Rüzgâr eser, Türk es geçer olmamalı

20 Haziran 2007

Rüzgâr esince pervaneler dönüyor, türbinleri harekete geçirerek elektrik üretiyor. Rüzgâr bedava, elektrik bedava. Tesisi çalıştıranların teneffüs ederken çıkardığı karbondioksit dışında havayı kirletme özelliği sıfır. Ancak gerçek bu kadar basit ve hoş değil. Rüzgâr enerjisi dahil yenilenebilir kaynaklar (termal, güneş, gelgit) mevcut teknoloji ve maliyetlerle dünyanın elektrik talebine cevap vermekten çok uzak.Uluslararası Enerji Ajansı'na göre dünyanın yenilenebilir kaynaklardan elde ettiği elektrik 2004'te toplamın yüzde 2'si kadardı.Rüzgâr enerjisinin en büyük sorunu, rüzgârın her zaman esmemesidir. Ortalama bir günün sadece dörtte birinde herhangi bir yerde rüzgâr vardır. Rüzgâr esmeyen zamanlarda elektriği sürekliliği olan gaz, petrol gibi kaynaklardan karşılama zarureti var. Rüzgâr enerjisinde öncü ülkelerden biri olan Almanya rüzgâr türbinlerinin yüzde 16 kapasiteyle çalıştığını açıkladı. Yani kurulu türbinler rüzgârsızlıktan her 100 saatin 16'sında çalışıyor. Kulağa hoş geliyor. Rüzgâr enerjisi. Her bir türbinin ürettiği elektrik miktarı az olduğu için kayda değer büyüklükte kapasiteler elde etmek on binlerce türbin kurmaya bağlıdır. Bir hesaba göre, İngiltere'nin

Yazının Devamı

Yeni yetme bir rüzgârcı: Muzaffer Akpınar

18 Haziran 2007

Kendi sözleriyle, o şimdi "yeniyetme rüzgârcı." Yenilenebilir enerji alanında faaliyet göstermek amacıyla kurulan Dost Enerji Üretim Sanayi ve Ticaret A.Ş. adlı yatırım şirketini yönetiyor. Bu işte iki ünlü ortağı var. Türkiye'yi cep telefonuyla tanıştıran, Turkcell hissedarlarından Murat Vargı ve eski Turkcell Genel Müdür Yardımcısı Ruhi Doğusoy. Vargı ailesinin MV Holding'i Dost Enerji'nin yüzde 51'ine sahip. Akpınar'ın "Portmobil" şirketinin yüzde 40, Doğusoy'un RDO Ltd'sinin yüzde 9 hissesi var. Akpınar, şirketin Yönetim Kurulu Başkanı, Doğusoy ise CEO, yani Genel Müdürü.Dost Enerji, yatırımına İzmir, Bergama yakınlarındaki Yuntdağı'nda bir rüzgâr çiftliği kurmakta olan Innores Enerji Üretim Sanayi ve Ticaret A.Ş.'yi satın alarak başladı. Eski Turkcell Genel Müdürü Muzaffer Akpınar şimdi ne yapıyor diye merak ediyorsanız söyleyeyim. Innores'in sahibi, rüzgâr enerjisi planlama, kurma, çalıştırma ve finansman konularında uzman Alman şirketi Innovent idi. Innovent Yuntdağı'na 17 Alman malı Nordex N90-2500 KW rüzgâr türbini kuruyor. Gelecek yıl bittiğinde, tesis Türkiye'nin en büyük rüzgâr çiftliği olacak ve 70.000 kişilik bir kasabanın elektrik ihtiyacını karşılayacak kadar

