Çok konuşan bankacılar

9 Haziran 2010

Türkiye’deki kadar bankacıların çok konuştuğu bir ülke var mı? Üst düzey bankacılar, banka patronları sık sık televizyonlarda boy gösteriyorlar, gazetelere, dergilere beyanat veriyorlar.
Kimsenin konuşma özgürlüğü ile sorunum yok.
Ama bankaları (ve genelde halka açık şirketleri) yönetenlerin canları isteyince beyanat verme özgürlüklerinin bir yükümlülükle beraber geldiğini bilmeleri lazım: Doğruyu söylemek, yanıltıcı bilgi vermemek...
Bir örnek. Geçen gün üst düzey bir bankacı CNBC-E televizyon kanalında konuşurken kamu bankalarının satılması durumunda bunlardan birini almakla ilgilenebileceğini söyledi.
Reuters de haberi CNBC-E’den alıp abonelerine duyurdu.
Bu bankacının beyanatından duyan bir insan bankasının (veya ona sahip olan yabancı hissedarın) cebinden birkaç milyar doları çıkartıp tık diye bir kamu bankasını satın alacak güce sahip olduğu izlenimine kapılabilir.
Diyebilir ki “Finans krizinin bitmekten uzak, kredinin kıt ve pahalı olduğu bir dönemde böyle bir güce sahip olan bir banka güçlü bir bankadır. Ben bu bankada paramı tutayım.” Veya “Ben kendi bankamdan paramı çekip bu semiz bankaya yatırayım.”

Yazının Devamı

Metin Münire

5 Haziran 2010

OZANKÖY
Boşandıktan ve kız arkadaşım tarafından ıskartaya çıkartıldıktan sonra yalnız yaşıyorum ve bu bana ev kadını olmanın ne kadar zor olduğunu öğretti. Çok geç, tabii. Hayat bana bütün dersleri iş işten geçtikten sonra öğretiyor. Bazı şeyleri hiçbir zaman öğrenmeyeceğimi de öğretti, en acısı da bu.
Gün doğarken arı kovanında uyanıyorum. Dalları pencereme kadar uzanan fil ayağı ağacının tohum salkımlarından bal toplayan sayısız arı var.
Bu dalları kısaltmam lazım aksi takdirde fareler onları kullanıp evde sömürge kuracak. Dün gece bir tanesini suçüstü yakaladım. Gece yarısını geçiyordu. Panjur sesiyle uyandım. El fenerinin ışığında pencerenin pervazında dönüp duran bir fare gördüm. Onu elimle aşağı itebilirdim ama sivrisinek ve salyangoz hariç hiçbir canlıyı öldürmüyorum. Onun için pencereyi kapatarak onu kaderi ile baş başa bıraktım.
Gene güneşli bir gün olacak.
Cibinliği katlayıp yatağın üstüne bağlıyorum. Yorganı havalandırmak için pencereden aşağı sarkıtıyorum. Yastıkları kabartıp yorganın üzerine diziyorum. Dört yastıkla yatıyorum. İki tane daha almayı düşünüyorum. Farkında değilim sanmayın. Kadınlar azaldıkça yastıklar çoğalıyor.
Bu ilk işim. Mutfağa iniyorum ve çay

Yazının Devamı

Yalanlama var ama yalan var mı?

4 Haziran 2010

Tekzip Arapça ‘Kizb’ kelimesinden geliyor. Sözlük anlamı ‘yalanlama, yalan olduğunu söyleme’ şeklinde.
Çevre ve Orman Bakanlığı Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürü Haydar Koçaker, Ankara’da iki mahkemeden karar alarak, Ilısu baraj projesi konusunda yayımladığım iki yazımı yalanladı.
Bu yalanlama gazetemizin çarşamba günkü sayısında çıktı.
Tekzibinin en can alıcı yerinde Sayın Koçaker diyor ki:
“Yazılarınızda ifade edildiği gibi işin ihale edilmeden bir firmaya verildiği iddiası asılsız bir ithamdan öteye bir mana ifade etmemektedir.”
Bundan ben şunu anladım: “Sen bu (Ilısu) baraj projesi ihale edilmeden bir firmaya verildi, diyorsun ama bu iddian asılsızdır, yalandır.”
İhalenin ne olduğunu hepimiz biliyoruz ama yine sözlüğe bakalım. Arapça ‘Havl’ kelimesinden geliyor. “Artırma veya eksiltme işinde istekliye bırakma” demek.

Yazının Devamı

Duygusallık tehlikeli bir kaptandır

3 Haziran 2010

AKP iktidara geldiğinde Türkiye’nin ABD ve İsrail ile ilişkileri iyi idi. Ortadoğu’da ise dengeli bir politika izleniyordu.
Şimdi İsrail ile hasım olduk. ABD ile ilişkilerimiz bozuk. Ortadoğu’da ise AKP politikası dengeleri radikal devletler (Suriye, İran) ve örgütler (Hamas) lehinde değiştirmekte.
Türkiye, Suriye ve İran dışında bölgede Hamas’ı destekleyen tek ülkedir. Türkiye’nin Hamas dostu politikası Arap ülkelerinde sokakta alkış getirmekte ama Arap hükümetleri tarafından soğuk karşılanmaktadır.
Özetle, deneyimli bir diplomatın sözleriyle AKP, Türkiye’nin dış politikasını “Ortadoğulaştırdı.”
Bu Türkiye’nin çıkarlarına uygun değildir.
Başbakan’ın duygusallığından ve kafa tutma huyundan, Dışişleri Bakanı’nın Ortadoğu’nun Kissinger’i olma sevdasından ve AKP’nin İslami eğilimlerinden kaynaklanıyor.
Daha kötüsü, bu politikalar birinci adımdan ilerisini hesaplamasını beceremeyenlerin hamleleriyle sürdürüldüğü için devamlı önümüze tatsız sürprizler çıkarıyor.

