Nil Kural

Nil Kural

nil.kural@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ödül sezonunun öne çıkması beklenen filmlerinden “Büyük Açık”, 2007’de başlayan ekonomik krizi öngören ve bundan büyük paralar kazanan karakterleri konu ediniyor

Anchorman” ve “Talladega Nights” gibi komedilerle tanınan yönetmen Adam McKay, filmografisinin en zor filmi “Büyük Açık / The Big Short”ta 2007’de başlayan ve milyonlarca insana ağır bedeller ödeten ekonomik krizi merkeze alan bir kara komediye imza atıyor. Michael Lewis’in aynı adlı ekonomi kitabından uyarlanan filmin karakterleri ise bu trajedinin kazananları.

İzlenmeyi hak ediyor

Sosyal açıdan zayıf, rakamları okumak açısından becerikli yatırımcı Michael Burry, emlak balonunun patlayacağını önden keşfedip bunu müşterileri için bir fırsata dönüştürüyor. Öngörülü banka yöneticisi Jared Vennett, sistemi karamsarlıkla sorgulayan öfkeli yatırımcı Mark Baum onu takip ediyor. Herkes ev kredisini ödemeye çalışırken, ekonomik kıyametin geldiğini gören bu bir avuç insan güvenilen sistemin çöküşünü fark ediyor ve Amerikan ekonomisine karşı bahis oynayıp büyük paralar kazanıyor.

Film hem öfkeli hem ironik hem kara mizaha eğilimli. Merkezde sıradan insanların pek anlamadığı bir yapı var. Bu yüzden film, ünlülerin basit benzetmelerle bize ekonomik sistemi anlattığı skeçlere yer vermeyi de ihmal etmiyor. Kaotik finans dünyasının bu yapısına yaslanan bir anlatım seçiyor. Nevrotik bir enerjiyle ekonominin çöküşünün yaklaşan adımlarına bakıyor. Enerjisini, dinamik ve mizahi anlatımını “Para Avcısı”ndan almış gibi görünüyor. Ancak Scorsese’nin müthiş filmi “Para Avcısı” antipatik karakteriyle mesafesini iyi ayarlarken, aynı bilincin “Büyük Açık”ta göründüğünü söylemek mümkün değil.

“Büyük Açık” sistemin kırılganlığından ve çıkar ilişkisinden dehşete kapılan karakterlere yer verse de eninde sonunda bu insanların felaketi fırsata dönüştürdükleri fikrine gereken ağırlığı vermiyor. Arada günah çıkarma seansları yok değil ama krizde evlerini, işlerini kaybeden milyonlarca kurban arka planda pek zayıf kalıyor. Film, karakterlerimizin haklılığını kanıtlamanın tatminini öne çıkarıyor. Buna rağmen, krizin gelişini, nedenlerini, sistemin dehşet veren yapısını ve sorumlularını izleyicinin dikkatini dağıtmadan anlatabilmesi “Büyük Açık”ı ödül sezonunun sürpriz filmi yaptı. Bütün bunlar da “Büyük Açık”ı sorunlarına rağmen izlenmeyi hak eden yapımlar sınıfına sokmaya yetip artıyor.

“Büyük Açık / The BIg Short”

Yön.:Adam McKay

Oyn.: Steve Carell (Mark Baum), Christian Bale (Michael Burry), Ryan Gosling (Jared Vennett), Brad Pitt (Ben Rickert), John Magaro (Charlie Geller), Finn Wittrock (Jamie Shipley)

Sen.:Charles Randolph, Adam McKay

Gör.:Barry Ackroyd

Müz.:Nicholas Britell

Rocky dövüşmüyor, öğretiyor

“Creed: Efsanenin Doğuşu / Creed”, ünlü boksör Rocky Balboa’yı merkeze alan serinin yedinci filmi. Sylvester Stallone’nin canlandırdığı Rocky, filmde serinin önemli karakterlerinden Apollo Creed’in oğlu Adonis Johnson’ı eğitiyor. Film, “Fruitvale Station”ın yönetmeni Ryan Coogler ve başrol oyuncusu Adonis Johnson’ı canlandıran Michael B. Jordan’ı yeniden bir araya getiriyor.

İlk “Rocky” filminden ilham almış görünen “Creed”, başta inandırıcılık sorunu yaşasa da filmde hem Rocky’nin hem Adonis’in birlikte mücadele etmeye başladığı noktadan itibaren izleyiciyle duygusal bir özdeşlik kurmayı ve etkili bir drama dönüşmeyi başarıyor. “Creed” boks filmi klişelerinden vazgeçmese de bunları gereken şeffaflıkla ve hakkıyla kullanabiliyor.

Tarantino’nun kârlı ve kanlı western’i

Sinemanın süperstar yönetmeni Quentin Tarantino’nun “kârlı western”i “The Hateful Eight”, senaryosunun internete sızması, efsane besteci Ennio Morricone’nin 40 yılın ardından bir western için film müziği bestelemesi gibi konularla bir süredir gündemdeydi. Her Tarantino filmi gibi her gelişme merakla takip edildi. Ama yönetmenin filmde bu ilgiyi hak eden becerileri sergilediğini söylemek zor.

Film, Daisy (Jennifer Jason Leigh) adlı aranan bir suçlu ve onu adalete teslim etmek isteyen kelle avcısı John Ruth’un yolculuğuyla başlıyor. Bu ikili, hedefleri olan Red Rock’a doğru giderken kar fırtınası yüzünden bulundukları at arabalarına diğer kelle avcısı Marquis Warren (Samuel L. Jackson) gibi misafirler geliyor.

“The Hateful Eight”, Tarantino’nun alametifarikası şiddet şovunu sergileyeceği bölüme doğru ilerlerken, gerilimli atmosferi yönetmenin ilginç karakter yaratma başarısı ve diyalogların da etkisiyle korunuyor. Filmin en parlak yönlerinden Morricone’nin orijinal müziğinin katkısı da yadsınamaz. Ancak şiddet bölümü geldiğinde Tarantino eski formunu sergileyemiyor. Tarantino’nun kendi sinemalarının karikatürünü yapmaya başlayan yönetmenler sınıfına doğru yol aldığı hissi, “Zincirsiz”le başlamıştı.
“The Hateful Eight”le ise güçleniyor.

Haftanın diğerleri

-Amerikalı yönetmen David O. Russell, başarılı “Umut Işığım”ın Bradley Cooper, Jennifer Lawrence ve Robert De Niro’dan oluşan ana oyuncu kadrosunu yeni filmi “Joy”için bir araya getiriyor. Filme adını veren karakter Joy (Lawrence), geniş ailesini arada tutan bir kadın. Bir gün çocukluğundaki keşfe meraklı yönünü yeniden bulup Türkiye’de “vileda” olarak bilinen paspası keşfediyor. “Joy” iddialı oyuncu kadrosu ve ümit veren konusuna rağmen en zayıf David O. Russell filmi. Temposuz, ritmi bir türlü tutmayan, dram olarak yeterince ilgi uyandıramayan bir yapım.

-Fransız yapımı komedi “Amman Hocam / Les profs”ve çocuklara hitap eden animasyon “Sevimli Tilki / Agent F.O.X.” haftanın diğer filmleri.

DVD

HAFTANIN YENİSİ

“ARABİSTANLI LAWRENCE / LAWRENCE OF ARABIA”

Project Popart adlı koleksiyondan yayınlanan bu David Lean filmi, gelmiş geçmiş en önemli epiklerden biri.