Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dünya gözü ABD'nin gelirinin üstünde harcama yapanların cenneti ve dünyanın tüketicisi rolünü, Çin'in ve Asya'nın da ucuz üretimle dünyanın üreticisi rolünü üstlendiği küresel yapının bir noktada çatlaması kaçınılmazdı. ABD'de tüketimi besleyen konut balonunun patlaması sonrasında yaşananlar ve ABD ekonomisinin şimdi ciddi bir resesyon ya da daralma tehdidiyle karşı karşıya bulunması, bu noktaya yaklaşıldığını gösteriyor. Küresel ekonomide sancılı bir düzeltme süreci yaşanacak gibi görünüyor. Türkiye bu sancılı döneme kendi dengesizlikleriyle giriyor. Goldman Sachs'ın 24 Ocak tarihli Türkiye değerlendirmesinde dış açık tablosunun özellikle 2007'nin ikinci yarısından itibaren nasıl bozulduğu vurgulanıyor. Grafikte de görüldüğü gibi, son dönemde Türkiye'nin dış açığında 23.9 milyar dolarlık (GSYİH'nın % 4.8'i mertebesinde) bir büyüme ya da bozulma söz konusu. Bunun GSYİH'nın % 5'i mertebesinde olan ve 2001 krizine yol açan bozulmaya yakın olduğu da hatırlatılmış Goldman Sachs değerlendirmesinde ve bu durumun YTL'nin değerine yönelik riskleri artırdığı belirtilmiş.Goldman Sachs'ın 31 ocak tarihli Türkiye değerlendirmesinde ise türban tartışmasının ülkedeki siyasi kutuplaşmayı tırmandırarak Türkiye'nin dış şoklara karşı zafiyetini artırabileceği vurgulanıyor. Aynı değerlendirmede, Türkiye'de siyasetin türban tartışmasına kilitlendiği ve AKP'nin MHP'nin desteğine muhtaç olduğu ortamda AB yolunda ilerleme kaydetmenin zorlaşacağı da belirtiliyor.Ekonomik reform konusunda bocalarken türban tartışmasına kilitlenen ve kayıt dışı ekonominin enkazını kaldırmaya uğraşan Türkiye de, ciddi bir düzeltme süreci yaşamak zorunda kalacak herhalde. Umudumuz, hükümetin bu olasılığı hesaba katarak bu sürecin mümkün mertebe az maliyetle yaşanmasını sağlayacak önemleri alması ama bunun işaretlerini henüz göremiyoruz. Türkiye'nin dış açığı Davos'ta küresel krizin kapsamı ve derinliği tartışıldı Yakarım 'resesyon var' diyeni! Her yıl Davos'ta toplanan Dünya Ekonomik Forumu bu yıl farklı bir ortamda gerçekleşti. Davos'un karlarla kaplı doğal ortamı önceki yıllardan pek farklı değildi ama, toplantıların ve karşılıklı görüşmelerin gerçekleştiği kapalı mekânlardaki hava ya da iklim hayli değişikti. Geçen yıl dünya ekonomisinde işlerin yolunda gittiği izlenimi yaygınken, "iklim değişikliği ve küresel ısınma" konusuna odaklanma fırsatını bulan küresel oyunun büyük oyuncuları, bu yıl çok daha acil çözüm gerektiren bir 'bozulma'ya odaklanmak zorunda kaldı Davos'ta. Küresel kapitalizmin merkezinden, yani ABD'den dünyaya yayılan şok dalgaları Davos'un gündemini belirledi bu yıl. Forum'un yapılacağı hafta dünya borsalarındaki zincirleme çöküşle açıldı. Forum'un gayri resmi açılış resepsiyonunun yapıldığı ertesi gün, ABD Merkez Bankası (FED) borsalardaki çöküşü durdurmak için 0.75 puanlık şok faiz indirimine gitti. Bu ortamda Davos 2008'e damgasını vuran konu ABD resesyona girer mi, girmez mi, yani ABD ekonomisinde bir küçülme yaşanır mı, yaşanmaz mı tartışması oldu. Bu sıcak tartışmayı küresel oyunun büyük oyuncularıyla birlikte yaşamak; dev küresel şirketlerin ve finans kuruluşlarının tepe yöneticileriyle, dünya ekonomisinde ağırlığı olan ülkelerin hükümet yetkilileriyle, IMF ve ILO gibi kurumların başkanlarıyla, dünyanın