Yazının Devamı

DİL

29 Mayıs 2010

Ozanköy
Hayvanlar uzun süre hareketsiz durabilir. Bir zamanlar biz de durabiliyorduk. Ama avlamak ve avlanmak hayatımızdan çıktı. Avlanmıyoruz, sinir içinde aranıyoruz, dolanıyoruz, kıpır kıpır, negatif enerji saçıyoruz. Çoğu zaman uykuda bile dinlenme halinde değiliz. Sağa sola dönüyoruz, diş gıcırdatıyoruz veya sıkıyoruz.
Akşamüzeri, güneş battıktan sonra, bahçede yürüyüp güzelliklerini içerken karşıma bir karga yavrusu çıktı.
Çitlembiğin yere yakın dallarından birinin üzerinde hareketsiz oturuyordu. Ona beş altı adım kadar yakındım. Durdum ve onu seyretmeye başladım.
Bahçede ağaçlardaki yuvalarda büyütülen yavrulardan biri olmalıydı. Daha uçuş ustası olmamıştı. Uçabilseydi ben yanına yaklaşmadan kaçıp gidecekti. Yakalanmıştı.
Kurşuni renkteki sırtı dışında simsiyahtı. Pırıl pırıl, genç, hayat dolu bir siyahlık. Yaklaşıp işaret parmağımın sırtıyla tüylerini okşamayı çok istedim ama ona doğru birkaç adım atasam çığlık çığlığa kendini yere atıp çalıların arasında kaybolacak, tepemde tehditkâr gak gaklarla uçuşan anne ve babası tarafından kurtarılamayacaktı.
Yavru karganın vücudu taş gibi hareketsizdi ama durmadan açılıp kapanan gözleri dehşetini dışarı vuruyordu. Avucuma

Yazının Devamı

‘Havuzlu villalar’ın esrarı

28 Mayıs 2010

İki yıl kadar önce bir arkadaşımın evinde akşam yemeğinde belediyede çalışan bir kadınla tanıştım.
Bana Başbakan’ın İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasında kendi ve aile fertleri için villa yaptırmakta olduğunu söyledi.
Nerede, diye sordum. Söylemedi.
“Mimarı arkadaşım. Başının belaya girmesini istemem” dedi.
Israr etmedim. Etseydim belki söyleyecekti. Araştırsaydım da bulabilirdim. Boğaz’da beş altı villalık fazla inşaat yoktur. Ama araştırmadım ve gazeteye haber bile vermedim.
Genel olarak konuşacak olursak...
Kullanılamayacak haber kumarda kazanılmış para gibidir, insanı tedirgin etmekten başka bir şeye yaramaz. En iyisi ona sahip olmamaktır.

Yazının Devamı

İyi yaslar Zonguldak!

27 Mayıs 2010

Türkiye’de her felaketin bir basmakalıbı var. Düşen bütün uçakların pilotları ‘kahraman’dır. Bütün PKK şehitleri ‘alçakça pusu’ya düşürülür. Ne zaman bir maden felaketi olsa ‘bütün Türkiye Zonguldak için ağlar.’
Bütün bu laflar ve bu laflarla yoldaşlık eden törenler ve yalanlar ve timsah gözyaşları gerçeklerin üstünü örtmek, aptallıkları ve yeteneksizlikleri gizlemek için yazılmış birer alaturka piyestir.
Bütün pilotlar kahramansa ve kazaların kabahatlisi her zaman uçaklar veya kontrol kuleleri ise Türkiye’yi Avrupa’nın uçak kazası şampiyonu yapan nedenleri bulmak ve ortadan kaldırmak için bir şey yapmaya gerek yok.
Her felaketin bir de protokolü var.
Örneğin madende birkaç kişi ölürse Ankara’da kimsenin umurunda olmaz. 10 kişi? Enerji Bakanı belki bölgeye gider. On beş kişi? Kesinlikle gider.
20: Enerji Bakanı ile birlikte Çalışma Bakanı da gider. 30: Başbakan, milletvekilleri ve ilgili bakanlar.
Sonra?

Yazının Devamı

Sonun başlangıcı ama kimin için?

26 Mayıs 2010

Kılıçdaroğlu’nun CHP başkanlığına gelişi AKP’nin “alternatifsiz iktidar” statüsünün sonunun başlangıcıdır.
Eğer Kılıçdaroğlu kartlarını doğru oynarsa AKP gelecek seçimlerde tek başına iktidar olamayacak. Bitmez sanılan bütün saltanatlar gibi dağılıp gidecek.
Erdoğan kendini dev aynasında görmeye devam ediyor. Ama gerçek şu ki iki dönem iktidarda kalan herhangi bir başbakan gibi yıprandı ve bıkkınlık verdi.
Despot tavırları, çelişkili politikaları, sindirici ve saldırgan stili ve apartman dairesinden Boğaz manzaralı villaya terfi etmesi saygınlığını düşürdü. Taraftarlarını azalttı.
AKP iktidarının yaptığı birçok olumlu şeye karşılık rüşvet ve partizanlığı görülmemiş düzeylere çıkarması, tarikatlara serbest at koşturma meydanı açması birçok ılımlı insanı ürküttü.
Türkiye’deki seçmenin yaklaşık yarısı herhangi bir partiye bağlı olmayan, duruma göre oyunu veren kişilerden meydana gelir.
AKP ondan önce Turgut Özallı ANAP’ın yaptığı gibi bu gruba çekici geldi. Bunların büyük bir bölümünün oylarını alarak iki defa tek başına

Yazının Devamı