Çanlar Türk rüşvetçileri için çalıyor

5 Temmuz 2007

Çin ve Japonya'yı bilmiyorum, oralarda rüşvet ve yolsuzluk bizde olduğu gibi bir tür dindir. Ama Batı'da rüşvet vermek ve almak artık iş yapmakla ilgili doğal bir masraf sayılmaktan çıkıyor. Bu değişim Batı'nın, eski Türk filmlerinde merdivenlerden yuvarlanıp gözleri açılan kör kız gibi birdenbire ışığı görmesiyle ilgili değil. Rüşvet, rüşvet verip işi bağlayan lehine haksız rekabet yaratıyor. Diğer şirketler, ürün veya hizmetleri daha kaliteli veya ucuz olsa bile, devre dışı kalıyor. İstenmeyen bu. Piyasalar aksak rekabetten nefret eder. Amerika Birleşik Devletleri'nde 1977 geçen bir yasa denizaşırı ülkelerde rüşvet verilmesini yasakladı. ABD Adalet Bakanlığı halen rüşvet iddiasıyla 55 şirketi soruşturuyor. Bu bir rekordur. Avrupa'nın en büyük şirketlerinden Siemens'in rüşvet verdiği iddiaları genel müdürü istifaya zorladı. Rüşvet verdiği iddia edilen üst düzey Siemens yöneticileri yargı önünde.ABD, Almanya, İngiltere gibi ülkelerde yargı bizdeki gibi çalışmıyor. Yargıçlar insaf tanımayan bir süratle kim olursa olsun paçayı ele verenleri hak ettikleri cezaya çarptırıyorlar. Türkiye'nin rüşvetçilerine kötü bir haberim var. Artık yabancı şirketlerden eskisi kadar kolay rüşvet

Yazının Devamı

AKP'den giderayak bir özelleştirme

4 Temmuz 2007

EGO Ankara Belediyesi'nin bir kuruluşudur. Devlet kuruluşu Botaş'tan doğalgaz satın alır, şehrin altındaki 5000 kilometrelik boru şebekesi aracılığıyla Ankaralılara satar. Oldukça basit bir faaliyet. Ama, sıradan olması gereken iş, kendinde has bir yer olan Ankara Belediyesi'nin devlet kuruluşlarına borç ödeme gibi bir alışkanlığı olmadığı için, arapsaçına döndü. Belediyenin Hazine'ye ve Botaş'a yüz milyonlarca dolar borcu var. Hazine'ye borcu var çünkü doğalgaz şebekesini kurmak için aldığı dış krediyi ödemiyor. Ödemeleri, gecikme faiziyle birlikte, borcu garanti etmiş olan Hazine yapıyor.Botaş'a borcu var çünkü yıllardır aldığı gazın parasını ödemiyor. Belediyeden tahsil edemediği alacakları Botaş'ın mali dengesini altüst etti, kârlı olması gereken şirketi piyasadan borçlanmaya zorladı. Seçim için tatile girmeden kısa bir süre önce hükümet Ankara Elektrik ve Havagazı Müessesesi EGO'yu özelleştirmek için Meclis'ten bir yasa geçirdi. Ankara Belediyesi'nin Hazine borcunun ne kadar olduğunu bilmiyorum. Ama şebekenin sadece birinci aşamasına 200 milyon dolardan fazla para harcanmış olması çapı hakkında bir fikir verebilir. Botaş'a borç ise 500 milyon doların üzerindedir."Ne güzel

Yazının Devamı

Kırk mı dedin? Yuhh!

1 Temmuz 2007

Ne yaparak? Hiçbir şey yaparak. Hiçbir şey yaparak gazetecilikte kırkıncı yılımı kutlamamdan hiç kimsenin haberi olmadı. Ne karımın, ne çocuklarımın, ne arkadaşlarımın, ne çalışma arkadaşlarımın ne de herhangi başka birinin. Kırk yıl önce, haziran başında bir öğleden sonra, üniversite mezuniyet sınavlarına çalışırken, Kavaklıdere'de tek başıma oturduğum bodrum katındaki evimden çıktım. Koltuğumun altında John Steinback'in East of Eden (Cennetin Doğusu) adlı kitap vardı. Kitabı Emre Ertürer adlı arkadaşımdan ödünç almıştım. (Selam Emre! Çok genç öldün be kardeşim!) Bitirdikten sonra telefon ettiğimde "Ablama bırak, ondan alırım" dedi. Emel o zamanlar Konur Sokak'ta olan Daily News'ta çalışıyordu. Beni gazetenin editörü Nick Ludington'la tanıştırdı. Konuşmaya başladık. Mezun olduktan sonra ne yapacağımı bilmediğimi söyledim ona. Rumlar iki yıl Erenköy tepelerinde mücahitlik yaptığım için yüzlerce üniversiteliyle birlikte dönmemek üzere beni adadan sınır dışı etmişlerdi. Diplomat olmak için Mülkiye'ye girmiştim, ama diplomatlığını yapmak istediğim ülke kaybolmuştu. Nick, "Gel, burada çalış" dedi. Aşağıya inip gazetenin sahibi İlhan Çevik'le konuştu. Sınavlar bittikten sonra başlamak

