adına Ukrayna’dan gelen tahılın AB’ye girmemesi için yoğun bir baskı yapıyorlar. Bu baskı karşılık bulmazsa ardı büyük protestolar ve hayatı durduracak eylemler gibi duruyor.
AVRUPA
*Doğalgaz fiyatları Avrupa’da yeniden artmaya başladı. İtalya’da akaryakıt
Dünyada müthiş bir demiryolu savaşı yaşanıyor ama çoğumuz bunun farkında değiliz.
Bir yanda Çin’in 2013’te inşa ettiği Kuşak ve Yol Projesi var.
Bu proje için Pekin 150’den fazla ülke ve 30 kadar uluslararası örgütle anlaşma imzaladı.
Sadece demiryolu değil, liman ve fiber optik yapılar, enerji hatları inşası da gerektiren bu dev projede aksamalar yok değil.
Bazı ülkelerde ekonomik, bazı ülkelerde de siyasi değişim ilerlemeyi zorlaştırdı.
ABD’nin de Çin’e karşı geliştirdiği proje, Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru, G-20 toplantısında açıklandı.
Açıklama yapıldı ama iş sanıldığı kadar kolay olmayacak.
Birincisi, İsrail’de sürece dair duyulan şüphe. Dün Jerusalem Post Gazetesi, “Barış için bu kadar ucuza gitmeyelim” diye bir başyazı kaleme aldı.
*“Terörden Sonra Yaşam: Değişen Güneydoğu’nun Hikâyesi” yazı dizimizle başlamak isterim bu haftaya. Milliyet Yazarı Tunca Bengin, 1980 ve 1990’lı yıllarda terör olaylarını takip ettiği Güneydoğu’ya gitti, bölgeyi adım adım dolaştı. Bir zamanlar 2. Kandil denilen Kato Dağı’ndaki Zümrüt Kaplıcaları’na giden insanları, Zap suyunun kenarında piknik yapan gençleri, Çukurca’daki dünyanın 3. büyük çinko-kurşun madenini, 1990’larda mahsur kaldığı Derecik’te kurulan seraları, halı sahayı, otelleri, 1990’larda terör kalkışmalarının merkezi olan Cizre’deki ana caddenin bugün etrafı 5 yıldızlı otel ve AVM ile donanmış halini çekti ve yazdı. Bu dizi hem içeriği hem de “Artık gazetecilik yaparak tiraj alınmaz” inancını yıktığı için çok değerli geldi bana.
*Tunca Bengin’in 30-40 yıl önce her türlü zorluğu yaşadığı bir bölgede, bugün gördükleri karşısında nasıl heyecanlandığını da ben yazmak isterim. Tunca Bengin, günlerce bölgede dolaştıktan sonra
Hindistan bir yandan tarihin en zorlu G-20 Zirvesi’ne ev sahipliği yaparken diğer yandan adını Bharat olarak değiştirmeyi tartışıyor.
Anayasa’da da yer alan ve Kral Bharat’ın soyundan gelenlerin ülkesi anlamına gelen bu isim en azından sömürgecilerin kullandığı Hindistan isminden daha fazla destek bulacak gibi.
Yaşı 40’ın üzerinde olanlar hayatlarının bir döneminde Seylan çayı lafını mutlaka duymuşlardır. 1815’ten 1948’e kadar İngiltere’nin sömürgesi olan Seylan, 1972’de adını Sri Lanka olarak değiştirdi.
Bangladeş’in durumu da pek farklı değil. Hindistan’ın İngiliz sömürgesi olduğu dönemde önce Doğu Pakistan olarak anıldı. Ardından 1971’de adını Bangladeş yaptı.
Burkina Faso, Fransız sömürgesi olduğu dönemde Yukarı Volta adıyla biliniyordu. Kendi adına 1984’te kavuştu. Yerel iki dildeki kelimelerden oluşan Burkina Faso’nun sözlükteki anlamı Dürüst İnsanlar Ülkesi...
Myanmar 1989 yılına kadar Burma Birliği Sosyalist Cumhuriyeti olarak biliniyor ve kısaca Burma olarak anılıyordu. 1989’da