Albay Güryay’a göre, saat 04:00 civarında Menderes koğuştaki karyoladan yere yuvarlanmıştı. Deniz Subayı Taşdelen’e göreyse Menderes uyuyordu, ağzından çıkan köpükler de yastığın üzerindeydi
Başlarken...
Pahalı Yenice’den ucuz Bafra’ya...
“Başbakan Yenice sigarası içerdi hep. Beyefendi çok sigara içiyorsunuz, üstelik bir de Birinci’ye başlamışsınız diye sitem ettim. Bana ne dedi bilir misiniz: Ne yapacaksınız maddi durum. Gücüm bu kadarına yetiyor”. Bu anının sahibi Adnan Menderes’in avukatlarından Talat Asal. Başbakan olduğu günlerde Adnan Menderes ve ailesinin avukatı Bülent Nuri Esen’di. Birçok avukat gibi Esen de Yassıada davalarını almak istemediği için yerine tavsiye ettiği Talat Asal davayı almış, vekalet ücreti almadan Adnan Menderes’i savunmuştu.
Hayat çok garip, son 6 yılda Yassıada yargılamalarının tüm tutanaklarını okudum. 27 Mayıs’a dair tüm belgeselleri izledim, yazılmış kitapları, taraflarca yapılan röportajları okudum. Başbakan Menderes’e tango dersi verdiği için randevu defterinde adı olan Öztürk Serengil’in nasıl gözaltına alındığını canlı şahitlerden dinledim. Yazmaya değecek yüzlerce şey buldum, hep öteledim sonra bu maddi sıkıntıdan sigara markası değiştirme hikâyesi oturdu içime. Ankara’da çok zor durumda yaşayan Berrin Menderes’in mektuplarında saklamaya çalıştığı maddi zorlukların en somut haliydi bu.
Yassıada’da işkence merkezi olarak hangi binanın kullanıldığını, o binada kimlerin işkence yaptığını biliyorum. Bu durum beni şaşırtmıyor ama Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın “Beni böyle görmesini istemem” diyerek Yassıada’ya gelen kızının görüşüne çıkmaması aklımda daha çok yer ediyor. Yassıada’yı tahliye ya da içindekilerle beraber imha etmek için belirlenen parolaları biliyorum ama aklım Salim Başol’un aslında Yüksek Adalet Divanı’na başkanlık yapmasına engel olan durumu ortaya çıkarıp, reddi hâkim talebinde bulunan bir sanık avukatının duruşmalara verilen öğle arasında baskı sonucu müvekkili tarafından azledildiğinde takılı kalıyor daha çok.
İnsana dair çok hikâye var Yassıada’da. Başbakan Menderes’i son gittiği Eskişehir’de takip eden TRT spikerinin uzun süre hapiste kalmasından tutun da, Cemal Gürsel’i darbe yaptığı için telefonla tebrik eden Demokrat Partili bakana, darbenin başına geçirilen Cemal Gürsel’in Yüksek Adalet Divanı Başkanı Salim Başol ile kararlar verilmeden hemen önce Florya’daki köşkte gizlice yaptığı görüşmeye kadar tüm bilgileri yazacağım bu dizide....
En tartışmalı bölümler
Neler olacak?
Bugün okuyacağınız bölümde Adnan Menderes’in son 72 saatini anlatacağım. Bunca yılda, özellikle infaz günü 17 Eylül 1961’a dair uydurulmuş çok şehir efsanesi çıktı karşıma. “Kurtarmasınlar diye İmralı’ya giden hücumbota darağacı kurdular”,”Adnan Menderes’i iki kere astılar gibi” efsaneler bunlar. Bunların doğrusunu yazacağım elbette ama nedense hiç araştırılmayan önemli iddia, Adnan Menderes’in aslında intihar etmeyip zehirlendiği. İddiayı dile getiren isim, Adnan Menderes’in avukatı Burhan Apaydın.
Apaydın iddiasına delil olarak Menderes’in mide sıvısı tahlil sonuçlarını gösteriyor.
