Eğer Baykal Baykal değilse, Kılıçdaroğlu Kılıçdaroğlu olmayabilir mi?

22 Mayıs 2010

İlginç bir muammayla karşı karşıyayız. Malum seks videosundaki erkek Deniz Baykal değilmiş.
Bu dehşet gerçeği Baykal’ın tuttuğu bir dedektiflik bürosu ortaya çıkardı.
Eğer seks videosundaki kişi Baykal değilse o zaman istifa eden kişi de Baykal olamaz.
Çünkü bir kişi nasıl almadığı bilete isabet etmeyen ikramiye için Milli Piyango İdaresi’ne başvurmazsa, yapmadığı zinadan dolayı istifa etmek üzere de kameraların karşısına geçmez.
O zaman?
Nesrin Baytok’la Baykal birlikte olmadığına göre kim birlikte oldu? Yoksa Baytok da mı Baytok değil?
Ben Baytok olsam içime kurt düşerdi.

Yazının Devamı

Türk olmak kaza mı kader mi?

21 Mayıs 2010

Zavallı Türkiye. Başbakan Zonguldak’a gidiyor ve kömür madeninde ölenlerin yakınlarına yaptığı konuşmada, “Bu yörenin insanları aslında bu tür olaylara alışık” diyor. “Zonguldak bölgesinde bu tür olayları yıllardır yaşadık.”
“Bu mesleğin kaderinde maalesef bu var” diyor. “Bu mesleğe giren kardeşlerim bunu bilerek giriyorlar.”
Teselli bekleyen insanlara söylenecek laf mı bu?
Siz bu işler alışkınsınız, onlar da
er geç öleceklerini biliyorlardı.
Fazla tantanaya gerek yok.
Hadi herkes evine.

Yazının Devamı

Baykal’ı kim neden tuzağa düşürdü?

20 Mayıs 2010

Deniz Baykal ile Nesrin Baytok’un aşk ilişkisi birçok kişi tarafından yıllardan beri biliniyordu.
Neden uzun zaman saklanan bu ilişki CHP kurultayından birkaç hafta önce internete düştü?
Baykal ile Baytok’un o gün için ayarladığı gizli randevuyu kim bilebilirdi?
Kim buluşmanın meydana geleceği eve kamera yerleştirecek teknolojiye ve örgütlenmeye sahip?
Neden çekilen bandın tamamı
internete konmadı?
Ve en önemli sual: Tuzağın amacı olan Baykal’ın CHP başkanlığından elenmesinin en önemli sonucu ne olacak?

Yazının Devamı

CHP yumurtasında bu defa canavar çıkmayacak

19 Mayıs 2010

2001 seçimleri Türkiye’nin siyasi yapısında köklü bir temizlik yaptı. Seçmen 1960’lardan beri Türkiye’yi idare eden Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Turgut Özal ve Necmettin Erbakan’ın kurduğu partileri ve devamlarını siyasetin siyah tahtasından sildi. AKP onların boş bıraktığı yere yazıldı.
Temizlikten etkilenmeyen CHP ve MHP, eskiye ait iki parti olarak Meclis’te kaldı. Tıkalı damar gibi kireç bağlamış lider ve fikirlerle yola devam ettiler.
Bu partilerin genel başkanları iktidara gelme şanslarının sıfır olduğunu biliyorlardı. Ama yenilgi onlar için rutin bir şeydi: Ölünceye kadar muhalefete kalmak onlara yetiyordu. Yüreklerinin derinliğinde ikinci sınıf olduklarını, ikinci sınıf ideallerle yetinmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
Ama onlar için yeterli olan Türkiye için yeterli değildi. Demokrasi, iktidar ve en az bir alternatifinin bulunduğu bir yönetim modelidir. CHP ve MHP Türkiye’yi bu seçenekten mahrum bıraktı.

Kılıçdaroğlu’nun önü açıldı
AKP’nin köpeksiz köyde değneksiz dolaşma havasına sokan muhalefetin, özellikle CHP’nin etkinsizliğidir. Başbakan hesap verme gününün hiç gelmeyeceğine inanmaya, keyfileşmeye ve kabalaşmaya başladı.

