Dünya gözü Bu tartışma önemsiz değil ama bugün gelinen noktada her şeyi bırakıp dünyadaki sarsıntının olası etkilerini konuşmamız lazım. Küresel ekonomideki riskler, ülke bazında ve şirket bazında yeniden fiyatlanacak bu süreçte. Kimsenin sarsıntı öncesindeki konumuna bakarak "Biz rahatız, bizi etkilemez" deme lüksü yok bu ortamda. Bu yılki uluslararası toplantısını 24 - 25 Nisan'da yapmaya hazırlanan Forum İstanbul'un önceki akşam düzenlediği toplantıda Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı ile Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ı dinledik. 1980'den bu yana ekonomi yönetiminin en üst kademelerinde görev yapmış birçok ismin katıldığı yemekli toplantıda ihracatçı - sanayicilerle Yılmaz ve Çanakçı arasında gelişen diyalogu izlerken biraz tuhaf hissettim kendimi. Dünya ekonomisinde yaşanmakta olan büyük sarsıntının olası etkileri unutulmuş, son yıllarda dinlemeye alıştığımız "faizleri düşürdün - düşürmedin" tartışması toplantıya damgasını vurmuştu. Türkiye'deki gelişmelerin dış dünyada ve uluslararası piyasalarda nasıl algılandığı, nasıl değerlendirildiği büyük önem taşıyor bu günlerde. Benim dış dünyadan edindiğim izlenim hiç de olumlu değil son zamanlarda. AKP hükümetinin ikinci
Dünya gözü ABD'nin gelirinin üstünde harcama yapanların cenneti ve dünyanın tüketicisi rolünü, Çin'in ve Asya'nın da ucuz üretimle dünyanın üreticisi rolünü üstlendiği küresel yapının bir noktada çatlaması kaçınılmazdı. ABD'de tüketimi besleyen konut balonunun patlaması sonrasında yaşananlar ve ABD ekonomisinin şimdi ciddi bir resesyon ya da daralma tehdidiyle karşı karşıya bulunması, bu noktaya yaklaşıldığını gösteriyor. Küresel ekonomide sancılı bir düzeltme süreci yaşanacak gibi görünüyor. Türkiye bu sancılı döneme kendi dengesizlikleriyle giriyor. Goldman Sachs'ın 24 Ocak tarihli Türkiye değerlendirmesinde dış açık tablosunun özellikle 2007'nin ikinci yarısından itibaren nasıl bozulduğu vurgulanıyor. Grafikte de görüldüğü gibi, son dönemde Türkiye'nin dış açığında 23.9 milyar dolarlık (GSYİH'nın % 4.8'i mertebesinde) bir büyüme ya da bozulma söz konusu. Bunun GSYİH'nın % 5'i mertebesinde olan ve 2001 krizine yol açan bozulmaya yakın olduğu da hatırlatılmış Goldman Sachs değerlendirmesinde ve bu durumun YTL'nin değerine yönelik riskleri artırdığı belirtilmiş.Goldman Sachs'ın 31 ocak tarihli Türkiye değerlendirmesinde ise türban tartışmasının ülkedeki siyasi kutuplaşmayı
Dünya gözü IMF Başkanı'na göre, ABD'den küresel ekonomiye yayılması beklenen yavaşlamadan olumsuz etkilenebilecek olan ülkeler arasında ilk grubu, ekonomileri petrol ve temel madde fiyatlarındaki yüksek fiyat artışlarından yararlanan ülkeler oluşturabilirdi. Küresel ekonomideki yavaşlamanın petrol ve temel madde fiyatlarını aşağı çekmesi muhtemeldi. Ekonomileri büyük ölçüde dış kaynak girişine dayalı olan ülkelerin ise küresel boyuttaki kredi daralmasından olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz görünüyordu. Dünya Ekonomik Forumu'nun son gününde