İlk okuduğumda ciddiye almamıştım fakat sonra Ankara’da Menderes’in idamına engel olma görüşmeleri yapan bir siyasi parti genel başkanının görüştüğü askerlere “idam edilmeden bir şekilde ölse” anlamına gelecek cümleler kurduğunu ve geri çevrildiğini okuduğumda çok şaşırdım. Bu tartışma yer alacak dizide.
Diğer üç büyük bombayı kısa cümlelerle anlatayım: Türkiye’de ilk darbe hazırlığı 1943’te Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye karşı başladı.
İkinci büyük bomba, darbeyi yapanların ilk kararının belirli sayıda ismi yurtdışına sürgüne yollamayı düşünmeleri, onları bu karardan vazgeçirenler de akademisyenler. Ve son bomba, dizide adını bulacağınız Demokrat Partili üst düzey bir ismin ayarlaması sonucu Londra’daki uçak kazasından sonra Ankara’ya dönen Başbakan Menderes’in treni tam da CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün olduğu yerde durduruldu. İkili arasında gerginliği giderecek bir diyalog da yaşandı. Menderes ve arkadaşları bu seçeneği konuşurlarken Çankaya’dan bir mesaj geldi.
1. Senaryo
Ada Komutanı Albay Tarık Güryay’ın anlatımına göre: 15 Eylül sabah saat 04:00 civarlarında Adnan Menderes’in kaldığı koğuştan bir gürültü duyuldu.
Odaya giren nöbetçi subay, Adnan Menderes’i karyolasından yere yuvarlanmış halde buldu.
Zorlukla tekrar karyolasına yatırdığında Başbakan’ın tepki vermediğini fark etti.
Ada Komutanı Albay Tarık Güryay, kitabında o sabah 04.30’da uyandığını ve Adnan Menderes’in koğuşunu kontrol ederken nöbetçi subayın “Ben de size haber vermeye geliyordum” dediğini ve durumdan bu şekilde haberdar olduğunu yazmış...
2. Senaryo
Yassıada’da görevli Deniz Subayı Mehmet Taşdelen’in anlatımına göre: Yassıada’da Başbakan Adnan Menderes ile gizlice irtibat kuran subaylar da vardı. Tüm koğuşlar lambaların içine yerleştirilen cihazlarla dinleniyor ve kayıtlar sadece görevliler ve Ada Komutanı Tarık Güryay’ın girebildiği Kontrol Odası’nda tutuluyordu. Bu yüzden Adnan Menderes’in koğuşunda ve katında nöbet tutan subaylar ya yazarak ya da işaretle iletişim kuruyorlardı. Olağanüstü döneme tanıklık ettiklerini bilenlerden birisi de Deniz Subayı Mehmet Taşdelen’di. Uykusu çok hafif olduğu için o güne kadar Menderes’in uyurken fotoğrafını çekememişti. 15 Eylül’de kararların açıklanacağını biliyordu, 03:00-06:00 nöbeti kendisine geldiğinde son şans diyerek makinesini aldı, devamını onun ağzından okuyalım: Kapıyı açtım, içeri girdim uyanmadı. Fotoğrafını çektim uyanmadı. Tekrar çektim, hiç uyanmadı. Dikkatle baktım, ağzından çıkan köpükler yastığın üzerinde toplanmış. Anladım bir anormallik olduğunu. Fotoğraf makinesini sakladım ve sıhhi ekibe bilgi verdim. 10 dakika içinde geldiler.
Hikâyenin her yerde aynı olan devamı
Adnan Menderes’in kaldığı bir numaralı koğuşa dönelim: Başbakan Adnan Menderes’in tepkisiz hali nedeniyle hemen harekete geçildi. Uyandırılan Garnizon Hastanesi Başhekimi Yarbay Galip Bozalıoğlu girdi koğuşa. Başhekim kısa bir muayeneden sonra yakasından çıkardığı toplu iğneyi Adnan Menderes’in eline ve ayağına batırdı ama refleks alamadı. Ada Komutanı’na dönüp “Komaya girmiş, ölüyor adam” diye seslendi.