Yazının Devamı

Uçmak ve kalkınmak

30 Haziran 2007

Muhtemelen. Kesin cevap vermek için benden çok daha iyi bir iktisatçı olmak gerektiği muhakkak.Ama şu basit örnek havaalanı trafiğiyle kalkınma arasında bir bağlantı olduğunun kanıtı sayılabilir. Çin en hızla kalkınan ülkelerden biridir. Havaalanları Uluslararası Konseyi'nin* istatistiklerine göre, geçen yıl Beijing (Pekin) havaalanına yönelik yolcu trafiği yüzde 18 artarak 49 milyon kişiye ulaştı. Bu, dünyanın en büyük 30 havaalanındaki en büyük yolcu artış oranıdır.Ulaştırma Bakanlığı, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürülüğü'nün** istatistikleri 2002 ile 2006 yılları arasında Türkiye'de yolcu trafiğinde büyük bir artış olduğunu gösteriyor.Bu beş yıl içinde 36 ticari havaalanını kullanan iç ve dış yolcu sayısı yüzde 74 civarında artarak 59 milyon kişi oldu. Havaalanı yolcu trafiği bir ekonomik faaliyet endeksi sayılabilir mi? Bu trafiğin artması bir şehirde ve merkezi olduğu ilde refahın artıyor olduğuna dair güvenilir bir işaret olabilir mi? Aynı dönemde iç hat yolcu sayısı yüzde 400 arttı. Ve bilin bakalım, İstanbul, Antalya, Dalaman gibi turist alanları ve Adana'yı bir tarafa bırakacak olursak, Türkiye'nin en kalabalık havaalanı nerededir? Diyarbakır'da.Diyarbakır

Yazının Devamı

Doğalgazda değişen dünya düzeni ve Türkiye (1)

27 Haziran 2007

Petrol ve doğalgaz piyasaları birbirine benzer gibi görünse de aralarında esaslı farklar vardır.Petrol birçok ülkeden ithal edilebilir. Ama, bizim de bir parçası olduğumuz Avrupa piyasasının doğalgaz ithal edebileceği ülke sayısı çok kısıtlıdır: Rusya, Norveç, Cezayir. Petrol bir yerden bir yere ham veya rafine edilmiş ürünler olarak değişik araçlarla taşınabilir.LNG, yani sıvılaştırılmış gaz, bir yana bırakılacak olursa doğalgazın tüketiciler tarafından kullanılabilmesi için çıktığı yerden kullanılacağı yere boru hatlarıyla taşınması gerekir. Doğalgazda dünya düzeni değişirken Türkiye sakat politikalar dolayısıyla hem enerji darboğazına doğru gidiyor hem de yeni boru hattı projelerinde devre dışı bırakılıyor. Üç gün sürecek yazı dizimde bu konulara ışık tutmaya çalışacağım. Birçok halde gaz tüketileceği ülkeye ulaşıncaya kadar birden fazla ülkenin sınırlarını geçmek zorundadır. Her ülkenin siyasi gündemi değişiktir ve bazen ülkeler bu politikalarını boru hattı güzergâhları üzerindeki stratejik pozisyonlarını kullanarak yürütmektedirler.Rusya ile Ukranya arasında 2005 sonları ve 2006 başlarında meydana gelen krizin arz açısından yarattığı olumsuz sonuçlar hafızalarda hâlâ

