Nükleerde ‘kervan yolda düzülür’ stratejisi

21 Eylül 2012

Almanya’dan sonra geçen hafta Japonya da nükleer enerji üretiminden çıkmaya karar verdi.
Bu iki karar bizi iki soruyla baş başa bırakıyor.
Dünyanın en büyük dört ekonomisinden ikisi nükleere mendil sallarken bizim sıfır deneyimle bu işe girmemiz ne kadar doğru?
Ve, neden bu iki ülke, ekonomilerine büyük yük bindirecek bu kararı aldı?
Bu sorulara cevap vermeden önce, konuyu doğru perspektife oturtmak için söylenmesi gereken bir şey var. Fukuşima’dan on sekiz ay sonra, nükleerde kalmak (29) veya nükleere (14) girmek isteyen ülkelerin sayısı çıkmak isteyenlerden çok fazladır.
Almanya’nın reaktörlerini kapatmak istemesinin ana nedeni kamuoyunun nükleer enerjiye şiddetle karşı çıkmasıdır. Almanya, Avrupa’nın en çevreci ve pasifist ülkesidir.

Halk baskısı güçlü

Yazının Devamı

Sinop nükleer santralı Çinlilere mi gidiyor?

20 Eylül 2012

Türkiye'nin ikinci nükleer santralını hangi şirketin yapacağı yıl sonundan önce belli olacak.
Öğrendiğime göre, Enerji Bakanlığı Çin, Fransa, Güney Kore, Kanada ve Rus şirketleri ile konuşuyor.
Bu kadar çok taliple, bu kadar kısa zamanda, kim nasıl konuşuyor da yıl sonuna kadar sağlıklı bir seçim yapılacak, büyük bir muamma.
Ama belki de muamma o kadar büyük değil. Çünkü seçilecek olan şirketin Çinli olacağı nerdeyse kesin.
Türkiye'nin nükleer enerji üreticisi olmak için seçtiği model sadece özel sektör mantalitesi ile çalışmayan devlet şirketlerine şans tanıyor. Talipler arasında hiç Amerikan şirketinin olmamasının nedeni bu.
Türkiye, cebinden para çıkmadan ve elektrik alımı dışında hiçbir garanti vermeden nükleer santral sahibi olmak istiyor. Bu Türkiye ile iş yapabilecek şirketlerin sayısını olağanüstü bir biçimde kısıtlıyor. Daha önemlisi, en modern ve güvenli reaktör teknolojisine sahip şirketlerin çoğunu Amerikan, Fransız, Japon elimine ediyor.
Yukarıdaki listede Türkiye'nin formülüne uygun iki ülke var: Çin ve Rusya. Birinci santral işinin havale edildiği Rusya'ya ikinci santralı da vermek pek akıl işi olmadığı için kala kala Çin kalıyor.

Yazının Devamı

Nükleer: Bilgisizlik mi daha büyük, öğrenmeme inadı mı?

19 Eylül 2012

Dünya Nükleer Birliği’nin (WNA) geçen hafta Londra’da yapılan toplantısındaki tek Türk bendim.
WNA Nükleer endüstrinin Birleşmiş Milletleri’dir. Uranyum üretim ve zenginleştirmesini yapan şirketlerin neredeyse tamamı ile nükleer enerji üreticilerinin yüzde seksen beşi birliğin üyesidir.
Hata olmasın diye katılımcıların listesini dikkatle inceledim ve bir yetkiliye Türk üye var mı diye sordum. “Üye olarak bir tek Türkiye Atom Enerjisi Kurumu var (TAEK),” dedi. “Ama onlar da yıllardır ne aidat ödüyorlar ne de katılıyorlar. Bu nedenle, belki, üyedirler diyemeyiz,” dedi.
Bizimkiler yoktu ama Türkiye’nin ilk nükleer enerji santralını kuracak olan Ruslardan ona yakın uzman vardı. Akkuyu nükleer projesini Ruslar adına götüren Alexander Superfin listede adı olanlar arasındaydı.
İkinci Türk nükleer santralına talip olan Çinliler, Fransızlar, Japonlar, Kanadalılar ve Koreliler de oradaydı.
Bizimkiler yoktu. Enerji Bakanlığı TAEK, kamu elektrik şirketleri, ne Akkuyu’nun ilk ortaklarından olan Park grubu, nükleer santrala mal satmak isteyen şirketler... Konuya ilgi duyacaklarını var sayabileceğiniz hiçbir kurum veya şirket Londra’da değildi. Ya her şeyi biliyor ya da bir şey

