Wall Street’in kâhinleri

9 Ocak 2016

Ödül sezonunun öne çıkması beklenen filmlerinden “Büyük Açık”, 2007’de başlayan ekonomik krizi öngören ve bundan büyük paralar kazanan karakterleri konu ediniyor

Anchorman” ve “Talladega Nights” gibi komedilerle tanınan yönetmen Adam McKay, filmografisinin en zor filmi “Büyük Açık / The Big Short”ta 2007’de başlayan ve milyonlarca insana ağır bedeller ödeten ekonomik krizi merkeze alan bir kara komediye imza atıyor. Michael Lewis’in aynı adlı ekonomi kitabından uyarlanan filmin karakterleri ise bu trajedinin kazananları.

İzlenmeyi hak ediyor

Sosyal açıdan zayıf, rakamları okumak açısından becerikli yatırımcı Michael Burry, emlak balonunun patlayacağını önden keşfedip bunu müşterileri için bir fırsata dönüştürüyor. Öngörülü banka yöneticisi Jared Vennett, sistemi karamsarlıkla sorgulayan öfkeli yatırımcı Mark Baum onu takip ediyor. Herkes ev kredisini ödemeye çalışırken, ekonomik kıyametin geldiğini gören bu bir avuç insan güvenilen sistemin çöküşünü fark ediyor ve Amerikan ekonomisine karşı bahis oynayıp büyük paralar kazanıyor.

Film hem öfkeli hem ironik hem kara mizaha eğilimli. Merkezde sıradan insanların pek anlamadığı bir yapı var. Bu yüzden film,

Yazının Devamı

“Moby Dick”in ilham kaynağı

2 Ocak 2016

Yönetmen Ron Howard, “Denizin Ortasında”da Herman Melville’in “Moby Dick”te ilham kaynaklarından olan Essex adlı geminin hikayesini anlatıyor. Hikayenin merkezinde elbette

beyaz dev bir balina var

Herman Melville’in kaleme aldığı Amerikan edebiyatının dev destanı “Moby Dick”in ilham kaynakları Melville’in bir balina avı gemisindeki anıları, hayal gücü ve güçlü kalemi bilindiği gibi. Ancak ona bu romanda ilham veren bir hikaye de Essex adlı balina avlayan geminin başına gelen korkunç trajedi. Ron Howard’ın yönettiği “Denizin Ortasında / In the Heart of Sea”, Essex’in hikayesini anlatıyor.

Hayatlarının sınavı

Filmde, yazarlık konusunda güven sorunları yaşayan Melville’in Essex’ten kurtulan bir avuç insandan biri olan Tom Nickerson’dan kimseye anlatmadığı hikayeyi öğrenmesini görüyoruz. 19’uncu yüzyıl başında aydınlatmada kullanılan ve servet değerindeki balina yağını elde etmek için doğaya meydan okuyan gemilerden biri de Essex. Aileden soylu kaptan George Polland ve çekirdekten yetişme ikinci kaptan Owen Chase, genç tayfa Nickerson’ın da aralarında olduğu ekipleriyle denize açılıyor. Farklı sınıflardan kaptan ve ikinci kaptanın ego çatışması sonucu zarar gören

Yazının Devamı

Ne sevgiliyle ne sevgilisiz

26 Aralık 2015

Yunan sinemasının harika çocuğuyken Amerika’ya transfer olan Yorgos Lanthimos, ilk İngilizce filmi “The Lobster”da eşsiz kalanların hayvana dönüştüğü bir distopya kuruyor

Genç Yunan yönetmen Yorgos Lanthimos, üçüncü filmi, karanlık, mesafeli ve esprili “Dogtooth”la (2009) sinema dünyasına çok az yönetmene nasip olacak parlaklıkta bir giriş yaptı. Etrafında yer alan Athina Rachel Tsangari ve Efthymis Filippou gibi sinemacılarla birlikte krizdeki Avrupa’nın alaycı çocukları olarak festival izleyicilerini distopik hikayelerle mest etti. Derken Yunanistan’da işler sinemacılar için de zorlaşınca, bu ekipten İngilizce film çeken ilk sinemacı Yorgos Lanthimos oldu ve bu yıl Cannes’da yarışan “The Lobster”ı çekti. Festivalden Jüri Özel Ödülü alması bir yana asıl değerli yönü, Colin Farrell ve Rachel Weisz’ın aralarında olduğu yıldız oyuncuların varlığına rağmen Lanthimos’un sevilen karanlık alaycılığını koruyabilmesi oldu.

