Batı medeniyetinin kırılgan yanları var.
Mesela nüfusları yaşlanıyor, işgücü ithal ederek sistemlerini ayakta tutuyorlar.
Demokratik rejimleri çözüm değil sorun üreten bir hale döndü.
ABD, kürtaj-LGBT hakları gibi konularda ikiye bölünmüş durumda, birlikten ayrılmak isteyen eyalet sayısı artıyor.
Avrupa’da aşırı sağın yükselişi durdurulamıyor.
Küresel salgın sırasında görüldü ki, sanayi üretimini uzak coğrafyalara kaydırma kararı tedarik zincirlerini kırıyormuş.
Avrupa, Rusya-Ukrayna Savaşı sırasında hem enerji bağımlılığı hem de savunmadaki güçsüzlüğüyle yüzleşti.
Avrupa’da evinde köpek besleyenlerin oranının en düşük olduğu ülke Türkiye.
Polonya ve Romanya’da her 100 evden 42’sinde köpek beslenirken Türkiye’de bu oran her 100 evde sadece 5.
Bu oran, İtalya’da 25, İspanya’da 26, Portekiz’de 38, Almanya’da 21, İngiltere’de 23, Fransa’da 20, Macaristan’da 34.
Türkiye’deki oran hem düşük hem de sorunlu.
Evinde köpek beslemeyi tercih edenler genellikle “cins” dediğimiz köpekleri besliyorlar.
Lüks araba, pahalı çanta, marka ayakkabıda olduğu gibi, köpek ırkları üzerinden de bir saygınlık, bir asalet arayışı var maalesef.
Hayvan sevgisi ile evde beslediğin köpeğin cinsi üzerinden statü kazanma çabası aynı şey değil.
Terör örgütünün Suriye’de yapmaya çalıştığı yerel seçim konusunda Türkiye’nin konuşacağı iki başkent var. Bunlardan birisi Washington, diğeri de hiç şüphesiz Moskova.
ABD’nin planlarını iyi kötü biliyoruz ama iddiası Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruma olan Rusya ne yapacak, onu da göreceğiz.
Biz bu korsan seçim çabasını konuşurken Washington’ın Türkiye’ye bakışındaki kaymayı gösteren bir başka gelişme daha yaşandı.
Türkiye’de kurulu bulunan Kürt Araştırmalar Merkezi, 40 Kürt kökenli iş insanı, akademisyen, gazeteci, sivil toplum örgütü temsilcisiyle görüşmeler yaparak bir rapor yayınladı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılında Kürtlerin Durumu isimli çalışmada garip ifadeler var.
Bütçesini ABD Dışişleri’nin verdiği Amerika’nın Sesi bu raporu Kürtçe bölümünde yayınladı ama Türkçe bölümünde vermedi.
Sadece haberi vermemekle kalmadı, rapor “Kürtlerin gelecekte Türkiye&rsqu
İran, Cumhurbaşkanı Reisi’nin hayatını kaybettiği helikopterin enkazının Türkiye tarafından bulunmasıyla ilgili üç ayrı açıklama yaptı.
Açıklamalardan birinde Akıncı’nın tespit ettiği koordinatların enkazdan 10 kilometre uzakta olduğu iddia edildi.
Bir diğer açıklamada helikopter enkazından alınan telefon sinyalinin Akıncı’ya verildiği ve enkazın öyle bulunduğu iddiası dile getirildi.
Tahran’dan yapılan en son yapılan açıklamada da, Akıncı yetersiz kaldığı için Pasifik’ten kaydırılan bir İran İHA’sının enkazı bulduğu söylendi.
Yardım isteyen, yardım etmeyi kabul ettiğiniz bir ülkenin “kendi onurunu” kurtarmak adına böyle açıklamalar yapması ayıp ama hadi diyelim ki kabul edilebilir bir durum, İran zayıf gözükmek istemiyor.
Ya İran gerçekten doğru söylüyorsa seçeneğini göz ardı ediyorum zira, pazar günü yarı resmi bir kurum olarak bilinen Fars Haber Ajansı yoğun sis nedeniyle Reisi’yi taşıyan helikopterin zorunlu iniş yaptığını ve Reisi’nin kara yoluyla Tebriz’e gittiğini duyurdu.
