Varoluş sorunları yaşayan aktör

18 Nisan 2015

Yılın yıldız filmi “Birdman”in ardından “Dönüm Noktası” da varoluş sorunları yaşayan bir aktöre odaklanıyor. Başrolünde Al Pacino var

Oscar ödüllerine damga vuran “Birdman”in ardından Philip
Roth romanı uyarlaması “Dönüm Noktası/ The Humbling” de varoluş sorunları yaşayan bir aktörü merkezine alıyor. Filmin ana karakteri ünlü aktör Simon Axler, oyunculuk yeteneğini kaybettikten sonra sahnede düşüyor ve intihar denemesinin ardından bir psikolojik tedavi merkezine yatıyor. Buradan çıktıktan sonra arkadaşlarının kızı Pegeen ile bir ilişki
yaşamaya başlıyor. Çocukluğundan beri Simon’a âşık olan Pegeen ile ilişkisi onun dünyasını daha da karmaşık hale getirirken, hayal ve gerçek birbirine giriyor.
Karaktere karşı hiçbir şey hissetmiyoruz
“Günaydın Vietnam” (1987), “Başkanın Adamları” (1997) ve “Yağmur Adam” (1988) gibi başarılı Hollywood filmleriyle tanınan yönetmen Barry Levinson, komedi dozu bir hayli düşük bu yaşlanma melankolisi filminde formunun doruğunda değil. Filmin senaryosu bir türlü izleyicinin kendisini kaptırmasına izin vermiyor. Bunda Philip Roth’un hiç beğenilmeyen ve “yaşlı bir adamın fantezileri” olarak eleştirilen romanının da payı büyük. Roth’u sinemaya

Yazının Devamı

İran’da geçen gerçek bir öykü

11 Nisan 2015

Amerikalı ünlü televizyon sunucusu Jon Stewart, ilk yönetmenlik denemesinde İran’da geçen gerçek bir hikayeden yola çıkıyor ama...

İranlı gazeteci Maziar Bahari’nin yazdığı anı kitabından yola çıkan The Daily Show’un sunucusu Jon Stewart, “Rosewater”la ilk kez yönetmen koltuğuna oturuyor ve hazin bir öyküyü didaktik bir üslupla anlatıyor.
Filmde, Londra’da yaşayan İranlı gazeteci Bahari, Mahmut Ahmedinejad ve muhalif Mir Hüseyin Musavi’nin karşı karşıya geldiği 2009 cumhurbaşkanlığı seçimini izlemek üzere İran’a dönüyor. Seçimlerde hile yapıldığı iddiasıyla sokağa dökülen Musavi taraftarlarını da takip eden, Meksikalı aktör Gael Garcia Bernal’in canlandırdığı Bahari, casus olduğu gerekçesiyle tutuklanıyor.
Didaktik bir üslup
Uzun bir süre hapishanede tutulan ve işkenceye maruz kalan Bahari, hapisteyken muhalif ablasının ve Haluk Bilginer’in canlandırdığı babasının anıları ve fikirleriyle ayakta kalmaya çalışıyor.
Stewart elindeki malzemenin dramatikliğini detaylara, öyküye ve oyunculuklara dikkat ederek vermek yerine didaktik, kör gözüm parmağına bir üslubu tercih ediyor. Film, İran’da o dönemde yaşananların geniş bir resmini vermiyor; bunun yerine Bahari’nin

Yazının Devamı

Ne ana akım ne bağımsız

4 Nisan 2015

“Şans Ayağıma Geldi”, bağımsız sinemada başarılı filmler çeken Thomas McCarthy’den ne bağımsız ne de ana akım olabilen bir hayal kırıklığı

Thomas McCarthy, “The Station Agent” ve “The Visitor” gibi başarılı bağımsız filmlerle sağlam temeller attığı yönetmenlik kariyerinde hayal kırıklığı yaratan “Şans Ayağıma Geldi / The Cobbler”la büyük bir düşüş yaşıyor.
Fantastik bir öyküye sahip filmde, babasından kalan lostra dükkanını işleten Max Simkin ana karakterimiz. Yan dükkandaki berber Jimmy ile New York’ta esnaflık yapan Max, babasının eski bir ayakkabı tamir makinesini kullanmak zorunda kalınca bir büyüyü keşfediyor: Bu büyü de bu makineyle tamir edilen ayakkabıları giyenin o ayakkabıların sahibine dönüşmesi. Bu büyüyü kullanan Max, kendisini emlak baronesleri ve kötü adamlarla bir mücadele içinde buluyor.