gerçekleştirilen "2008'de Küresel Ekonominin Görünümü" başlıklı oturumda konuşan IMF Başkanı Dominique Strauss - Kahn, "resesyon" sözcüğünü kullanmadan, ABD ekonomisindeki yavaşlamanın çok ciddi boyutlarda olduğunu ve 'Yükselen Pazar' diye nitelenen ülkelerin de bundan etkileneceğini söyledi. IMF Başkanı ABD'den küresel ekonomiye yansıması kaçınılmaz görünen sıkıntının olumsuz etkilerini hafifletmek için, küresel finans sistemindeki gerilimi azaltacak parasal önlemlerin yanı sıra, büyümeyi destekleyen maliye politikalarının da devreye sokulması gerektiğini söyledi.Aynı oturumda konuşan Merrill Lynch'in yeni
Dünya gözü ABD Hazine Bakanı Henry Paulson'un Davos'a gelmesi ve ABD ekonomisinin geleceğine ilişkin görüşlerini Forum'a katılanlarla paylaşması bekleniyordu. Ancak Dünya Ekonomik Forumu'nun başlamasına iki gün kala küresel borsalarda zincirleme düşüşler yaşanınca, öngörülmeyen gelişmeler birbirini izlemeye başladı. ABD Merkez Bankası (Federal Rezerv Bankası) borsalardaki paniği önlemek için şok faiz indirimine gitmek zorunda kaldı. Henry Paulson'un da, Amerika'da kalarak ekonomiyi kurtarma paketini acil olarak Kongre'den geçirme çabalarına odaklanması gerekti ve Davos'a yardımcısı Robert Kimmitt gelebildi. Dünya Ekonomik Forumu'nun bu yılki toplantısının ABD ekonomisinin bir resesyon tehdidiyle karşı karşıya bulunduğu ortamda yapılacağı biliniyordu ama dünyanın dört bir yanındaki hisse senedi borsalarının, tam da toplantının başlayacağı günlerde paldır küldür düşüşe geçeceği öngörülmemişti. ABD ekonomisindeki duraklamanın ve piyasalardaki çalkantının en önemli nedenlerinden biri küresel finansal sistemin çok ciddi bir güven bunalımı yaşamakta olması. Son günlerde Fransa'nın 140 yıllık köklü bankası Societe Generale'nin genç bir elemanının 7.2 milyar dolarlık dev bir yolsuzluğun
Dünya gözü ABD'nin bir resesyona gireceğini, dünya ekonomisinde hissedilir bir yavaşlama yaşanacağını ve sonunda kendi şirketlerinin de bundan olumsuz etkileneceğini kabul etmek çok zor geliyor onlara ama mali piyasalarda yoğunluk kazanan krizin her geçen gün yeni boyutlar kazanması karşısında bu inkârcılığı sürdürmekte de iyice zorlanıyorlar.ABD'nin resmen resesyona girip girmeyeceği hâlâ tartışılıyor ama küresel finans sisteminin çok ciddi bir kriz yaşamakta olduğu konusunda hayli yaygın bir görüş birliği var. Son bir hafta içinde dünya borsalarında yaşanan keskin düşüşler de ABD'deki resesyon olasılığının gecikmeli olarak hisse senedi fiyatlarına yansıması olarak değerlendiriliyor. Şu anda Davos'ta küresel krizin hangi noktasında bulunduğumuz ve bundan sonra nelerin yaşanacağı, ABD'deki mortgage fiyaskosuyla başlayan krizin reel ekonomiye nasıl yansıyacağı ve dünyadaki etkilerinin ne olacağı tartışılıyor. Geçen yıl bu zamanlarda Davos'ta aşırı bir iyimserlik tablosu çizen küresel şirketlerin tepe yöneticileri, bu yıl bir hayli sıkıntılı. Finans dünyasının duayenlerinden William Rhodes'a, Financial Times'ın ünlü yorumcusu Martin Wolf ile konuşurken rastladım Davos'ta.
