Nazlı Mengi

Nazlı Mengi

nazli.mengi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye’nin en kıymetli, en pamuklar içinde tutulması gereken sanatçılarından biri karşınızdaki; dünkü çocuk değil, Tatilini huzur içinde geçirmeyi ve sıradan insanlar gibi güneşlenip denize girmeyi hak etmiyor mu? Vallahi çok üzüldüm!

“Flaş flaş flaş! Şok şok şok! Sezen Aksu bütün çabasına rağmen bikinili görüntülenmekten kurtulamadı!” diyor haberde... Aksu‘yu bikinili yakaladıkları için pek gururlular, haberi uzattıkça uzatıyor, sanatçının yakalanmamak için sarf ettiği çabayı kare kare gösteriyorlar.
Tekneyle tatile çıkmış Sezen Aksu; denize girecek, pareosuyla girip suyun içinde çıkarıyor; denizden çıkacak, havlular geriliyor, herkes seferber oluyor. Yani iki kafa dinleyip huzur bulmaya giden sanatçının denize giriş çıkışı bile sıkıntı..
Biliyoruz ki gerçekten rahat bırakılmak ve bikinili görüntülenmemek istiyor, artık buna saygı duyup rotasını değiştirmez mi gazeteci?!
Türkiye’nin en kıymetli, en pamuklar içinde tutulması gereken sanatçılarından biri karşınızdaki; dünkü çocuk değil, “Beni bikinili yakalayamazsınııız” deyip “istemem yan cebime koy” misali yakalanmak isteyenlerden de değil... Tatilini huzur içinde geçirmeyi ve sıradan insanlar gibi güneşlenip denize girmeyi hak etmiyor mu? Vallahi çok üzüldüm!

OLMUYORSA OLMUYOR MUDUR?!
Bazı dostluklar vardır, su gibi akar gider; sorunsuz, tartışmasız, anlaşmazlıklar olmadan... Bir bakarsın uzun yıllar geçmiş, giderek kenetlenmişsin, artık koparmak değil aşındırmak imkansız... Aylarca, yıllarca uzak kalsan bile bıraktığın noktadan başlayan kusursuz ve ömürlük dostluklar... Bir bakışla birbirini anladığın, en ufak bir güven problemi yaşamadığın, sırtını gönül rahatlığıyla dayadığın dostluklar...
Diğer taraftaysa ittire kaktıra, kavga gürültü, birbirine ters gelen bir çok davranışa rağmen sürdürülen dostluklar var. Yine biliyorsun ki karşındaki seni seviyor, iyiliğini istiyor, iyi kötü anlarda yanında oluyor. Ama işte bir şeyler eksik, bir şeyler yanlış... Yeri geliyor samimiyetinden şüphe edebiliyorsun..
O seni anlamıyor, sen onun yaptıklarına anlam veremiyorsun, kırılıyorsun, üzülüyorsun, sinirleniyorsun ama kaybetmek istemediğin için zorluyorsun. Malum bu devirde dost bulmak zor, buldun mu da bırakmıyorsun. Bende bu model bir tane var bir süredir; hani kendimi tutmasam “Allah yarattı” demeyeceğim! Ama arkadaşlık bozulmasın diye içime atıyorum! İçime attıkça da uzaklaşıyorum, soğuyorum...
Böyle durumlarda kalıp savaşmak mı yoksa uzayıp kaçmak mı lazım? Sizce?..

HOŞ GELDİN YENİ SEZON!
Bir uyandım ki yaz bitmiş, sonbahar serinliği başlamış; ani bir geçiş oldu, alıştıra alıştıra olsaydı iyiydi! Ben de tam bir “yaz hayaletiyim”, sonbahardan kıştan hiç haz etmem, soğuk sevmem, koyun beni güneşin altına sıcaktan eriyeyim, ona bile razıyım!
Sonbaharın gelmesinde beni mutlu eden tek bir ayrıntı var, o da yaz boyunca çürüyen televizyonumun artık nadir de olsa açılacak olması!.. Kaçırmadığım iki dizi “Merhamet” ve “İntikam” başlıyor diye pek bir keyifliyim..
Nejat İşler’in yerine “İntikam”ın kadrosuna dahil olan Yiğit Özşener’i “Rüzgar” rolünde izlemek için sabırsızlanıyorum. Yeni Rüzgar, eskisini aratmayacak kesin.. Hürrem sendromu yaşamayacağız yani!
Bir de Çağatay Ulusoy ve Serenay Sarıkaya‘nın başrolünde olduğu yeni dizi “Medcezir”i merakla bekliyorum. Bu iki genç ve bakmalara doyulmaz güzel insan ekranın yeni “muhteşem ikilisi” olacak kanımca... Haydi başlasın diziler!..