Yazının Devamı

Sivastopol önünde

15 Mayıs 2010

Sivastopol önünde yatan gemiler Rus gemileridir ve 25 yıl daha yatmaya devam edecek.
Sivastopol, Karadeniz’de, Kırım Yarımadası’na, Ukrayna’ya ait bir limandır.
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Rusya bazı eski komünist ülkelerdeki askeri üslerini tasfiye etmedi. Ukrayna bunlardan biridir.
Ukrayna bağımsızlığına kavuştuktan kısa bir süre sonra Batı taraftarı bir hükümet iktidara geldi ve ilişkiler gerildi.
Kiev, Sivastopol’deki Rus üssünü kapatmak ve NATO’ya ve Avrupa Birliği’ne üye olmak istiyordu.
Moskova ise Ukrayna’yı çıkar bölgesi içinde tutmak, eskisi gibi özel ilişkilerini sürdürmek arzusundaydı. Ukrayna’nın kolunu bükmek için gaz fiyatlarını yükseltti. Kiev faturasını ödemekte zorlanınca kış aylarında gaz tedarikini kesti. Hem Ukrayna hem de Ukrayna üzerinden gaz alan Batı ülkeleri soğukta biraz titrediler.
Dünya Rusların istediklerini elde etmek için gazı silah olarak kullanmaya çekinmeyeceğini gördü.

Yazının Devamı

Ciner nükleerden çekildi mi?

14 Mayıs 2010

Son günlerde piyasada Turgay Ciner’e ait Park Holding’in nükleer santral projesinden çekildiği veya çekilmek zorunda bırakıldığına dair dedikodular dolaşıyor.
Bunlar doğru mu?
Ciner’in Park Teknik şirketi nükleer ihaleye Gazprom’un yan kuruluşu olan AtomstroyExport-Inter Rao’nun ortağı olarak girmişti.
İhale iptal edildi ama Ankara ve Moskova’da hükümetler teklifi geliştirmeye devam etti ve iki gün önce sonuca bağladı. İmzalanan ancak içeriği açıklanmayan anlaşma yakında Meclis’e sunulacak.
Endüstri kaynaklarından öğrendiğime göre, Ruslar ihale döneminde reddedilmiş olan 20.79 sent/kilovat saatlik birim fiyatını 12.34 sent/kilovata indirdiler.
Mersin Akkuyu’da inşa edilecek santralların maliyeti 15 milyar doların altında olacak.
İş kotarıldıktan sonra özel sektörde hükümete yakın bazı şirketlerin ağzı sulanmaya başladı. Park Holding’in işin dışına çıkarıldığı dedikodusunu yayan bunlardır.

Yazının Devamı

Partilerin başkanları değil sahipleri var

13 Mayıs 2010

Demokrasi sadece iktidarın kansız el değiştirmesi demek değildir.
Parti başkanlıklarının da pürüzsüz ve düzgün bir biçimde bir siyasetçiden diğerine geçmesidir.
Bu açıdan, altında yaşadığımız rejim demokrasi değildir.
Türkiye’de siyasi parti liderleri birer diktatördür. Siyasi partiler yasası ve parti tüzükleri genel başkanlara tam kontrol kurma, istedikleri kadar görevde kalma, canı çektiklerini milletvekili ve delege yapma yetkisi veriyor.
İstisnai haller dışında parti liderleri makamlarını musalla taşına taşındıklarında boşaltırlar.
Deniz Baykal’ın istifasının ardından bunu çok açık bir biçimde görmek mümkün. (Aslında istifa etmedi. Edemez. Ölür. Uyguladığı taktik, geri çekilmektir.)

Yazının Devamı

İki bacaklı bir adama üç bacaklı bir bakış

12 Mayıs 2010

Olayın üç bacağı var. 1- Evli bir parti lideri özel sekreteriyle aşk hayatı yaşıyor.
2- Kadını milletvekili seçtiriyor.
3- Bu aşk hayatının giyinik olmayı gerektirmeyen bazı anları gizlice görüntüleniyor ve internette yayınlanıyor.
Bu konuda ne düşünmeliyiz?
Parti liderinin sekreteriyle arasında aşk ilişkisinin olduğu Ankara’da birçoğunun malumu olan bir sırdı. Ama konu medyaya taşınmadı. Doğrusu da bu idi. Kimin kimle yattığı, söz konusu bir parti lideri olsa da kimseyi ilgilendirmez.
Evlilik dışı aşk konusunda her toplumun değerleri değişiktir. Fransa’da metres sahibi olmak normal karşılanır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde eski Başkan Bill Clinton’un Beyaz Saray’daki ofisinde seks yapması neredeyse halkça tutulmasını artırdı. “Hey! O da insanmış” diye düşündü birçok insan.

Yazının Devamı