Yazının Devamı

Turkish Bank Türktür Türk kalacaktır

2 Haziran 2007

Dabdoub İstanbul merkezli Turkish Bank'ın azınlık hissesini satın almak üzere olan National Bank of Kuwait'in (NBK) Genel Müdürü'dür. Ankara Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nden mezun oldu. Türkiye'nin, Süleyman Demirel'in deyimiyle "7 sente muhtaç" olduğu 1980'li yıllarda NBK'nin petrol almak için Hazine'ye kredi açmasına önayak oldu. Turgut Özal hizmetlerinden dolayı ona Türk vatandaşlığı verdi.Turkish Bank da kim, diye soracak olursanız haklısınız.Turkish Bank Türkiye'nin belki de en sessiz ve derinden giden bankasıdır. Banka 1901'de Lefkoşa'da Kıbrıslı Türk tüccarlar tarafından kuruldu. Sahipleri 1978'de bankanın Londra bölümünün başına, 43 yaşındaki, Akbank'lı Tanju Özyol'u getirdiler. Altı yıl sonra bankacılığa olan ilgisini kaybeden ana hissedarlar Turkish Bank'ı satışa çıkardılar. Özyol "Satacaksanız bana satın" dedi. Bankayı satın aldı ve İstanbul'a taşındı. Türkiye İbrahim Dabdoub'u tanımıyor ama İbrahim Dabdoub Türkiye'yi iyi tanıyor. Özyol'u herkes Kıbrıslı zanneder ama o bir Türkiye vatandaşıdır. Birkaç yıl önce yabancı bir dergi için onunla mülakat yaptığımda Özyol, "Bankacılığı İngilizlerden öğrendim" demişti. "Oyunu her zaman kurallarına göre oyna. Hiçbir zaman

Yazının Devamı

Hüsamettin Danış'a fırsat verilecek mi?

1 Haziran 2007

Kozlu, Türk Hava Yolları ve Coca Cola'da üst düzey yöneticilik yapmış, Türkiye'nin kalkınması konusunda derin düşünceleri ve endişeleri olan parlak bir işadamıdır. Sanırım AKP'de ciddiye alınacağına güvenmediğinden, "vitrin" olarak istismar edilebileceğinden korktuğundan Erdoğan'a hayır dedi.Keşke demeseydi, onlara da kendine de bir fırsat tanısaydı, diye düşündüm. AKP'yi merkeze yaklaştıracak her adım hem AKP hem de Türkiye için hayırlıdır.Hüsamettin Danış için endişem değişik. Danış 1999-2006 yıllarında Türkiye'nin en büyük ve en kârlı kuruluşlarından biri olan Türkiye Petrol Rafinerileri A.Ş'nin (TÜPRAŞ) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü idi. Cem Kozlu'nun AKP'nin milletvekili adayı olma teklifini duyduğumda ne kadar üzüldümse Hüsamettin Danış'ın CHP'den aday olduğunu öğrendiğimde o kadar sevindim. CHP Kocaeli aday adayı olmak için başvuruda bulundu. Acaba listeye alınacak ve seçilme şansı olan birinci sıraya konacak mı? Yoksa, Türkiye'de mutat olduğu şekilde, negatif seleksiyon mu (iyiler dışarı, daha az iyiler içeri) işleyecek?Endişem bu. 1950 doğumlu Hüsamettin Danış Türkiye'de petrol konusundaki sayılı isimlerden biridir. Kimya mühendisi olarak lisans ve yüksek

Yazının Devamı

Kararsızlıktan karanlığa doğru

23 Mayıs 2007

Bir tür Özal-öncesi karma ekonomi modelinin hüküm sürdüğü elektrik belki de bunun iyi bir örneğidir.Elektrikte kamu ile özel şirketler yan yana faaliyet gösteriyorlar. Ama sektör tamamen kamunun hâkimiyeti altındadır. Oyunun kurallarını belirleyen, fiyatı tespit eden, yatırım teşviklerini saptayan, yatırımları yönlendiren hükümettir. Özel sektör hareket tarzını neredeyse tamamen bunlara göre belirliyor. Türkiye 1980 Özal reformlarından sonra merkezden yönetilen bir ekonomiden serbest piyasa ekonomisine geçmeye başladı ama bu geçiş tamamlanamadı. Tamamlanmadığı her sektörde işler iyi gitmiyor. AKP döneminde enerji politikaları hep köstekleyici, akıl karıştırıcı ve piyasanın ve dünyanın gerçeklerine ters oldu.Kısa bir süre önce yasalaşan ve imzalanmak üzere Cumhurbaşkanı'na gönderilen Nükleer Güç Santrallarının Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Yasa bu alaturkalıkların en güzel örneklerinden biridir. Ayrıntıya girmeden şu değerlendirmeyi yapmak yeter: Hiçbir ciddi şirket bu kifayetsiz yasa çerçevesinde Türkiye'de nükleer santral kurmaz.Enerji sektörüne girmek veya buradaki yatırımlarını artırmak isteyen sayısız yeterli yabancı şirket olmasına rağmen AKP'nin