Ada Komutanı Albay Tarık Güryay, hızla odasına koşup irtibat bürosunu aradı, durumu özetledi, İstanbul’daki en seçme doktorları buraya yetiştirin” dedi. Ne kadar zaman geçtiği tam olarak bilinmiyor ama Yassıada’ya inen helikopterden Ord. Profesör Sedat Tavat ile Amerikan Hastanesi (O zamanki adı Amiral Bristol Hastanesi’ydi) İç Hastalıkları Şefi Nevzat Yeğinsu’nun indiği biliniyor. Saat 10:00 olmadan önce Adnan Menderes’in midesi yıkandı. Yassıada helikopteri o gün üç sefer daha yaptı: Birincisinde, doktorların Adnan Menderes’e verilmek için ihtiyaç duyduğu ilaçları almak için, ikincisinde Adnan Menderes’ten alınan mide sıvısının tahlile götürülmesi için. Üçüncü sefer saat 15:30 gibi yapıldı. Sabah Başbakan Menderes’i yaşatmak için dönen pervaneler, öğleden sonra Başbakan Menderes başta olmak üzere 15 idam cezasını içeren Yüksek Adalet Divanı kararlarını Ankara’ya yetiştirecek savaş jetlerine teslim etmek üzere Yeşilköy’e doğru dönmeye başladı.
Adnan Menderes hayata tutunmaya çalışırken Yassıada
Adnan Menderes’in hayata tutunmaya çalıştığı saatlerde dışarıda tam bir curcuna yaşanıyordu.
Yüksek Adalet Divanı’nın kararlarını açıklayacağı 15 Eylül gününde Ada’ya en büyük seyirci topluluğu gelmişti.
Mahkumlar koğuşlarından alınmış, her zamanki yolun aksi bir yolda dizilmişlerdi. Yargılamanın yapıldığı spor salonuna 23 ayrı grupta alınacak, ayakta kararı dinleyecek ve sonra da salondan çıkacaklardı. Diğer sanıklar yaşananı o zaman fark ettiler. İlk grupta, olması gereken Başbakan Adnan Menderes yoktu. Yüksek Adalet Divanı Başkanı
Salim Başol, Başbakan Menderes’in hasta olduğuna dair raporun kendilerine ulaştığını kayıtlara geçirdi ve ardından gıyabında verilen kararı okudu: Adnan Menderes’e verilen ceza idamdı...
Öğle arası da girince Yüksek Adalet Divanı’nın kararlarının açıklaması uzadı, son grup da saat 15:20’de spor salonundan ayrıldı. Hakkında idam ve müebbet hapis kararı verilen sanıklar Yassıada’da iskelede bekleyen iki ayrı hücumbota alınmıştı. Bir numaralı hücumbota idamlıklar, iki numaralı hücumbota müebbet hapis cezasına mahkum olanlar bindirildi. İdama mahkum olan sanıkların kemerleri, kravatları, kişisel eşyaları iskelede alınıyor, bileklerine kelepçe takılıyordu. Kemeri de alınan Fatin Rüştü, çok kilo verdiği için pantalonun belinden kıvararak binebildi hücumbota. İdama mahkum edilen Ahmet Hamdi Sancar tüm istenen eşyaları verdi, sadece eşi, kızı ve torununun olduğu fotoğraf karesinin kendisinde kalmasını rica etti. Tutukluların “Kızıl Mehmet” adını taktıkları subay izin vermedi, fotoğraf karesini de aldı. İdamlık ve müebbetlikler, toplam 45 hükümlüyü taşıyan 2 hücumbot İmralı’ya yaklaşırken, Yeşilköy’de helikopterden alınan kararlar askeri jet uçaklarıyla Ankara’ya doğru havalanmıştı. Yüksek Adalet Divanı kararlarıyla ilgili son sözü saat 18:00’de toplanan Milli Birlik Komitesi söyleyecekti.
16 Eylül 1961
Saat 08:00: Adnan Menderes’in tutulduğu Alt Kat 1 Numaralı Oda...
