Demokrasi sadece iktidarın kansız el değiştirmesi demek değildir.
Parti başkanlıklarının da pürüzsüz ve düzgün bir biçimde bir siyasetçiden diğerine geçmesidir.
Bu açıdan, altında yaşadığımız rejim demokrasi değildir.
Türkiye’de siyasi parti liderleri birer diktatördür. Siyasi partiler yasası ve parti tüzükleri genel başkanlara tam kontrol kurma, istedikleri kadar görevde kalma, canı çektiklerini milletvekili ve delege yapma yetkisi veriyor.
İstisnai haller dışında parti liderleri makamlarını musalla taşına taşındıklarında boşaltırlar.
Deniz Baykal’ın istifasının ardından bunu çok açık bir biçimde görmek mümkün. (Aslında istifa etmedi. Edemez. Ölür. Uyguladığı taktik, geri çekilmektir.)
Hayali bile imkansız
Olgun bir demokraside, on sekiz yıl başkanlık yapmış, seçim kazanmamış, 72 yaşında bir politikacının istifası bir yenilenme, gençleşme ve atılım yapma fırsatı olarak görülür.
CHP’de bunun hayalini kurmak bile mümkün değil.
“Türkiye’de siyasi partilerin başkanları yoktur, sahipleri vardır” demişti bana geçenlerde Batılı bir büyük elçi.
CHP’nin sahibi Baykal’dır.
Partinin kadroları onun yerleştirdiği, ikbali ona bağlı, onun emrinde olan silik insanlarla dolu. Bu anca-beraber-kanca-beraberciler ne başka birini ne dinler, ne de başka birine yer açar.
Yapacakları, Baykal’ın işaret edeceği, uysal bir emanetçiyi seçmektir. O da sultan olur ama cariyelere dokunamaz. Baykal paşa gönlü istediğinde geri dönecek, o da gidecektir.
Koşulları böyle iken aklı başında hiçbir CHP’li (böyle birisi varsa eğer), siyasi harakiri yapmak niyetinde değilse, başkan adayı olmaz.
Bu şekilde CHP uzaktan kumandalı bir biçimde yönetilir. Mizansen ve hileli yönlendirme devreye girer. Bunlar Baykal’ın en güçlü olduğu şeylerdir. Açlık grevleri, bağlılık gösterileri, “Geri dön” yaygaraları “dayanılmaz” bir hal alır.
Alkış ve gözyaşı
Kongrede tek aday gösterilir ve oybirliğiyle seçilir. İhtiyar tilki geri döner ve yeniden tahta çıkar. Alkış ve gözyaşı.
Bu en çok kimin işine yarar?
AKP’nin.
Gürültü dindikten ve toz duman dağıldıktan sonra görülecektir ki Baykal’ın düşmanları tarafından in flagrante delicto yakalanmasının en önemli sonucu AKP’nin gelecek yıl yapılacak seçimleri garantilemesidir.
Baykal CHP’ye iyilik yapmak istiyorsa güçlü bir adayı desteklemeli, sonra inzivaya çekilip susmalıdır.
Ama bunu yapacağını ümit etmek Cumhurbaşkanı’nın sofrasında domuz pirzolası beklemek kadar abestir.
CHP ölüme mahkûm bir partidir. Celladı da Baykal’dır.