Cezaevleri bir cezalandırma mekânı mı yoksa suçluyu rehabilite etme yeri mi? Cezaevlerinde hükümlülere katı ve acımasız bir tutum mu takınmalı yoksa onlara rahat bir ortam mı sağlanmalı?
Bu iki soru, dünyanın hemen her yerinde uzun zamandır tartışılıyor.
Cezaevlerini rehabilitasyon aracı olarak kullanan gelişmiş ülkelerde suçluların cezaevinden çıktıktan sonra tekrar suç işleme oranı oldukça yüksek. Cezaevlerinin rehabilitasyon değil cezalandırma merkezi olması gerektiğini savunanlar bu veriler üzerinden yürüyorlar.
Buna karşın Kury ve arkadaşları, Silberman ve Foucault gibi isimlerse hapishanelerin, suçluları namuslu bireyler haline getirmenin aksine, onları daha çok suça eğimli kıldığını ileri sürüyorlar.
Bu tartışma insanlığı nereye götürür bilmem ama bizim bundan daha öncelikli bir problemimiz var.
Suç işlemekte ısrar eden, çok sayıda suç dosyası olanların toplumun arasına karışmasına neden engel olamıyoruz?
Farklı türlerde olsa da birisi ısrarla suç işlemeye devam ediyorsa, onu durduracak, toplumun arasına karışmasını engelleyecek bir kanun maddemiz olmalı ve suç işleme alışkanlığının çok ağır bir cezası olmalı.
Ya da suç işleme alışkanlığı olanların infazı başka türlü hesaplanmalı ve 10 yıl ceza alan gerçekten 10 yıl hapishanede kalmalı.
Devlet suçluların rehabilitasyonu kadar masumların suçlulardan korunmasını da sağlamak zorunda.
Yaşadıklarımız bu konuda mutlak yapılması gerekenler olduğunu söylüyor...
Lavayı baktıran…
Lavayı baktıran, baklava efsanesinin doğuşunu, değirmenci Memik ile güzel Lava’nın hikâyesini anlatır.
Çağımız hikâyesi olan şeylerin değerli olduğu bir çağ.
THY, Göbeklitepe’de üretilen buğdaydan yapılan ekmeği New York uçuşunda dünyanın ilk ekmeği diye yolcularına ikram etti.
Düşünsenize, yemeden önce hikâyesini okuma ihtiyacı duyduğunuz, 12 bin yıllık buğdaydan üretilmiş ekmek kaç kere gelir insanın önüne.
THY, Anadolu’yu tanıtmak adına üzerine düşeni yaptı ama yetmez.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Anadolu’nun ilklerini THY üzerinden dünyaya anlatmalı.
Mesela ABD’nin kurucu babalarının esinlendikleri, alıntı yaptıkları anayasa örneği Atina demokrasisinin değil Likya Birliği’nin anayasasıdır.
Suyun öte yakasındaki seçkinler demokrasisine karşı gerçek demokrasi bizim yakada doğmuştur.
Mesela, dünya tarihinde geceleri düzenli olarak aydınlatılan ilk cadde Antakya’nın Herod Caddesi idi, takvimler M.S.’yı gösteriyordu.
Mesela dünyanın ilk borsası Macellum’un kalıntıları Kütahya’nın Çavdarhisar ilçesindedir, Aizonai Antik Kenti’nde bulundu.
Mesela dünyanın bilinen ilk bankası Mania yakınlarında bulunan Sardes kentindeki Artemis Tapınağı, ilk bankacıları da tapınaktaki rahiplerdi.
Mesela dünyanın bilinen ilk güzellik yarışması M.Ö. 2000’de bugün Kaz Dağları olarak bilinen İda Dağı’nda yapıldı.
Yarışmacılar Eris, Hera, Athena ve Afrodit’ti.
Böyle zengin bir tarihin üzerinde oturup anlatmamak olmaz, Anadolu’yu, medeniyetlerin doğum yerini herkese anlatmak ve artık deniz-kum turizminden fazlasına talip olmamız lazım...
Irak’ın toprak bütünlüğü…
ABD Ordusu, ağustos başında Barzani’ye bağlı peşmerge güçlerine obüs silahları teslim etti.
Bağdat, teslimatın daha önce yapılan bir anlaşmanın parçası olduğunu ve peşmergelerin Irak’a sadakatinin tartışılmaz olduğunu açıkladı.
Buna karşın İran destekli Şii örgüt Asaib Ehl el Hak lideri Kays el Gazali ile Irak Parlamentosu eski Başkanı ve Takaddum Partisi lideri Muhammed Halbusi, obüslerin peşmerge güçlerinden geri alınması gerektiği yolunda açıklamalar yaptılar.
Irak, Türkiye ile ilişkilerini geliştiriyor, Bağdat’taki İran yanlısı bürokratlar süreci provoke etmeye çalışıyorlar, Irak kendi içerisinde bir denge kurmaya çalışıyor, bu kez İran destekli gruplar devreye giriyorlar.
Görünen o ki ne ABD ne de İran, Irak’ın iç ve dış ilişkilerinde kendi yolunu çizmesini istemiyor.