önde gelen akademisyenleri ve medya mensuplarıyla aynı ortamda bulunarak izlemek, gerçekten de ilginç oldu benim için. "ABD ekonomisi mutlaka resesyona girecek, hatta girdi bile" diyenler de vardı, böyle diyenlere ateş püsküren ve "Yakarım resesyon var diyeni" havasında olanlar da. İzlerini konunun Türkiye'deki tartışmasında da görebileceğimiz dört ana yaklaşım saptadım ben bu tartışmalarda. (1) ABD ekonomisinin resesyona girdiğini ya da gireceğini kesinlikle kabul etmeyenler ve bu olasılığı ciddiye alanlarla alay edenler. "İnkârcılar" da diyebiliriz bunlara.(2) ABD ekonomisinde ciddi bir yavaşlama yaşandığını, bunun kısa sürecek ve fazla derine inmeyecek bir resesyona yol açabileceğini kabul edenler. Bu görüşü savunan "ılımlı gerçekçiler"e göre, ABD'deki yavaşlamanın küresel ekonomi üzerindeki etkileri de sınırlı kalacak, 'Yükselen Pazar'ların dinamizmi küresel ekonomide büyümenin sürmesini sağlayacak. (3) ABD'nin en az bir yıl sürecek ve derinleşecek çok ciddi bir resesyon yaşayacağını iddia eden "radikal gerçekçiler". Bu görüşü savunanlar, ABD'nin konut balonunun patlamasının etkilerini 2010'a kadar yaşayacağını ve yeni bir balon yaratma olanağının kalmadığını belirterek, ABD'deki resesyonun küresel ekonomi üzerinde de derin bir iz bırakacağını ileri sürüyor ve "ayrışma" tezine karşı çıkıyor. (4) Bu "radikal gerçekçiler"in ötesinde, George Soros gibi küresel ekonominin ve finans sisteminin son 60 yılın en derin krizine girdiğini iddia edenler de var. Onlara göre ABD dolarının rezerv para olarak küresel sisteme egemen olduğu dönemin de sonuna gelinmiş durumda, küresel kapitalizmin acilen yeni bir yapılanmaya gitmesi gerekiyor. Davos'ta bu dört görüşün öne çıktığı tartışmaları izlerken, özellikle de "ABD'de resesyon olmaz" görüşünü şiddetle savunan ve adeta "Yakarım resesyon var diyeni" havasında olan "inkârcıların" ne yapmak istediğini anlamaya çalışırken aslında farklı görüşleri savunanlar arasında amansız bir psikolojik savaş yaşandığını fark ettim. Dört farklı yaklaşım Eli taşın altında olanların, öncelikle de ABD şirketlerinin yöneticilerinin resesyon olasılığını kabul etmeleri ve teslim bayrağını çekmeleri halinde bunun gereğini yapmaları, işçi çıkarmaları, harcamalarını ve yatırımlarını kısmaları gerekecekti. Onların böyle bir davranışa girmeleri ise resesyon olasılığını artıracaktı. Bu nedenle gerçeklerle yüzleşme anını geciktirmek ve "resesyona giriyoruz" diyenlere karşı psikolojik savaşı sürdürmek istemeleri doğaldı.Bakalım konumları gereği "resesyon olmaz" görüşünü savunanlar ve olan biteni tam kavrayamadıkları için bu kampa yakın duranlar ne zamana kadar direnebilecek? Psikolojik savaş 'İnsancıl kapitalizm' buymuş demek Microsoft ile ekonomi tarihinin en etkili tekelini kurarak dünyanın en zengin iki üç kişisi arasına giren Bill Gates bu yıl Davos'ta bir konuşma yaparak "insancıl kapitalizmi yaratmak gerektiğini" vurguladı. Davos dönüşünde ise Gates'in şirketi Microsoft, kendi tekeline karşı tehdit olarak gördüğü Google ile baş edebilmek için Yahoo'yu ele geçirmeye niyetli olduğunu 44.6 milyar dolarlık dudak uçuklatıcı bir teklifle açıkladı, bu açıklama borsalardaki karamsarlığı bir günlüğüne de olsa hafifletti. "İnsancıl kapitalizmi" yaratmak için atılan ilk adım mıydı bu acaba? oulagay@milliyet.com.tr