‘Aşk Yeniden’i Türk televizyonunun gelmiş geçmiş en sevimli ve mutluluk veren dizisi ilan ediyorum! İzlerken yüzümdeki gülümseme hiç kaybolmuyor, yeri geliyor kahkahalarla gülüyorum, yeri geliyor dizide işlenen ancak günümüzde bulunması mümkün olmayan o masum aşkla duygulanıyorum... Romantik komedinin adeta kitabını yazıyorlar!
Özge Özpirinçci’yi bugüne kadar hiç izlememiştim, benim için cidden büyük kayıpmış. Türkiye’nin en başarılı genç oyuncularından olduğu net, böyle doğal ve inandırıcı performanslara sık rastlamıyoruz malum.
Buğra Gülsoy başlı başına bir olay, o da doğallık ve inandırıcılıkta 10 numara. Tam anlamıyla efsane bir ikili çıkmış ortaya, bu güzel aşk hikayesinin o kadar tatlı bir çifti olmuşlar, karakterlere öyle gerçekçi hayat vermişler ki, izlemelere doyamıyorum. İkisine de bayılıyorum.
Fenomen karakter ‘Derin Şevket’
‘Derin Şevket’ rolünde usta aktör Tamer Levent’i büyük hayranlıkla izliyorum. Onsuz bu dizi katiyen bu kadar muhteşem olamazdı, eksik kalırdı. İnatçı, sert, herkesi korkutan ama içten içe duygusal ve koca yürekli karakter ‘Derin Şevket’ dizinin en büyük fenomeni!
Aslında izleyiciye antipatik gelebilecek ‘Mukaddes’i kahkahalarla izleten Lale Başar, ılıman ama sabrı taşınca fıttıran baba ‘Fehmi’ rolünde Orhan Alkaya, otoriter olduğu kadar sevgi dolu babaanne rolünde Tülin Oral, dünya şekeri Karadenizli hala rolünde Nazlı Tosunoğlu yine bayılarak izlediğimiz usta oyuncular... Türkiye’nin en iyi modellerinden Didem Soydan oyunculukta da podyum başarısından geri kalmamış. Baş karakter ‘Zeynep’in oğlu rolünde değişimli izlediğimiz ikiz bebekler bile çok iyiler, oyuncu doğmak böyle oluyor zahir!
Jenerik müziği diziyi öyle güzel yansıtıyor ve beni kalbimden yakalıyor ki, sürekli dinliyorum. ‘Aşk Yeniden’ dizisi ekibiyle, senaryosuyla, müziğiyle A’dan Z’ye harika! Henüz izlemediyseniz, gerçekten çok şey kaçırıyorsunuz benden söylemesi!
Bir enkaz daha kaldıramam!
Dizide; sevdiği, güvendiği ve uğruna her şeyi geride bırakıp peşinden Amerika’ya gittiği sevgilisi tarafından yarı yolda bırakılan ‘Zeynep’in şu sözlerinden çok etkilendim: “Ben bir erkeğe güvenmekten de, inanmaktan da vazgeçtim, budadım hepsini... Çünkü ne kadar yükseğe çıkarsan, düşüşün o kadar sert oluyor ve ben bir enkaz daha kaldıramam.”
Birini sevip, ona güvenip sonra baş aşağı çakılmaktansa kimseyi sevmemek, kimseye inanmamak daha kolayıma geliyor benim de ve tanıdığım birçok kadın da aynı fikirde... Tabii ki hepimizin sevmeye, sevilmeye ihtiyacı var ama hayal kırıklıkları yaşamamak için insan duygularını köreltip, kalbine kilit vurabiliyor.
Keşke benim gibi hissedenlerin karşısına da ‘Aşk Yeniden’in kendini sevdiği kadını mutlu etmeye adayan dürüst, sevgi dolu ‘Fatih’i gibi birileri çıksa, biz de tekrar güvenebilsek! Haydi ‘Fatih’ kadarını beklemek hayal olur ama hiç değilse duygularını ve kalbini yitirmemiş, karşısınına çıkan her kadını aynı kefeye koymayan, bir var olup bir yok olmayı, kadına değer göstermemeyi karizma sanmayan biri olsa ona da razıyız!