Yazının Devamı

Yeni kapitalizmin rüzgârları

24 Haziran 2007

Özelleştirmeler, bankaların, sigorta şirketlerinin, orta boy ve büyük üretim şirketlerinin yabancılar tarafından satın alınması, İstanbul'un merkezindeki bazı gayrimenkullerin astronomik fiyatlara satılması hep bu olgunun sonuçlarıdır. Hükümet, yabancı sermaye yatırımlarındaki artışı salt kendi ekonomik politikalarının bir sonucu olarak görmek istiyor. Ekonominin 2001'den beri istikrara kavuşmasının bu gelişmelerde rolü yok değil. Ama esas olgu uluslararası kapitalizmdeki başkalaşımın yarattığı iklim değişikliğinin bize yansıttığı finansal hava durumudur. Bu hava durumunu biz yaratmadık. Şemsiyesiz yağmura yakalanan biri gibi, sadece sonuçlarını yaşıyoruz.Ve buna benzer gelişmeler sadece bizde olmuyor. Amerika Birleşik Devletleri'nden Avrupa Birliği'ne, Brezilya'dan Rusya'ya, Çin'den Hindistan'a her yerde yeni kapitalizm rüzgârları esiyor.Kapitalizmin geçirdiği değişimin arkasındaki en büyük neden, devasa boyutlarda ulaşan uluslararası likiditedir. Bazı devletlerin ve zenginlerin elinde astronomik miktarlarda serbest para birikti. Bu para, karnı guruldayan bir dev gibi, yatırım ve faiz arıyor.Geçen 25 yıl içinde Batı'da, özellikle ABD'de, muazzam bir sermaye birikimi meydana

Yazının Devamı

Kıbrıslı Türkler Kıbrıslı Türktür, Kıbrıslı Türk kalacaktır

23 Haziran 2007

Bu garibanlar sayıları 150 bini hiçbir zaman geçmemiş olduğu halde Osmanlıların adayı fethettiği 1571'den bu yana 436 koca yıl Türk, Müslüman ve adalı kalmayı becerdiler. Ne paşalardan milliyetçilik dersleri almaları gerekti, ne de AKP'den Kuran kursu. Kıbrıs Türk toplumu dışında eski Osmanlı ellerindeki Türklerin hepsi şu veya bu şekilde eridi, Kıbrıslı Türkler ayakta kaldı. Bir şeyleri doğru yapmış olmaları lazım, ne diyorsunuz?Ama, mümkün değil. Kendilerini bir türlü beğendiremiyorlar. Bir türlü yeterince milliyetçi ve Müslüman olamıyorlar, Türkiye'de yeterince milliyetçi ve Müslüman olan ve bu yüzden birbirlerini yemekten başka iş yapmaya vakit bulamayan abileri gibi. Kıbrıslı Türklerin kendilerini beğendirmeleri kolay değil. Askerlere göre yeterince Türk değiller. AKP'ye göre yeterince Müslüman değiller. Adayı paylaştıkları Rumlara göre yeterince Kıbrıslı değiller. Avrupa Birliği'ne göre yeterince Avrupalı değiller. Eksikliklerinden birini kapatmak için Ankara'dan gelen paralarla birçok yere cami inşa edildi. Kimsenin gitmediği camilere imamlar yollandı. Şimdi bu program Kuran kurslarıyla takviye ediliyor. Bu yaz okullarda ilk defa devlet tarafından finanse edilen Kuran

Yazının Devamı

Sığ sularda Osmanlı devlet deneyimini aramak

22 Haziran 2007

İngiltere'de 1980'lerden beri Kuzey İrlanda konusunda tamamen partilerüstü bir politika uygulanıyor. İşçi Partisi Kuzey İrlanda sorunu konusunda Muhafazakârları destekledi, Muhafazakârlar da 10 yıldan beri iktidarda olan İşçi Partisi'nin yüzde yüz arkasında. Sonuç bir yandan İngiltere, diğer yandan Dublin ve IRA'yı temsil eden Sinn Fein arasında barış sağlanmasıdır.İspanya'nın Bask eyaletinde Kuzey İrlanda'nınkini andıran bir milliyetçi terör var ve durdurulamıyor. Orada iktidar ile muhalefet arasında fikir birliği yok. Sonuç: Patlamaya devam eden bombalar, dökülmeye devam eden kan, bitmeyen acı. Kürt sorununun halledilememesinin en büyük nedeni ilgililerin üzerinde uzlaştığı, partizanlık üstü, akıllı ve sürekli bir politikanın yokluğudur. Türkiye'de durum İspanya'da olduğundan da kötü.Bizde hükümetin attığı veya atmayı planladığı her adım muhalefet tarafından yerden yere vuruluyor. Hangi hükümet veya hangi muhalefet olduğu önemli değil. Bu belanın başladığı 1980'lerden bu yana bütün hükümetler ve muhalefet partileri için geçerli.Sadece AKP döneminde durum daha da kötüledi ve fikir ayrılığı bütün devlet kademelerine yayıldı. AKP'nin Kürt politikasına (eğer böyle bir şeyin

Yazının Devamı