***
İran&rsqu
Ekrem İmamoğlu’nun Roma’ya gazeteci götürme-ağırlama meselesi giderek büyüyen bir tartışma haline geldi.
Kimse konuya 2028 Cumhurbaşkanı Adaylığı tartışmaları çerçevesinden bakmıyor nedense.
Şifreleri çözmek için geziye katılan ve spor gazeteciliği yapmayan isimlerin siyasi pozisyonlarına bakmak lazım. Mesela bu isimlerden birisi, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, kamuoyunda destek bulan “Hem müzakere hem mücadele edeceğiz” siyasetine karşı olduğunu, bunu tehlikeli bulduğunu defalarca dile getirmiş birisi.
★ ★ ★
Geziye katılan bir diğer siyaset yazarı, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in 2028’de Cumhurbaşkanı Adayı olabileceği yorumlarının başladığı dönemde oldukça ilginç bir yazı kaleme aldı. Yazının bir yerinde iktidara destek verenlerin adayının Özgür Özel olduğunu yazdı.
Aynı yazının ilerleyen bölümleri daha da ilginçti:
Mesela halkın aslında 2028 Adayı’nı şimdiden belirlediğini, o kişinin Karadeniz’den Güneydoğu’ya kadar tüm Türkiye’den oy alabilecek bir isim olduğun
*29 Nisan’da sizlere seslenirken Mayıs ya da Milliyet Zamanı diye başlık atmıştım. Gündemi sık değişen, bu yüzden toplumsal hafızası zayıf ya da meşgul olan ülkelerde, boş vaatlerde bulunmak, kuru sıkı iddiaları dile getirmek kolaydır. Biz o yolu tercih etmiyoruz zira geçmişten gelen Milliyet değerlerimiz, sorumluluğunu hissettiğimiz “Basında güven” sloganımız ve 3 Mayıs’ta 74. yaşını kutladığımız Milliyet’in 100. Yılını görecek meslektaşlarımıza borcumuz var.
*29 Nisan’daki yazımda Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile yaptığımız röportajın işaretini “Milliyet’in diplomasideki ağırlığını gösteren çok önemli bir gelişme Mayıs’ta gazetenizde olacak” cümlesiyle vermiştim. O röportaj Türkiye ve Yunanistan’da çok ses getirdi. Avrupa ve Dış Politika Vakfı, röportajı yayın ve röportajlarında Milliyet adını vererek kullandı. Buna karşın Türkiye’de röportajımızı alıp, yayınlandığı gazeteyi yazmamayı kendisine yedirebilen çok satan gazete, internet siteleri oldu. Çok satan gazete olmakla büyük
Tarih 28 Kasım 1922, yer Atina:
O gün saat 11:28’de 6 kişi idam mangasının önüne geçti.
İdam mangası Giritli 30 askerden oluşuyordu.
Askerler, sanıklara 15 metre mesafede durdular, 5’erli 6 gruba ayrıldılar.
İdam mangasına komuta eden albay, Afyon’da askerleri önünde kendisini azarlayan idamlık generali sandalyeye ters oturttu.
Nişan al, ateş, emriyle 3’ü eski başbakan, 2’si bakan, birisi de general 6 kişi kurşuna dizilmiş oldu.
Yapılan yargılamada müebbet hapis cezasına mahkûm olan 2 üst düzey devlet görevlisi kendilerini şanslı saydılar.
Ankara’da ortaya çıkan can sıkıcı bir tablo, Emniyet içerisinde yaşanan kabul edilemez bir komplo süreci var.
Komploya bulaştırılmak istenen isimlerin önemli bir kısmı Cumhurbaşkanı Erdoğan ile çok yakın çalışmış isimler.
Buradan yola çıkacak olursak komplonun hedefi Cumhurbaşkanı Erdoğan diyebiliriz.
Yaptığı açıklamalara baktığımızda İçişleri Bakanlığı’nın okuması, komplonun Bakan Yerlikaya’yı hedef aldığı şeklinde.
İçişleri Bakanı’na komplo kuranların, atama yetkisini elinde bulunduran Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hedef alındığı izlenimini vermeleri normal.
Nereden bakarsanız bakın, tablo kabul edilebilir bir tablo değil ve mutlaka sürecin aydınlatılması gerekir.
Buraya kadar konuya dair kalem oynatan herkesle aynı fikirdeyim.
★★★