‘Operadaki Hayalet’ müzikalinin hayatımdaki yerini ve anlamını düşününce bile duygusallıktan tüylerim ürperiyor! (Bakınız; köşemin adı bile ‘Hayalet’ten geliyor!) İlk kez 12 yaşındayken izlediğim müzikale duyduğum aşkla, o yaşta şan dersleri almaya başladım.
Çocuk aklımla en büyük hayalim bir gün ‘Christine’ rolünü oynamaktı. Her bir notasına, her bir kelimesine, en ufak ayrıntısına kadar ezbere bildiğim müzikalle ilgili, ‘asla gerçekleşme ihtimali olmadığına inandığım’ başka hayalim daha vardı; ‘Operadaki Hayalet’i kendi şehrimde, İstanbul’da izlemek!
Ağzı açıkta bırakacak kadar görkemli dekorların saniyeler içinde değiştiği, 1 tonluk devasa bir avizenin olduğu ‘dünyanın en etkileyici ve kurulması en zor sahnelerinden biri’ni İstanbul’da nereye kurabilirlerdi ki?
Aylar önce ‘Operadaki Hayalet’in Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde sahneleneceğini duyduğumda heyecandan nefesim kesildi. Nihayet geçen salı ‘dünyanın en ünlü hayaleti’ İstanbul sahnesindeki yerini aldı!
Hayalet’ten Zorlu’ya teşekkür!
Üstelik salı günü büyük bir keyifle katıldığım kostümlü provalarda müzikalin yönetmeni Arthur Masella; “Keşke gittiğimiz her yerde buradaki gibi sahneler olsa” diyerek
Para için hayvan katletmekten zerre gocunmayacak kadar vicdansız insanların olduğu bir dünyada, masum ve savunmasız hayvanların, “Bizim kadar yaşam hakkı olduğunun” bilincindeki duyarlı ve vicdanlı insanlardan başka koruyucusu yok.
İşte üç melek; Özge Özder, Ayça Varlıer ve Aslı Tandoğan, popülerliklerini ‘Hayvan haklarına farkındalık yaratmak’ için kullanıyor, canla başla çalışıyorlar. Özder’in hayalini kurduğu ve adıyla bile insanın vicdanına dokunan ‘Bana Göz Kulak Ol Duyarlı Yaşam Derneği’ni hep birlikte hayata geçirdiler ve çok dikkat çekici kampanyalara imza atıyorlar.
‘Kürkünü Çıkar, Vicdanını Giy’
Geçen cumartesi Sofa Otel’de yeni kampanyaları ‘Kürkünü Çıkar, Vicdanını Giy’in tanıtımını yaptılar. Fotoğraf sanatçısı Ümit Karalar, bu çok önemli farkındalık kampanyasına destek veren kürk karşıtı 28 ünlü sanatçının fotoğrafını çekti. Kampanyanın tanıtımı basında geniş yer buldu; ana haberlere, gündüz kuşağı programlarına konu oldu, Beşiktaş Belediyesi billboard’larla destek verdi. Bu sayede ‘kürk için yapılan hayvan katliamı’ milyonlarca kişiye duyuruldu.
Sorularımı yanıtlayan BGKO Derneği kurucularından Ayça Varlıer; ‘Kürkünü Çıkar Vicdanını Giy’ kampanyasının
İlkbaharın kendini hissettirmeye başlaması bana büyük mutluluk, neşe ve enerji verir hep... Ancak maalesef bu kez milletçe şoktan şoka sürüklenerek, her gün başka bir kabusa uyanarak çok tatsız günler geçiriyoruz ve neşeden, mutluluktan söz etmek giderek imkansızlaşıyor.
Savcı Kiraz’ın başına silah dayanmış görüntüsü gözümün önünden gitmiyor, kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Teröristlerin elini kolunu sallayarak Adalet Sarayı’na girmiş olmasını aklım almıyor. Ülke çapındaki elektrik kesintisiyle karanlığa gömülmemiz yetmedi, verdiğimiz şehitle o karanlığın tam dibine vurduk.
Aklımızda onlarca soru işaretiyle, gelecek kaygısıyla geçiyor günler... Artık hiçbirimizin can güvenliği yokmuş ve her an başımıza her şey gelebilirmiş endişesindeyim birçoğumuz gibi... Millet olarak huzurdan fersah fersah uzaktayız. Allah sonumuzu hayretsin.