Yassıada’da odalarda bulunan dinleme cihazlarından alınan kayıtların deşifresiyle ortaya çıkan bilgiler şöyle:
Saat 08:00’de Adnan Menderes, ah, ah, ah diye inleyerek daldığı komadan çıkar. Başucunda Doktor Kebapçıoğlu vardır. Acısını konuşurlar.
Ağrısı vardır, doktor rahatlatmaya çalışır. Başbakan Menderes’in zaman mefhumu kayıptır. O günü 15 Eylül sanmakta ve duruşmaya çıkacağını zannetmektedir. Oysa kararlar bir gün önce açıklanmış, aynı gece Fatin Rüştü Zorlu ve Polatkan idam edilmiştir. Doktor, “Bugün kimse duruşmaya çıkmayacak” demekle yetinir.
Saat 11:40: Yassıada Komutanı Tarık Güryay odaya girer, “Geçmiş olsun” der, odada kısa bir süre kalır çıkar. Adnan Menderes doktordan yemek değil, kendisine sigara verilmesini ister, isteği kabul edilmez.
Saat 16:20: Menderes’in odasına bir başka isim Dr. Bozalioğlu girer. Bu önemli bir görüşme olur, zira doktor tarihi hatırlayamayan Menderes’e “Bugün 15 değil, 16 Eylül” der. Menderes’in tepkisi “Demek kararlar geçti” olur. Burada doktorun uzun bir öksürüğü kaydedilmiş sonra da kısa bir sessizlik, o sırada Ada Komutanı Güryay içeri girer. Menderes, Güryay’ı gördüğünde yine sigara verilmesini ister. Doktor ve Ada Komutanı önce birşeyler yemesi gerektiğini söylerler. Sadece çay söylenir Adnan Menderes’e. Kayıtlara göre, Ada Komutanı ve doktor dışarı çıktıktan sonra Adnan Menderes bir sıhhiye astsubayı ile kalır odasında. Ayağa kalkmak ister izin vermezler, sigara ister yine kabul etmezler. Doktor Bozalioğlu tekrar odaya girer, yemek yemesi için ısrarcı olur. Arada büyük tuvaletini giderme ihtiyacı olduğunu söyler lazımlık getirirler, Menderes “Utanırım” der ama yine izin vermezler.
Saat 17:25: Ada Komutanı Tarık Güryay tekrar odaya gelir, yanında Adnan Menderes’in en güvendiği isim, çocukluk arkadaşı Ethem Menderes vardır. Geçmiş olsun konuşmalarından sonra Menderes yoğurt yer, komutan birden çok sigara verir.
16 Eylül’den dikkat çeken iki nokta
Başbakan Adnan Menderes tarihi ve mahkeme kararlarının geçtiğini saat 16:20’de öğreniyor, fakat kendisi hakkında verilen kararı uzunca bir süre sormuyor. Yassıada’da kaldığı süre boyunca tek hayali Aydın’a çiftliğine dönüp, Çine çayının kıyısında oturmak olan Adnan Menderes’in bu hali sağlığına dair çok şey söylüyor.
Ada Komutanı Tarık Güryay kendi kitabında gün içerisinde Adnan Menderes’e bir kaç kez uğradığını yazıyor. Güryay’ın anılarına göre, Başbakan Menderes, mahkeme kararlarını saat 22.00’deki ziyaretinde soruyor, Güryay da “Divan yetiştirememiş, kararlar 10 Ekim’e kaldı” diyor.
Dinleme deşifrelerine göreyse bu konuşma 17 Eylül Pazar günü sabah 8:55’te yapılıyor.
17 Eylül 1961- Üç yalanla infaza doğru...
Yassıada’da subaylar, “Hanımına vereceğiz” diyerek ikna ettikleri Menderes’in fotoğrafını çekerler. Bu infaz gününün ilk yalanıdır. Ardından ikinci yalan olarak, intihara teşebbüsü itiraf ettirmek için plan yaparlar. İnfaz gününün son yalanını ise Ada Komutanı Albay Tarık Güryay söyler!
