Bülent Ersoy’un sert sözleri, playback yaptığı için aldığı eleştiriler ve son olarak bir işadamının, verdiği davette sahneden indirilmesi... Ajda Pekkan bu olayı yalanlasa da bu aralar şanssızlığın peşini bırakmadığı bir gerçek
Önce Bülent Ersoy’un sert sözleriyle şok geçirdi Ajda Pekkan; son çare mahkemeye verdi ama Bülent Ersoy durur mu, korkar mı?! Aynen devam ediyor ne düşünüyorsa söylemeye; davaydı, tazminattı umru değil! Ajda Pekkan’ın işi zor görünüyor, bir yandan kendisine açılan dava, bir yandan kendisinin açtığı dava...
Sonra Harbiye Açıkhava konserinde baştan sona playback yaptığı için eleştirildi. Bunu daha önce de yazdım, böyle büyük konserlerde bir kaç playback tamam da, full playback olacak iş değil! Para verip oraya sanatçıyı dinlemeye giden binlerce kişiye büyük ayıp, canlı söyleyemeyen Açıkhava’ya çıkmamalı, sadece giyim kuşamla dinleyici uyutulmuyor...
Son olarak da Azeri bir işadamının; verdiği davette sahne alan Pekkan’ı beğenmeyip sahneden indirdiğini duyduk. Gerçi Pekkan bu olayı yalanladı ama buna benzer birşey yaşandıysa bile büyük saygısızlık... Sahnedeki sanatçıya her daim saygı göstermektir esas olan...
FAHRiYE’YE NE OLUYOR?
Fahriye Evcen’i oyunculuktaki başarısıyla takip edeceğimiz yerde, asabiyetine dair haberlerle takip ediyoruz! Son zamanlarda epey dikkatimi çekmeye başladı; “Fahriye Evcen sette olay çıkardı”, “Kafede garsonu tırnakladı” gibi haberler çıkıyor hakkında...
Ateş olmayan yerden bu kadar duman çıkmaz diye düşünüyorum. Ne büyük yıldızlar var ki “Ben starım” egosundan sonsuz uzak; her karşılaştıkları insanın gönlüne taht kurarlar.
Türkan Şoray’ın böyle bir haberini duyabilir miyiz mesela?! O herkese saygıyla sevgiyle yaklaşır, mütevazılığıyla, sempatisiyle sevilir. Sanki Türk sinemasının “koskoca Sultan”ı kendisi değilmiş gibi davranır.
Fahriye Evcen dünyanın en iyi oyuncusu olsun, daha bu kadar genç yaşta milleti “İllallah” ettirmeye başlarsa; garsonu, makyözü, onu bunu ezmeyi kendinde hak görürse biraz zor yol alır bu meslekte! Oyuncu alternatifinin bu kadar bol olduğu bir dönemde kimse “asabiyetiyle” anılan bir oyuncuyla çalışmak istemez
bir zaman sonra... Hayalet’ten söylemesi!
“O LA LA” DEDiRTEN DERGi...
Pazartesi akşamı taktım kankam Edi’yi koluma, Sortie’nin yolunu tuttum... Ünal Atılgan’ın kurucusu olduğu başarılı cemiyet dergileri “O La La Magazin” ve “A Plus”ın kokteyli vardı. Sohbetlere engel olmayacak dozda çalan güzel müzikler ve denize nazır ortamıyla sade ve çok keyifli bir gece düzenlemişlerdi.
Ünal Atılgan, uzun yıllardır magazini hakkını vererek yapan, işine büyük emek veren ve tek başına ayakta duran başarılı bir gazeteci; magazin var magazin var dostlar! Ne magazinciler gördü bu gözler... Bomba haber yapmak uğruna bol keseden atanlar, çamur at izi kalsın misali olmayan şeyler uyduranlar, can yakanlar, asap bozanlar! Elime verseler ümüğünü sıkacak kadar sevgi dolu(!) olduğum böyle biri var mesela!..
İşte bu yüzden Ünal Atılgan gibi; ‘kaliteyi koruyarak, kimsenin özel hayatına tecavüz etmeden, insanları kırmadan dökmeden, tam aksine değer vererek, saygı çerçevesinde’ magazin yapan ve çizgisini asla bozmayan isimler çok değerli...
“O La La” ve “A Plus” dergileri çıktıkları ilk günden itibaren dopdolu ve kaliteli içerikleriyle sivrilip sevildiler, aynen Atılgan’ın eski dergilerinde olduğu gibi... Küçük dev ekibiyle her seferinde harikalar yaratan Ünal Bey’in yeni projeleri de yoldaymış. Takipteyim!1