Dünya gözü ABD ve dünya ekonomisiyle ilgili öngörüleri doğrulanmış olan Nouriel Roubini'ye göre, ABD ekonomisi dört çeyrek sürebilecek ve derinleşebilecek olan bir resesyona, yani küçülme sürecine girmişti. ABD Merkez Bankası'nın 1982'den beri ilk kez bir defada 0.75 puanlık bir faiz indirimi yaparak finansal piyasalardaki paniği önleme çabası ABD'deki resesyonu hafifletme yönünde bir etki yapabilirdi ama resesyonu önlemesi mümkün değildi Roubini'ye göre. ABD ekonomisinin sürdürülemez dengesizlikler yaşadığını iddia eden Stephen Roach da ABD'de şimdi alınmakta olan önlemlerin etkili olması halinde bunun resesyonun derinleşmesini sınırlayabileceğini ancak yeni bir balon yaratarak ileride daha da vahim sorunlara yol açabileceğini vurguladı. Dünya ekonomisinde olup biteni kavramakta zorluk çektikleri için hâlâ iyimserlik balonları uçurmaya çalışanlar dün Davos'ta olsalardı herhalde saklanacak yer ararlar ya da Dünya Ekonomik Forumu toplantılarını izlemek yerine kayak yapmayı tercih edebilirlerdi. Dün burada gerçekleştirilen, ABD ve dünya ekonomisinin durumu ve geleceğiyle ilgili oturumların kahramanları geçen yıl ve önceki yıl Davos'ta "aşırı karamsar" olmakla suçlanan
Dünya gözü Aradan geçen bir yılda yaşananlar, bu ülkeyi kendi ilkel emellerinin deneme tahtası haline getirmek isteyenlerin hatırı sayılır bir ağırlığı olduğunu gösterdi bize. Hrant'ın katili gibi daha çocuk sayılabilecek yaştaki gençleri bu yola itenler yalnız değildi. Planlanmış cinayetlerle ülkeyi karıştırma ve dünyadan koparma, demokrasi dışı yöntemlerle ülkenin yönetimini ele geçirme hevesine kapılanların girişimlerini izledik yıl boyunca. Ben Hrant Dink'i ne yazık ki öldürüldükten sonra tanıdım. Çevremde onu yakından tanıyan pek çok kişi vardı. Onlardan dinlediklerimle tanıdım Hrant'ı ve hangi özellikleriyle farklı bir insan olduğunu anlamaya başladım. Hrant'ın öldürülmesinin farklı kesimlerden o kadar çok kişiyi o kadar derinden yaralamış olması çok şey anlatıyordu aslında. Onu öldürtenler, bu ülkede yaşama hakkı tanımak istemedikleri herkesi yaralamak, ürkütmek, kaçırmak amacıyla planlamışlardı bu cinayeti. İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) işi kolay değildi bu ortamda. Kendileri gibi düşünmeyenleri bu ülkeden kaçırmak isteyenler arasında AKP'ye destek verenler de bulunabilirdi. Belki biraz da bunun etkisiyle Hrant Dink cinayetinin perde arkası karanlıkta
Dünya gözü Bizim gazeteler ise Hillary'nin ağladığı için seçimi kazandığına ikna olmuştu. Sabah, "Gözyaşı ile gelen zafer" diyordu 1. sayfa manşetinde. Vatan'ın manşeti de farklı değildi: "Gözyaşıyla gelen seçim galibiyeti". Radikal, "Gözyaşları zafer getirdi" diyordu. Akşam, "Ağlayınca oyları kaptı" derken Hürriyet iç sayfasında "Gözyaşları işe yaradı" başlığını kullanıyordu. Milliyet ise haberi 1. sayfasında "Hillary anketleri ezip geçti" başlığıyla veriyor, ağlama etkisinden iç sayfadaki başlıkta söz ediyordu.Olay bu kadar basit miydi acaba? Hillary'nin ağlamaklı olduğu o an yaşanmasaydı New Hampshire'daki önseçimi Obama mı kazanacaktı? Yoksa başka faktörler de etkili olmuş muydu bu sonuçta? Pek çok etken saymak mümkün aslında ama ben birini öne çıkartacağım.Küreselleşmenin yarattığı güvensizlik ve belirsizlik ortamında hemen her ülkede mağduriyet psikozuna giren insanların sayısı arttı. Özellikle de kendi kontrolleri dışındaki güçlerin ve bu arada medyanın taraf haline geldiği konularda, karşı tepki vermeye eğilimli oluyor bu insanlar. Bana öyle geliyor ki önseçime sürpriz aday olarak giren Barak Obama'nın, Iowa'daki önseçimi kazanınca bir anda medyanın esas oğlanı haline