BİZİMKİSİ BİR AŞK HİKAYESİ...
Geride bıraktığımız karanlık haftanın ağırlığı üstümüze çökmüşken büyük usta Kayahan’ın aramızdan gidişiyle derin bir sarsıntı daha yaşıyoruz şimdi. Benim yaş grubumun çocukluğuna, gençliğine, aşklarına ve hayatının her dönemine damga vuran şarkıların sahibi, yazdığı her bir sözle, yüreğinden kopan her bir
‘Aşk Yeniden’i Türk televizyonunun gelmiş geçmiş en sevimli ve mutluluk veren dizisi ilan ediyorum! İzlerken yüzümdeki gülümseme hiç kaybolmuyor, yeri geliyor kahkahalarla gülüyorum, yeri geliyor dizide işlenen ancak günümüzde bulunması mümkün olmayan o masum aşkla duygulanıyorum... Romantik komedinin adeta kitabını yazıyorlar!
Özge Özpirinçci’yi bugüne kadar hiç izlememiştim, benim için cidden büyük kayıpmış. Türkiye’nin en başarılı genç oyuncularından olduğu net, böyle doğal ve inandırıcı performanslara sık rastlamıyoruz malum.
Buğra Gülsoy başlı başına bir olay, o da doğallık ve inandırıcılıkta 10 numara. Tam anlamıyla efsane bir ikili çıkmış ortaya, bu güzel aşk hikayesinin o kadar tatlı bir çifti olmuşlar, karakterlere öyle gerçekçi hayat vermişler ki, izlemelere doyamıyorum. İkisine de bayılıyorum.
Fenomen karakter ‘Derin Şevket’
‘Derin Şevket’ rolünde usta aktör Tamer Levent’i büyük hayranlıkla izliyorum. Onsuz bu dizi katiyen bu kadar muhteşem olamazdı, eksik kalırdı. İnatçı, sert, herkesi korkutan ama içten içe duygusal ve koca yürekli karakter ‘Derin Şevket’ dizinin en büyük fenomeni!
Aslında izleyiciye antipatik gelebilecek
Survivor her zaman keyifle takip ettiğim, yarışmadan çok ‘büyük bir hayat sınavı’ olarak gördüğüm bir program... İtiraf edeyim, eğer fırsat olursa bir gün Survivor’a katılmak ve bu ‘hiç unutulmayacak deneyimi yaşamak’ da en çok istediğim şeylerden biri, bakalım kısmet!
Survivor sadece yarışmacılara değil, izleyenlere de sahip olduğu ama normal karşıladığı için takdir etmediği, şükretmediği ufacık şeylerin bile aslında ne kadar büyük birer nimet olduğunu gösteriyor.
‘Hamburger menüsü ödülü’ vardı geçenlerde. Ödülü kazananların yaşadığı tarif edilemez mutluluğun yanında, kaybedenlerin nasıl gözyaşı döktüğüne, bu üzüntü karşısında Acun Ilıcalı’nın bile hüzünlendiğine şahit olduk.
Hamburger yediğimiz zaman hangimiz bunun için çok büyük bir mutluluk yaşıyoruz bir düşünsenize? Halbuki tek bir patates kızartması bile nasıl önem taşıyor, ona ulaşamayanlar için...
Tokun açın halinden anlamasına, insanın sahip olduğu bir ekmek dilimine bile şükretmesine büyük katkısı olduğu için bu programı bir başka seviyorum. Anlayana çok fazla şey öğretiyor Survivor...
YİNE YAPTI YAPACAĞINI!
İdo Tatlıses’in ‘tatlı sesi’yle tanışmam ilginç olmuştu! ‘Sonsuz Teşekkürler’ şarkısı
Hollywood yıldızı Hugh Jackman’ın geçen hafta sahnelenmesi planlanan Zorlu PSM’deki şovu, ilk gösteriden sonra sağlık sebepleriyle iptal edildi edilmesine ama ben ilk gece gittiğim için onu izleyen şanslılardan oldum. Üzerinden bir hafta geçmesine rağmen bendeki etkisi hâlâ geçmedi, geçecek gibi de değil!
