Özelleştirmeler, bankaların, sigorta şirketlerinin, orta boy ve büyük üretim şirketlerinin yabancılar tarafından satın alınması, İstanbul'un merkezindeki bazı gayrimenkullerin astronomik fiyatlara satılması hep bu olgunun sonuçlarıdır. Hükümet, yabancı sermaye yatırımlarındaki artışı salt kendi ekonomik politikalarının bir sonucu olarak görmek istiyor. Ekonominin 2001'den beri istikrara kavuşmasının bu gelişmelerde rolü yok değil. Ama esas olgu uluslararası kapitalizmdeki başkalaşımın yarattığı iklim değişikliğinin bize yansıttığı finansal hava durumudur. Bu hava durumunu biz yaratmadık. Şemsiyesiz yağmura yakalanan biri gibi, sadece sonuçlarını yaşıyoruz.Ve buna benzer gelişmeler sadece bizde olmuyor. Amerika Birleşik Devletleri'nden Avrupa Birliği'ne, Brezilya'dan Rusya'ya, Çin'den Hindistan'a her yerde yeni kapitalizm rüzgârları esiyor.Kapitalizmin geçirdiği değişimin arkasındaki en büyük neden, devasa boyutlarda ulaşan uluslararası likiditedir. Bazı devletlerin ve zenginlerin elinde astronomik miktarlarda serbest para birikti. Bu para, karnı guruldayan bir dev gibi, yatırım ve faiz arıyor.Geçen 25 yıl içinde Batı'da, özellikle ABD'de, muazzam bir sermaye birikimi meydana geldi. Çin'in dış ticaret fazlasından biriktirdiği rezerv miktarı 1,200 trilyon dolar civarındadır.Beş sene önce varili 25 dolar olan petrolün 70 dolara çıkması, petrol üreten ülkelerin kasalarında havadan 1,800 trilyon dolar depoladı.Bütün bu fonlar faizleri düşürerek global ekonomik aktiviteye müthiş bir ivme verdi. Uluslararası finans dünyasında hiçbir şey eskisi gibi değil ve olmayacak. Yatırım bankacılığı, ortaya çıktıklarından beri bankaların esas faaliyet alanı olan ticari bankacılık faaliyetlerini arka plana itmeye başladı. Bankalar kadar büyük işler yapan private equity (özel sermaye) şirketleri, hedge fund'lar var. Derivatives, option features ve swaps gibi doğru dürüst Türkçe çevirileri bile bulunmayan finansal enstrümanlar, yüz trilyonlarca dolarlık hacimlere ulaştı.Batı'da bu tür faaliyetlerden bir yıldan az sürelerde dolar milyarderi olan birçok insan var.Geçen yıl şirket satın almaları ve birleşmelerinin toplam değeri 4,000 trilyon dolara yakındı. Artık hiçbir şirket, satın alınamayacak kadar büyük değildir. Sermaye sahibi, önem sırasında endüstriyel üretim yapanın önüne geçti.Saniyesinde haberleşmeyi mümkün kılan teknolojik gelişmeler ve Türkiye gibi uzun yıllar kapalı olan ekonomilerin liberalleşmeyle dünyaya açılmaları, bu olgulara zemin hazırlayan diğer unsurlardır. Türkiye'ye 2005-2006'da giren 30 milyar civarındaki yabancı, toplamın içinde bir damla olmakla beraber, büyük gürültü kopardı. Şirketlerimiz elden gidiyor! Ama daha işin başındayız. İç istikrar sürer, uluslararası hava bozulmazsa yabancılar satın alınabilecek bütün şirketleri alabilirler. mmunir@milliyet.com.tr Uluslararası kapitalizm şekil değiştiriyor. Türkiye'ye yönelik rekor yabancı sermaye girişinin arkasındaki esas neden bu değişimdir.