İzleyiciyi bağlayamıyor
“Matrak Adamlar”dan beri elle tutulur bir performansını göremediğimiz Adam Sandler, Max’te renksiz, esprisiz bir karakter ve bu karaktere benzeyen bir performansla karşımızda. Dustin Hoffman ve Steve Buscemi ise muhtemelen McCarthy’nin eski filmlerine güvenip yer aldıkları bu projede sahnelerini katlanılır kılsalar da bu, elbette izleyiciyi

Yazının Devamı

John Lennon’dan gelen mektup

28 Mart 2015

Al Pacino’nun başrolde olduğu “Danny Collins”te para ve şöhretle çevrelenmiş pop yıldızının hayatı, 40 yıl önce John Lennon’ın kendisine yazdığı mektubu alınca değişiyor

Dan Fogelman’ın ilk yönetmenlik denemesi “Danny Collins”e adını veren karakter, 60’larında bir pop yıldızı. Neil Diamond veya Rod Stewart’a benzetebileceğimiz Collins, hit şarkılarını yaşlı hayranlarına bronz bir tenle söyleyerek yaşayan biri. Bu, ona gencecik bir nişanlı, lüks bir yaşam sağlasa da kendisinden nefret ediyor.

Bir gün John Lennon’ın ona yazdığı; ünle paranın kendisini değiştirmesine izin vermemesi gerektiğini söyleyen bir mektup 40 yıl rötarla eline geçiyor. Hayatını değiştirip hiç görmediği oğluyla bağ kurmaya, 30 yıl sonra yeni besteler yapmaya karar veriyor.

İddialı bir kadro

Fogelman’ın merkeze aldığı mektup olayı Steve Tilston adlı folk şarkıcısının başına gelmiş olsa da Collins karakteri hayali. Filmin iddiasının odağı ise oyuncu kadrosu: Collins’i Al Pacino’ya emanet eden filmin yardımcı rollerinde Plummer, Bening ve Garner’ın da aralarında olduğu isimler var. Al Pacino dahil olmak üzere bütün oyuncular kaba hatlarıyla çizilen karakterlerde ellerinden geleni yapmaya gayret ediyor.

Yazının Devamı

Hem uyumsuz hem de isyankar herkesten

21 Mart 2015

“Açlık Oyunları” serisinin benzeri olan “Uyumsuz” serisinin ikinci halkası “Kuralsız”, genç yetişkin denilen bir kitleye hitap ediyor

Uyumsuz”la başlayan Veronica Roth imzalı romanların sinema uyarlamaları; “Açlık Oyunları”yla benzerlikler taşıyor: Mücadeleci genç bir kadın karakter, isyan edilecek totaliter bir rejim, sömürü üzerine kurulmuş bir düzen... Bu serinin “Uçuş Planı” ve “Tattoo” ile tanınan Alman yönetmen Robert Schwentke’nin yönettiği, distopya olarak görülebilecek ikinci filmi “Kuralsız / Insurgent”ta ana karakterimiz Tris, erkek arkadaşı Four’la Kate Winslet’ın canlandırdığı Jeanine tarafından yönetilen düzenden kaçıyor ve hippi çiftçilerin oluşturduğu dostluk grubuna sığınıyorlar. Ancak Jeanine’nin toplumun beş grubuna da uyan uyumsuzları avlaması, ikiliyi daha aktif bir mücadelenin içine çekiyor. Tris anne, baba ve arkadaşının ölümlerinden kendisini sorumlu tutup en büyük mücadeleyi de kendisiyle veriyor bir bakıma.

Çok daha ilginç denebilecek “Açlık Oyunları” yokmuş gibi davranırsak, “Kuralsız”, muhafazakar gözüken “Uyumsuz”dan daha güçlü bir halka. En azından, ilk filmin etrafta bağırarak koşuşturan polis gücünden daha karmaşık bir olay örgüsüne sahip.