Saat 07:00: Başbakan Menderes uyanır, kahvaltısını ederken odada 2 subay vardır. Az sonra Ordu Foto Film Merkezi Amiri, İsmail Şenyüz odaya alınır. Üzerinde pijamaları olan Menderes fotoğraf çektirmek istemez ama odadaki subaylar “Fotoğrafları hanımına vereceğiz, seni hasta biliyorlar” diye ikna eder ve tek bir kare fotoğraf çekilir. Bu infaz gününün ilk yalanıdır. Amaç sağlıklı halini belgelemektir.
Saat 08:30: Ada Komutanı’nın odası... Albay Tarık Güryay odasına son Savunma Bakanı Ethem Menderes’i getirir. Adnan Menderes’in yanına gitmeden önce intiharı itiraf ettirmek için bir plan yaparlar. İnfaz gününün ikinci yalanı budur.
Saat 08:50: Adnan Menderes’in odasının önünde ada komutanı, fotoğrafçı İsmail Şenyüz’e kaç kare fotoğraf çektiğini sorar, bir kare cevabını alınca kızar, ayrılma buradan diye içeri girer. İçeride nasılsın konuşmalarından sonra yalanı söylemek Ethem Menderes’e düşer, “Senin yüzünden komutan zor durumda kaldı, hakkında soruşturma açıldı. Bir sürü insan da tutuklandı” der. Zarif Adnan Menderes üzülür, yazılı ve sözlü ifade vereceğini söyler. Ondan sonra odadaki görüşmeler son derece garip bir hal alır. Adnan Menderes iğneyle zehirlendi mi bölümünde doktor raporlarını, odada yapılan konuşmaları ve ada komutanının kitabında yer alan çelişkileri uzun uzadıya yazacağım.
Saat 09:30: Ankara-Başbakanlık: Adnan Menderes’in eşi Berrin Menderes ve oğlu Aydın Menderes sabahın erken saatinde İsmet İnönü’nün kapısını çalar, infazların durdurulması için yardım isterler. İsmet Paşa daha önce de duruma müdahale etmeye çalıştığını anlatır ama “Delirmiş gibiler” diyerek sonuçlanmadığını belirtir. O saatte Dışişleri Bakanı Zorlu ve Maliye Bakanı Polatkan’ın idam edildiğinden haberleri yoktur. İnönü, başbakanlık binasına gider, Gürsel’e idamları durdurmasını rica eder, saat 16:30’da Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay ile buluşma kararı verilir. Başbakanlıkta ilk 2 infazı öğrenen İsmet Paşa morali bozulmuş halde evine döner.
Saat 10:05: Yassıada: Adnan Menderes’ten istediklerini alan komutan ve Ethem Menderes odadan ayrılırlar. Adnan Menderes, komutanın odasına çağrılmayı beklerken komutan, İstanbul’dan gelen doktor heyetiyle tekrar odaya girer. Menderes zarif adamdır, doktorları pijamayla karşıladığı için özür diler. Ateşine bakmak için ağzına sokulan dereceyi mendiliyle silerek geri verir. Muayene biter ama işkence bitmez. 4 saat sonra idam edilecek Menderes’e bir de prostat muayenesi yapılır. Kayıttan deşifre konuşmaları aşağıda bulabilirsiniz.
Aşağılamak için prostat muayenesi
Dr. Tavat: “Efendim bir şey unutmuşuz. Prostat muayenesi yapalım da...”
Menderes: “Efendim?”
Dr. Tavat: “Prostat muayenesi yapılacak.”
Menderes: “Yok bir şey...”
Dr. Tavat: “Ama bu lâzım...”
Menderes: “Nasıl olacak bu?”
Dr. Tavat: “Şey ile, eldivenle. Prostatta bir şişlik filan var mı?”
Menderes: “Yapamıyorum yani... İstirham ediyorum, utanıyorum.”