İlk bölümü çok eğlenceli

Filmin distopik hikayesi şöyle: Ayrılık veya ölüm, bir nedenden dolayı eşini kaybeden insanlar, bir tatil köyüne alınıyor. 45 gün içinde buradaki diğer yalnız insanlar arasından kendilerine bir eş bulamayanlar, seçtikleri bir hayvana

Yazının Devamı

“Komedi filmi çeken kadın yönetmen hassas bir konudur”

20 Aralık 2015

Fransa’nın kendisini kamera arkasında da kanıtlayan yıldız oyuncularından Julie Delpy, Türkiye’de cuma günü gösterime giren “Lolo”yla altıncı kez yönetmen koltuğunda. Delpy komedi çeken yönetmenlerin soytarı olarak etiketlendiğini söylüyor

Avrupa sinemasının uluslararası yıldızlarından Julie Delpy, birçok oyuncunun ancak rüyasını görebileceği değerde yönetmenlerle çalıştı. Lars von Trier, Krzysztof Kieslowski, Jim Jarmusch, Leos Carax ve Richard Linklater, Fransız oyuncunun filmlerinde rol aldığı isimlerden sadece birkaçı. 2000’lerin başından itibaren ise kamera arkasına da geçip komedi ağırlıklı filmler yönetmeye başladı. Esprili, hareketli, bol diyaloglu hafif Woody Allen esintisi taşıyan Delpy komedileri serisi, bu hafta Türkiye’de gösterime giren “Lolo” ile sürüyor.

Altıncı filmi “Lolo”da Delpy, sadece senarist ve yönetmen değil. 40’lı yaşlarında aşkı kendisine hiç benzemeyen Jean-Rene’de (Dany Boon) bulan Violette’i canlandırıyor. Film, bu ilişkinin Violette’in oğlu Lolo (Vincent Lacoste) tarafından baltalanma çabalarıyla devam ediyor. Delpy ile filmin gösterildiği Venedik Film Festivali’nde bir araya geldik.

-“Lolo” iki kadın karakter arasındaki arkadaşlıkla

Yazının Devamı

Öksüz seriye hayran şefkati

19 Aralık 2015

Yaratıcısı George Lucas tarafından Disney’e satılarak terk edilen “Star Wars”un yeni yönetmeni J.J. Abrams, serinin büyük bir hayranı ve kendi gibi hayranları memnun etmeye çalışıyor. “Güç Uyanıyor”, seriyi başarıya taşıyan bazı özellikleri yakalarken bazılarını ise es geçiyor

Dünyanın dört bir yanında nefeslerini tutmuş milyonlarca insan “Star Wars” serisinin yedinci filmi “Yıldız Savaşları: Güç Uyanıyor / Star Wars: The Force Awakens”ı bekliyor. Yaratıcısı George Lucas tarafından hakları Disney’e satılarak adeta öksüz bırakılan popüler kültürün dev fenomeni, Hollywood’un büyük bütçeli yapımlarının iddialı ismi J.J. Abrams’ın ellerinde bir kez daha doğuyor. Görünen o ki Abrams, 1977 tarihli “Star Wars”la başlayan üçlemeyi çok iyi etüt etmiş. “Güç Uyanıyor”, seriyi başarıya taşıyan bazı özellikleri yakalayan bazılarını ise es geçen, ümit vâdetmesine ve keyifli vakit geçirtmesine karşın kusurları da olan bir başlangıç.

İlk üçlemenin bitişinden 30 yıl sonra başlayan “Güç Uyanıyor”da İmparatorluk’un küllerinden doğan Birinci Düzen adlı yeni kötüler, evreni tehdit ediyor. İsyancılar ise yıllar önce ortadan kaybolan Luke Skywalker’ı bulmaya çalışıyor. Bütün bu hengamenin

Yazının Devamı

Üç perdede Steve Jobs

12 Aralık 2015

Sinemanın parlak isimlerini bir araya getiren “Steve Jobs”, Apple’ın ünlü CEO’sunun hayatının kritik üç noktasını ele alıyor

Rock yıldızı muamelesi gören Apple CEO’su Steve Jobs’ı konu alan asıl filmin Ashton Kutcher’lı “Jobs” olmayacağı ortadaydı. 2011’de hayatını kaybeden Jobs’ı konu edinen asıl film, bu hafta gösterime giren “Steve Jobs”. Senaryosunda “Sosyal Ağ” ve “The Newsroom”la yıldızlaşan senarist Aaron Sorkin’in imzası var, yönetmeni ise ünlü Danny Boyle. Jobs’ı son birkaç yılda
A listesinin tepelerini zorlamaya başlayan Michael Fassbender canlandırıyor. Film, Walter Isaacson’ın yazdığı önemli Jobs biyografisinden yola çıkıyor.