Yazının Devamı

Eski moda yeni moda oldu

14 Mart 2015

Hollywood’un “Malefiz”, “Pamuk Prenses ve Avcı” gibi filmlerde görülen masalları ters yüz etme eğilimine hiç yüz vermeyen, aslına bağlı kalan bir masal uyarlaması “Sindirella”

Kadro etkileyici “Sindirella / Cinderella”da. Shakespeare uyarlamalarıyla ünlü saygın yönetmen Kenneth Branagh yönetmen koltuğunda, senarist deseniz “About a Boy”la tanınan Chris Weitz. Oyuncu kadrosunda genç nesilden parlak isimlerin yanı sıra Cate Blanchett, Derek Jacobi, Stellan Skarsgard ve Helena Bonham Carter göze çarpıyor. Kostümler üç Oscar’lı Sandy Powell’a emanet edilmiş. En ünlüsü 1950 yapımı Disney animasyonu olmak üzere defalarca sinemaya uyarlanmış masal ise bu kadronun elinde orijinaline sadık bir uyarlamayla yeni nesilleri bekliyor.
Hikayede son dönemin ezber bozma, prenseslere kılıç kuşatma gibi numaralarına başvurulmuyor. Sindirella mutlu çocukluğunun ardından kötü bir üvey anne ve iki üvey kardeşle baş başa kalıyor ve itilip kakılıyor. Sonra Branagh’ın romantik bir şekilde çektiği ormanda tanışılan prens, balo, camdan ayakkabılarla bildiğimiz Sindirella özetle.
Heyecan uyandırmıyor
Berlin Film Festivali’nde yarışma dışı gösterilen film, bildiğimiz eski tarz bir masal

Yazının Devamı

Büyük gözlerin esrarı

7 Mart 2015

Tim Burton kitsch resimleriyle tanınan Margaret Keane’in hikayesini anlatırken, karakterlerini üç boyutlu hale getiremiyor

Kendi kendisinin karikatürüne dönüştüğü şüphe götürmeyen yönetmen Tim Burton, “Büyük Gözler / Big Eyes” ile son döneminin en derli toplu filmini sunuyor. Yine de bu durum, 1990’ların yaratıcı yönetmeninin eski güzel günlerine döndüğü anlamına gelmiyor.

“Büyük Gözler” gerçek bir popüler kültür tarihi hikayesinden yola çıkıyor. İri gözlü çocukların yer aldığı kitsch resimler çizen Margaret’ın kendisinin de ressam olduğunu iddia eden eşi Walter, onun resimlerini kendi eserleri olarak pazarlar. Ama ne pazarlama! Ciddi eleştirmenler bu resimlerin sanat değerini topa tutarken, halk kapış kapış bu resimlerin posterlerini, kartpostallarını almaktadır. Margaret gitgide paranoyaklaşan Walter’ı terk ettikten sonra resimlerin hakları için dava açar ve bilindiği üzere eserlerin sahibinin Margaret olduğunu mahkeme de onaylar.

Hakkı yenen bir kadın

Film, Margaret’ın resimlerindeki gözleri gündelik yaşamında gördüğü birkaç sahne dışında Burton’ın uçarı dünyasından uzakta ve nispeten daha ağırbaşlı. Bir kadının hakkının yenmesi ve sömürülmesi öyküsü olarak

Yazının Devamı

Yaratıcı ve şaşırtıcı

28 Şubat 2015

Bu yılki Oscar’lara En İyi Film ve En İyi Yönetmen dahil dört ödül kazanarak damga vuran “Birdman”, sinefilleri mest edecek yaratıcılıkta, şaşırtıcı bir film

Geçtiğimiz hafta 87. Akademi Ödülleri’nden En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Orijinal Senaryo ve En İyi Görüntü Yönetmeni dallarında dört Oscar’la dönen “Birdman”, hem sektörün hem izleyicinin ilgisini birleştirebilen, güçlü bir sinema deneyimi.

Yılın en iyilerinden

Birdman adlı bir süper kahramanı canlandırmayı bıraktıktan sonra unutulmuş aktör Riggan, Raymond Carver uyarlaması bir tiyatro oyunuyla saygınlık kazanmanın peşindedir. Bu Broadway oyununun açılışından önceki günde başlayan filmde Riggan, alter egosu Birdman’le konuşur; sevgilisi, eski karısı ve eski bağımlı kızı ile muhabbet eder. Provalar telaşla devam ederken, Riggan’ın endişeleri artmaktadır.

İzleyiciyi Riggan’ın gerçek ve hayal arasındaki dünyasına tek plan görünümlü yapısıyla davet eden film, elbette başarılı olma, saygınlık kazanma gibi temalar üzerinden sinema sektörünün endişelerine tercüman olduğu için Akademi üyelerinin kalbini fethetti. Ama “Birdman”in kara mizahından etkilenip Riggan’ın peşinden sürüklenmek için sektörün sorunlarından

Yazının Devamı