- Dünyanın en beğenilen aktörlerinden olan Hugh Jackman’ın aynı zamanda bu kadar muhteşem bir sesi ve ağzı açıkta bırakacak bir dans yeteneği olduğunu hiç bilmiyordum. ‘Allah’ın yetenekle donatıp gönderdiği’ çok özel bir adam...
- Bizdeki ‘iki dizide oynadım, üç şarkım tuttu ya da hiçbir şey yapmadım ama aşklarımla ünlü oldum’ diye burnu kaf dağında gezen insanları düşününce; milyonlarca kişinin hayran olduğu ve dünya çapında başarılara imza atan Hugh Jackman’ın mütevazılığı, sempatisi, tatlılığı beni benden aldı. Keşke şovlar iptal olmasaydı da ‘kendini bir şey sanan’ herkes onu izleyip biraz feyz alabilseydi!
Çatlatan aşk!
- Bir de kendinden 13 yaş büyük eşine olan aşkı var ki, hani Allah bozmasın da, açık konuşmak gerekirse kıskançlığımdan ortadan ikiye çatır çutur çatladım! Yakışıklılık desen bir içim su, karizma desen paçalarından akıyor, başarı desen en
Gece - gündüz demeden canla başla çalışıp, seneler boyunca emek verip, hayatını işine adayıp, karşısına çıkan türlü engel ve sıkıntılara göğüs gerip asla vazgeçmeyen....Yeteneğinin, azminin, alın terinin karşılığında başarıya ulaşanları büyük bir takdirle alkışlıyor ve gerçek başarının bu olduğuna inanıyorum.
Bu bahsettiğim gerçek başarıya sağlam bir örnek vermek gerekirse, henüz 27 yaşında olmalarına rağmen moda dünyasında kendilerini ispatlayan, herkesin beğenisini ve saygısını kazanan, gencecik yaşlarında önemli ve kabul gören bir marka yaratan ikiz kardeşler Raisa ve Vanessa’yı gösteririm.
‘Raisa & Vanessa’ markası için yıllardır nasıl büyük emek verdiklerine, bir an durup dinlenmeden çalıştıklarına, birçoğumuzu vazgeçmeye itecek zorluklar karşısında dahi bir an bile yıkılmayışlarına, bitmek bilmeyen pozitif enerjilerine, hayata karşı dik duruşlarına bizzat şahidim. Onlar bulundukları başarılı noktaya gerçekten hakkıyla gelenlerden...
Böyle ‘bahçe’ görülmedi
Pazartesi akşamı İstanbul Moda Haftası kapsamında muhteşem bir defileye imza attılar. ‘Garden of Raisa Vanessa / Raisa & Vanessa’nın Bahçesi’ koleksiyonunun defilesi; öncesinde verilen farklı konseptteki
Türk Dil Kurumu’nun ‘müsait’ kelimesini sözlükte, ‘Flört etmeye müsait olan, kolayca flört edebilen (kadın)’ şeklinde açıkladığı fark edilince, şaşkınlıktan hepimizin takkeleri uçtu ve haklı bir tepki patlaması yaşandı! Hani artık bu kadarına “Pes” ya da “Yuh” bile diyemiyorum, kelimelerin topu kifayetsiz kalıyor. Derdimi anlatmak için Türk Dil Kurumu’ndan yardım isteyeyim diyeceğim ama görünen o ki, asıl onlara yardım lazım!
Bundan sonra telefon açıp safça, “Alo müsait misin? Bir şey konuşacağım” diyen erkek zatlara, “Ne diyorsun sen bee, ne müsaitliğimi gördün ağzını topla!” desek hakkımız yani... Bu ‘kabul edilemez hata’nın derhal düzeltilmesini bekliyoruz, rezaletin son perdesi bu olsa gerek!
BİR EFSANE DAHA GİTTİ...
Bu dünyadan gitmek hepimizin ortak sonu ama nedense bazı insanlar sonsuza kadar yaşayacaklarmış gibi hissettiğim için gidişleri de beni büyük şaşkınlığa uğratıyor. Erol Büyükburç da ‘hep kalacak gibi olanlardandı’ işte, vefat haberini gördüğümde şoktan çığlık attım. Onu hep büyüklerimden dinlerdim, “Bizim gençliğimizin en büyük
popstarı” diye
anlatırlardı.
Birkaç sene önce jüri üyesi olduğu yarışma programında kendisine söz verilmediği için