Yazının Devamı

Zeki kadın, estetikli kadın

15 Eylül 2012

Bir süre önce “Zeki erkek, seksi mi?” başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazının, çoktan çöp tenekelerinde kaybolduğunu sanırken, 48 yaşında olduğunu söyleyen bir kadından şöyle bir not aldım:
“Bir erkeği en çekici kılan özelliğin (zeka) olduğunu düşünürüm. Kadınla erkek arasındaki gizemli ilişkiyi daha çok üreme, soyun devamı gibi nedenlerle açıklayan sosyal Darwinizm’e göre zeki erkek aynı zamanda sağlıklı, genleri güçlü erkektir. Zeki erkeği tercihte kadın için pragmatik bir yön olabilir.
Her ne olursa olsun, zeka ve bilgiye, hayatı öğrenmeye, yorumlamaya ilişkin merak, sanırım, en belirleyici ve temel etken, kadının erkeği tercihinde.”
Ve sordu: “Peki, zeki kadının durumu ne dolaylardadır?”
Bu soruya şu cevabı verdim:
“Zeki kadınla birlikte olmak harikadır. Aptal (ve cahil) bir kadınla olmak cehennemdir. Ama, açık konuşmak gerekirse, kadının sadece zeki olması yetmez, biraz da güzel ve kadınsı olmalı. Nasıl kadın çocuğuna bakacak zeki, güçlü, eve ekmek getiren bir erkek isterse, erkek de ona güzel ve sağlıklı çocuk verecek, geniş kalçalı, iri göğüslü bir kadın ister. Doğa tuzağını böyle kurdu.”
Sonra, şimdi hatırlayamadığım bir nedenle, konu estetik ameliyata geçti.

Yazının Devamı

Alçaklık Heykelleri Müzesi

14 Eylül 2012

Eğer dershaneler kapatılabilirse, ki bazıları ihtimal vermiyor, seçimlerde AKP’nin sırtı bir daha yere gelmez.
Paradokslar, fanatiklik, partizanlık ve dış politikada ölümcül olabilecek hatalarına rağmen, AKP, hem kamu yararı olan, hem oy getiren şeyleri, cımbızla çeker gibi, bulup ortaya çıkarmakta mahir olmaya devam ediyor.
Dershanelerin kapatılması bunlardan biridir. Belki, bu güne kadar, AKP’nin almayı düşündüğü hiçbir karar bu kadar çok insana dokunmuyor.
Milyonlarca aile ve öğrenciyi olağanüstü rahatlatacak bir karar olacak bu.
Çocuklar bir sürü ruhsal bozukluğa neden olan baskılardan kurtulabilecek, çocukluklarını yaşayabilecek. Oyun oynayabilecek (oyun oynayabilecek yer bulabilirse beton şehirlerde).
Yeğenlerimden birinin oğlu çok akıllı bir çocuktur. İlkokuldan beri sınıfında hep ilk beş içindedir. Dershaneye yollanacak son çocuklardan biri olmasına rağmen gece gündüz, hafta sonu demeden, dershanededir. Bu yüzden, onu ne zaman görsem enerjisiz ve durağandır. Ve onu her gördüğümde yüreğim burkulur.
Az gelişmiş devletlerin en büyük düşmanı kendi halklarıdır.