Eleştirmenler sevdi

Sorkin ünlü şahsiyete hayatının kritik üç noktasını, piyasaya sürdüğü üç ürünün lansman dönemini ele alarak odaklanıyor. Biri 1984’te Apple Macintosh’un çıkışı. Diğeri Jobs, Apple’dan gönderildikten sonra kurduğu NeXT’in bilgisayarının 1988’deki tanıtımı. Üçüncü bölüm ise Apple’a döndükten sonra 1998’deki iMac görücüye çıkmadan önce. Tabii film, sadece iş anlarından oluşmuyor. Bu üç bölüm Jobs ve başta kabul etmediği kızının ilişkisinin değişimine de yer veriyor.

Aaron Sorkin’in, Danny Boyle’un tanımıyla

Yazının Devamı

Macbeth uykuyu öldürüyor

5 Aralık 2015

“Snowtown”la tanınan Justin Kurzel ikinci filminde cesur bir kararla Shakespeare klasiği “Macbeth”i uyarlıyor. Peki bu iddiasının altını doldurabiliyor mu?

Yönetmen Justin Kurzel’dan bahsedelim. “Snowtown” adlı bir ilk film çekti, seri cinayetler hakkında. 2000’lerin başlarında geçiyor. İkinci filmi için seçtiği proje, dünya dönmeye başladığından beri yazılmış en iyi metinlerden, iktidar hırsı ve güç kavgalarını anlatmada yüzyıllardır rakip tanımamış, insanın içindeki karanlıkla yüzleşme konusunda benzersiz William Shakespeare klasiği “Macbeth”. Üstelik daha önce Orson Welles, Roman Polanski ve “Throne of Blood”la Akira Kurosawa’nın aralarında olduğu isimler tarafından beyazperdeye uyarlanmış. Kurzel’ınki elbette altından kalkılması zor bir iddia.

Shakespeare’in metnine repliklerde sadık kalan ve bu yıl Cannes’da Altın Palmiye için yarışıp ödüllerden eli boş dönen film, General Macbeth’in Üç Cadı’nın “Kral olacaksın” kehanetinin ardından iktidar hırsına kapılması üzerine. Lady Macbeth’in de teşvikiyle Kral Duncan’ı öldüren Macbeth, tahtını korumak için kan dökmeye devam ediyor.

Doğru ve yanlış seçim

Film diyalogların aslına uygun kaldığı ancak günümüzün

Yazının Devamı

Vaftiz babası, arkadaş, patron...

29 Kasım 2015

Bu hafta gösterime giren “Casuslar Köprüsü”nde birlikte çalışan Tom Hanks ve Steven Spielberg, yalnızca yaratıcı bir işbirliğinden ibaret değil. İzleyicilerin çok sevdiği bu işbirliğinin sırrı, çok katmanlı ilişkilerinde saklı olabilir

Hollywood’un kendi alanlarının tepesinde yer alan iki ismi Steven Spielberg ve Tom Hanks. Bu hafta gösterime giren “Casuslar Köprüsü”nde dördüncü kez yönetmen ve aktör olarak birlikte çalışan ikilinin işbirlikleri verimli, buna şüphe yok. Ama onlar sadece mesai arkadaşı değil: Komşu olmalarının yanı sıra birlikte çalışmadan önce Hanks, Spielberg’ün çocuklarından birinin vaftiz babası olacak kadar yakın arkadaşıydı. Ama konu filmler olunca Hanks, Spielberg’e hâlâ “patron” diyor.

Bizim perdenin önüne oturup yaratıcı sonuçlarına tanık olduğumuz bu işbirliği 1998’de
“Er Ryan’ı Kurtarmak”la başladı. Bir zaman yolculuğu yaparsak, ikisi de 1998’de zaten zirvedeydi. Spielberg, “Jaws”, “E.T.”, “Üçüncü Türden Yakınlaşmalar”, “Jurassic Park” ve “Indiana Jones” serisinin ilk üç filmi gibi gişe canavarlarını geride bırakmıştı, hanesinde sinemanın klasikleri yazılıydı.

Mükemmel ikili: Tom Hanks (solda) ve Steven Spielberg.

Tom Hanks ise 1994’te “P

Yazının Devamı