Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye’deki kadar bankacıların çok konuştuğu bir ülke var mı? Üst düzey bankacılar, banka patronları sık sık televizyonlarda boy gösteriyorlar, gazetelere, dergilere beyanat veriyorlar.
Kimsenin konuşma özgürlüğü ile sorunum yok.
Ama bankaları (ve genelde halka açık şirketleri) yönetenlerin canları isteyince beyanat verme özgürlüklerinin bir yükümlülükle beraber geldiğini bilmeleri lazım: Doğruyu söylemek, yanıltıcı bilgi vermemek...
Bir örnek. Geçen gün üst düzey bir bankacı CNBC-E televizyon kanalında konuşurken kamu bankalarının satılması durumunda bunlardan birini almakla ilgilenebileceğini söyledi.
Reuters de haberi CNBC-E’den alıp abonelerine duyurdu.
Bu bankacının beyanatından duyan bir insan bankasının (veya ona sahip olan yabancı hissedarın) cebinden birkaç milyar doları çıkartıp tık diye bir kamu bankasını satın alacak güce sahip olduğu izlenimine kapılabilir.
Diyebilir ki “Finans krizinin bitmekten uzak, kredinin kıt ve pahalı olduğu bir dönemde böyle bir güce sahip olan bir banka güçlü bir bankadır. Ben bu bankada paramı tutayım.” Veya “Ben kendi bankamdan paramı çekip bu semiz bankaya yatırayım.”
Böyle düşünen birisi yanıltılmış sayılır. Çünkü ne banka ne de ana hissedarı bir kamu bankasını satın alacak güce sahip değildir. Ne kasalarında böyle bir para vardır, ne böyle bir parayı borçlanabilme yeteneği. Bunu herhangi birisi bilemeyebilir ama sektörde olan herkes bilir.
Diğer şeyler bir tarafa, bankanın hisseleri yılbaşından bu yanan yüzde ondan fazla düştü, hissedarınkiler ise %50 küsur.
Hisselerin borsada kaç paradan muamele gördüğü bir bankanın gücünün göstergesi değildir, diyebilirsiniz. Haklısınız. Ama bankanın böyle bir girişimde bulunamayacağının tek emaresi borsadaki performans değildir.
Birkaç uzmanla yaptığım telefon görüşmesi bunu teyit etti.
“Kastedilen Vakıfbank veya Halkbank’ı almak ise bence şu durumda alması çok çok zor. Hatta imkânsıza yakın” dedi bir ekonomist.
Bir başkası “Amacın beni güldürmek ise başardın” dedi.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2001 krizinden bu yana bankaları sıkı biçimde zapturapt altında tutuyor. Global finans krizinden sonra bunu daha da sıkılaştırdı.
Belki bu konuya da bir el atar da daha olgun piyasalarda birçok kaşın çatılmasına neden olan bu tür konuşmaları yapmamaları için bankacıları uyarır.