Yazının Devamı

Heykeli dikilecek bir ahlaksızlık

13 Eylül 2012

Üniversite imtihanlarının soruları ortaöğretim müfredatına göre hazırlanmıyor. Dershanelerin müfredatına göre hazırlanıyor.
Bu açıklamayı Başbakan yaptı ve dershanelerin kaldırılacağını açıkladı.
Dershaneler yüz binlerce çocuğa hayatı zindan eden, ezbercilik yuvası zihinsel işkence odalarıdır. Uygar, eğitim sistemi kaliteli bir ülkede dershane (hapishane ve tımarhane ile kafiye yaptığına dikkatinizi çekerim) gibi kurumlara yer yoktur. Hiç olmazsa ayrı, dev bir sektör teşkil edecek, neredeyse alternatif bir eğitim kurumu olacak büyüklükte değil.
Başbakan’ı bu kararından dolayı kutlarım.
Yalnız açıklamasında bir boşluk var.
Eğer üniversite sınav soruları ortaöğretim müfredatına göre değil dershanelerin müfredatına göre hazırlanıyorsa burada suç oluşturan bir durum var. Birileri, milyar lira gelirli dershaneleri, bu yöntemle, sınavları geçmek için olmazsa olmaz hale getirerek haksız rant yarattı.
Başka hangi nedenle sınav soruları dershane müfredatına göre hazırlanıyor olabilir?

Yazının Devamı

Gülümseyin ve el sallayın çocuklar

12 Eylül 2012

İngilizcede “soul searching” diye bir deyim var. “Ruh taraması,” olarak çevrilebilir, belki. Kişinin, bir konuda, vicdanında, güdü, inanç ve tavırlarını keskin bir incelemeye tabi tutması anlamına geliyor. Bir cephaneliğin patlayıp 25 gencin ölmesi gibi olayların ulusta böyle derin ruh taramalarına neden olması gerekirdi. Neden, ileri ülkelerde ender görülen felaketler bizim ülkemiz için rutindir, diye muhasebe yapmalıydık.
Akşamleyin, önce BBC’yi izliyorum sonra bizim haber kanallarına geçiyorum. Türkiye’de, her Allah’ın günü, adamların bütün dünyayı tarayıp bulduğundan çok kötü haber var. Kötü haber yoksa, siyasilerin nefret ve hiddet dolu konuşmaları var. Ya da olmayan yerde yaratılan krizler. Bu adamlar Türk’ün Çin işkencesidir.
Neden kaçak taşıyan tekne, ardında atmıştan fazla ceset bırakarak, bizim sahillerimizde batar?
Neden Suriye bizim jetimizi düşürür ve nerede ve neden düşürdüğünü hiçbir zaman öğrenemeyiz?
Neden, sahibi de, inşaatçısı da Türkiye’nin en ünlü firmaları arasında olan bir barajın kapakları aniden yerlerinden fırlayıp suyun boşalmasına ve birçok çalışanın ölmesine sebep olur?
Neden başka hiçbir ülkede çökmeyen madenler bizde çöküp çalışanları on

Yazının Devamı

Eylül

8 Eylül 2012

Akşamüzeri batmakta olan güneşin bahçeye uzattığı gölgelerden anlıyorum mevsimin değişmekte olduğunu.
Güneş, iki gölge arasında upuzun yatıyor, uykuda, canlı bir yaratık gibi. Çok geçmeden gölgeler yorgan gibi üstünü örtecek, sonra hepsinin üzerine de karanlık serilecek.
Bir sessizlik var. Sonbahar, nedense, hep sessiz gelir.
Günler kısalıyor.
Ağustosböceklerinin ötüşü kesildi. Serçeler saçakların altındaki yuvalarına dönüyor. Turistler kuzeye, kuşlar güneye göçtü. Arı kuşlarının, kırlangıçların seslerini duymuyorum artık.
Geceleyin dağdan gelip perdeleri içeri üfleyen rüzgar serin.
Av mevsimi açıldı.

Yazının Devamı