*“Terörden Sonra Yaşam: Değişen Güneydoğu’nun Hikâyesi” yazı dizimizle başlamak isterim bu haftaya. Milliyet Yazarı Tunca Bengin, 1980 ve 1990’lı yıllarda terör olaylarını takip ettiği Güneydoğu’ya gitti, bölgeyi adım adım dolaştı. Bir zamanlar 2. Kandil denilen Kato Dağı’ndaki Zümrüt Kaplıcaları’na giden insanları, Zap suyunun kenarında piknik yapan gençleri, Çukurca’daki dünyanın 3. büyük çinko-kurşun madenini, 1990’larda mahsur kaldığı Derecik’te kurulan seraları, halı sahayı, otelleri, 1990’larda terör kalkışmalarının merkezi olan Cizre’deki ana caddenin bugün etrafı 5 yıldızlı otel ve AVM ile donanmış halini çekti ve yazdı. Bu dizi hem içeriği hem de “Artık gazetecilik yaparak tiraj alınmaz” inancını yıktığı için çok değerli geldi bana.
*Tunca Bengin’in 30-40 yıl önce her türlü zorluğu yaşadığı bir bölgede, bugün gördükleri karşısında nasıl heyecanlandığını da ben yazmak isterim. Tunca Bengin, günlerce bölgede dolaştıktan sonra cuma akşamı saat 20:00’de İstanbul’a indi. Alandan evine gitmedi, gazeteye geldi. Notları ve Ercan Arslan’ın çektiği fotoğrafları konuştuk yazı işleriyle beraber. Ertesi gün gazeteye geldiğimizde baktık ki, Tunca Bengin, sabah saat 6:30’da gazeteye gelmiş, toplantı saatine kadar dizinin ilk bölümünü tamamlamış. 1990’lı yıllarda, BBC Radyo Foreks’i yönettiğim dönemde kampanyalar yaparak topladığımız kitapları başta Lice olmak üzere bölgedeki çocuklara götürürdüm.
Yola çıkmadan önceki gece Türkiye adına iyi bir iş yapıyor olmanın heyecanıyla uyku girmezdi gözüme...
Milliyet’in haber heyecanı 73 yıldır hiç değişmedi ama söz konusu Türkiye’nin toprak bütünlüğünü korumak için verilen mücadele, kazanılan başarı ve alınan büyük mesafe olunca daha da artıyor heyecanımız.
*Madem yazı dizisiyle başladık öyle devam edeyim: Türkiye’nin en önemli ve tecrübeli yazarlarından biri olan Güneri Civaoğlu, 12 Eylül askeri darbesinden önceki 24 saatten başlayarak, ilk kez duyacağımız bilgiler paylaşacak bizimle. Güneri ağabey ile konuştuğumuz andan beri heyecanla beklediğim bir dizi olacak. Eylül takviminde sorunlu günlerden diğeri de 17 Eylül’dür. Başbakan Adnan Menderes’in 1961 yılındaki idamına dair ilk kez göreceğiniz belgeler, ilk kez okuyacağınız ayrıntılar olacak bu dizide. Milliyet, demokrasiye sonuna kadar inanır, demokrasi dışı yollara sapıldığı zamanlarda yaşanan acıları hatırlatmayı görev kabul eder...
*Bugün başlayan yazı dizimiz için ayrı bir bölüm açmak istiyorum. Geçen hafta Fransa’da bir öğrenci yaşadığı akran zorbalığı nedeniyle intihar etti.
Milliyet olarak özendirici olmaması için intihar haberlerine asla yer vermiyoruz, bu haberi de vermedik. Buna karşın Aysel Bozan Yılmaz’ın yönetimindeki Milliyet Eğitim Servisi, “Akran Zorbalığı” dosyasını daha da geliştirme kararı aldı. Yaptıkları çalışmalar o kadar özenliydi ki iki gün planladığımız dizimizi üç güne çıkardık. Bu diziyi tüm anne ve babaların, tüm eğitimcilerin mutlaka okuması gerektiğine inanıyoruz.
Milliyet, Türkiye’nin ilerlemesinin temel koşulunun çocuklarımızın iyi bir eğitim almasından geçtiğine, hepimizi rahatsız eden konuların ancak iyi bir eğitim sistemiyle çözülebileceğine ve eğitimin en az öğretim kadar değerli olduğuna inanır, kendisini buna göre konumlar.
*Gelelim geçen iki haftada bizi mutlu eden diğer gelişmelere. Devletin büyük fedakârlıklara katlanarak ücretsiz dağıttığı ders kitaplarını geri dönüşüme yollayarak, hurda kağıt parasını kasasına koyan okullarla ilgili haberimizden sonra Milli Eğitim Bakanlığı hem soruşturma açtı hem de kitapların heba olmasını sağlayacak bir dizi önlem aldı. Aynı mesafeye giden özel okulların servis ücretlerinin devlet okullarının servis ücretlerinden kat ve kat fazla olduğunu ortaya çıkaran haberimizden sonra da İBB’nin teklifiyle UKOME, velileri koruyan bir karar aldı.
Dediğim gibi Milliyet için eğitim en önemli gündem maddelerinden birisidir. Bu kendi başımıza verdiğimiz bir karar değil aslında.
Mustafa Kemal Atatürk, 1919 ile 1938 yılları arasında, Sivas Kongresi’nden İzmir İktisat Kongresi’ne, oradan 10. Yıl Nutku’na kadar, tam 39 önemli konuşmada eğitim ve öğretmenliğin öneminden söz etmiştir. Sayı çok da önemli değil aslında, 27 Ekim 1922’de, Bursa’da, İstanbul’dan gelen 517 öğretmene yaptığı konuşmadaki cümle aklımızda: “Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı. Ordularımızın zaferini siz tamamlayacaksınız. Hakiki zaferi siz kazanacak ve devam ettireceksiniz ve mutlaka muvaffak olacaksınız...”