Küresel krizin “teğet geçerken” yere serdiği Türkiye ekonomisinin 2010’da parlak bir performans sergileyeceğini vurgulamakta olan uluslararası finans kuruluşlarının yanı sıra daha ihtiyatlı değerlendirmeler yapanlar da var. Örneğin, Türk Ekonomi Bankası’nın ortağı olan BNP Paribas, küresel piyasalarla ilgili değerlendirmesinde, 2009’da % 5.5 küçülmesi beklenen Türkiye ekonomisinin 2010 yılında % 3.5 büyümesinin beklendiğini belirttikten sonra şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Ancak biz Türkiye’de sürdürülebilir bir büyümenin başladığına inanmıyoruz çünkü şirketler sektöründe kârlılığın ve kapasite kullanımının düşük seyretmekte olması şirketlerin yatırımlarını sınırlıyor ve onları sabit maliyetlerini düşürmek amacıyla çalışan sayısını azaltmaya ve çalışanların ücretlerini düşürmeye itiyor.”
2009 krizinin farkı
Ekonominin temel sorunlarının tartışılmasına önemli katkılarda bulunan Türkiye Ekonomi Kurumu’nun Ankara’da düzenlediği toplantıya katılan Güngör Uras üstadımız da, o toplantıda konuşan bazı sanayi odası başkanlarının kârsız çalışmaktan yakındıklarını belirtmişti dünkü yazısında. Sanayi kuruluşlarının kâr etmesinin nasıl olanaksız hale geldiğini anlatan oda başkanları, “Kâr etmeyen işe para bağlanamaz, yatırım yapılamaz, bu ortamda sanayi ruhu yaşayamaz” diyordu.
Bu tür yakınmalara karşılık “Biz çok kriz gördük, bunu da atlatırız evvelallah” görüşünün de sık tekrarlandığı bir ülke Türkiye. İşte tam da bu noktada şöyle bir soru geliyor akla: Evet, Türk sanayicisi, Türk özel sektörü çok kriz gördü, geçirdi ama o krizlere yol açan ve krizden çıkışı sağlayan koşullarla 2009’da geçerli olan koşullar aynı mı?
Bu soruya cevap ararken önce, 2008 ve 2009 yıllarının ilk üç çeyreğinde, cari fiyatlarla GSYH gelişmelerine bir göz atalım. Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi, her üç çeyrekte de cari fiyatlarla gerilemiş Türkiye’nin GSYH’sı.
Bu Türkiye ekonomisinin ve özel sektörünün hiç alışık olmadığı bir durum. Ekonominin reel olarak ciddi küçülmeler yaşadığı önceki krizlerde, enflasyonun üç haneli rakamlara yaklaşması, cari fiyatlarla GSYH’yı büyütüyor ve özel sektörün bir kesimi için kâr etme imkânını yaratıyordu. Ayrıca bizim kendi yarattığımız önceki krizlerde kur şokuyla ve ani ücret düşüşüyle ihracatçı-sanayiciye kâr etme olanağı doğuyordu. Bu kez farklı bir durum söz konusu ve sanayicinin yakınmasını ciddiye almak gerekiyor.