Saat 11:00 Adnan Menderes’in odasına giren subay “Komutan sizi çağırıyor” dedi. Başbakan yine ada komutanının odasına gideceğini düşünüyordu ama öyle olmadı. Kapıda bekleyen cipin içinde Albay Tarık Güryay oturuyordu. Menderes bindi, ilk sorusu “Nereye gidiyoruz?” oldu. Albay, Kasımpaşa’daki Deniz Hastanesi’ne kontrole gideceğini söyledi. Menderes şüpheyle üsteledi, “Doktorlar bir şeyin yok demişlerdi” diye. Albay “Öyle dediler ama esaslı bir muayeneye tabi tutulman gerektiğini söylediler” dedi. Bu da günün son yalanıydı. Menderes inanmış ve ada komutanından eşinden mektup gelirse hastaneye yollamasını rica etmişti.
Saat: 11:15: J-15 Hücumbotu: Başbakan Adnan Menderes’i taşıyan hücumbot Yassıada’dan ayrıldı. Hücumbotta Deniz Yüzbaşı İsmail Sıdal, Topçu Üsteğmenler Tuğrul Sungar ve Kemal Atasaral vardı. Yassıada’dan kalkan 2. hücumbotta ise infaz için Başsavcı Egesel, foto-şubeden İsmail Şenyüz ve diğer görevliler bulunuyordu. Menderes, hücumbotun İstanbul’a değil, İmralı’ya doğru seyrettiğini fark etti mi, etsiyse ne hissetti bilmiyoruz.
Saat 12:15: Menderes için son şans kaçıyor
Tam bu saatte Yassıada Komutanı Tarık Güryay’ın telefonu çalar. Arayan Cemal Gürsel’dir: “Tarık, Menderes’i bir yere gönderme” der. Ada komutanı durumu anlatır, “Hücumbot İmralı’ya varmak üzeredir, bir emriniz varsa derhal bildirelim” der. Gürsel, “Yok, hayır der, Yapacak bir şey yok, olan olmuş artık.”
Yıllar sonra ortaya çıkar ki Gürsel, ada komutanı’ndan önce İstanbul Sıkıyönetim Komutanı’nı ve onu bulamayınca zırhlı birlikler komutanını aramış ama ikisiyle de konuşamamıştır. Gürsel, Silahlı Kuvvetler Birliği adı altında örgütlenmiş bu cuntanın iki önemli ismiyle konuşup ikna edebilse belki de Menderes kurtulacaktı.
İdamından sonra üzerinden çıkanların listesi (üstte). Cellatlara ödeme yapılması için hemen emir yazıldı (altta).
Saat 12:30: İmralı Adası
Milli Birlik Komitesi’nin idamına onay vermediği ve müebbet hapse mahkûm edilmiş Demokrat Partililerin tutulduğu hücrelere elleri silahlı askerler girer, hükümlülere camdan uzaklaşmaları emri verilir. Menderes hücumbottan indirilir. Tutanaklar gardiyanlara teslim edilir. Elleri kelepçelenip, İmralı Cezaevi müdürünün odasına götürülür. İdam kararı yüzüne okunur. Yakasına hüküm özeti iğnelenir. Menderes, son dini vecibesi için din görevlisiyle yalnız kalmak ister, izin vermezler. Son sözleri sorulur, söyler, bir görevli not alır. Sonra idam gömleği giydirilir. Elleri arkasından kelepçeli olarak darağacına götürülür. Sağlıklı olduğu belli olsun diye gardiyanlar koluna girmezler.
İnfaz saati karmaşası: Saat 13:21 mi, 14:28 mi?
İmralı’daki hücrelerde saat 13:21’de “Allah” diye bir haykırış duyarlar. Menderes’in idam saati diye not düşerler ellerindeki Kuran-ı Kerim’in kenarına. Resmi raporlar başka bir saati işaret eder. Saat 14:28 diye belirtilir infaz saati. Saat 14:30’da Yassıada’daki telsizden “Ameliyat bitti” anonsu alınır.
Bir devir sona ermiştir ama Adnan Menderes infaz edildiği gün sonsuza kadar yaşayacaklar kervanına katılmıştır...
Menderes söyledi odadakiler yazdı: Hayata veda ettiğim şu anda devlete ve millete saadetler dilerim! İdama giderken özür dileyen Başsavcı’ya “Dargın değilim” cevabını verdi.
YARIN: İMRALI’DA KATLİAMDAN NASIL DÖNÜLDÜ?