Yazının Devamı

Ankara, Ankara, güzel Ankara

22 Mayıs 2007

Ama geçen sene 3.300.000 iç hat yolcusu Ankara Esenboğa Havaalanı'na gelip gitti. Bunların büyük çoğunluğu günübirlik İstanbul'dan gelen işadamı ve kadınlarıdır. Sayıları her geçen yıl artıyor. 2005'te bu trafik bir yıl öncekine nazaran yüzde 25 daha azdı. Bu yılın ilk dört ayında geçen yıla oranla yüzde 24 artış oldu. On binlerce işadamı ve kadınının her gün oturdukları yerden kopup içinde yaşadıkları ülkenin başkentine gitmeleri sadece bize has bir olgudur.Bu sonsuz hicret neyi gösteriyor? Türkiye'nin ne kadar merkezden yönetildiğini, ne kadar bürokratik bir ülke olduğunu, ne kadar çok şeyin bakanların ve bürokratların iki dudağı arasında olduğunu. Ankara ne turizm merkezidir, ne endüstri, ne de finans. Ve ne de, politika ve bürokrasiyi dışarı bırakacak olursak, herhangi bir şey. Bir kuruluşun devletle ne kadar çok işi varsa o kadar çok Ankara'ya adam göndermek zorundadır.Müteahhitlerin bütün işi devletle olduğu için, herkes gibi İstanbul'a kaçmış olsalardı, her gün Ankara'ya gidip gelmek zorunda kalacaklardı. Bu ıstıraba katlanmamak için Ankara'da kalmayı tercih ettiler.Onlar dışında herkes tüydü.İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'na kayıtlı şirketlerden hiçbirinin merkezi

Yazının Devamı

Arılarla akşam vakti

20 Mayıs 2007

Acaba neden bu saatlerde ve neden grup olarak geliyorlar?Ben dut ağacının altındaki masada oturuyorum. Bazen birkaç santim önümden arılar geçiyor. Ayağa kalkıp yürüyünce saçlarıma dolanıyorlar, kollarıma, yüzüme çarpıyorlar, temaslarını derimde hissediyorum. Filayağı ağacının dalları duta değiyor, dutunkiler zakkuma, zakkumunkiler üzerinde kırmızı tomurcuklar olan nara, narınkiler duta. Geçen yıl da bu mevsimde gelmişti arılar. Geri dönmüş oldukları için mutluyum. Birçok ülkede arılar esrarengiz bir şekilde ölüyorlar. Kovanı terk ediyorlar, bir daha geri dönmüyorlar. Demek ki hem arılar sağlıklı hem de bahçe. Bahçe ne kadar sağlıklıysa o kadar çok kuş, böcek, arı ve yaban hayatı çeker. Filayağı ağacından yüzlerce arının vızıltısı geliyor. Ağacın salkım şeklindeki tohumları büyümeye başladı. Arılar bunlar için geliyorlar. Günde iki defa. Sabahleyin güneş doğarken ve akşamüzeri güneşin batmasına yakın. Bir de kirpim var. Kirpim dememeliyim, çünkü kirpi dolaşan bir yaratıktır. Herhangi bir bahçeye ait değildir. Gider, gelir. Veya gelmez. Kirpi, kışları bahçede, bu tür yaratıklar için hazırladığım barınakta geçiriyor. Basit bir şey. U şeklinde yan yana dört kiremit. Üzerleri

Yazının Devamı

Kalitesizlik kültürünün kısa öyküsü

19 Mayıs 2007

Türk pamuğu dünyanın en iyi pamuğudur. Türk tütünü de dünyanın en iyi tütünü.Bunların hiçbiri doğru değil. En kaliteli pamuk tropikal bir bitki olan Sea Island pamuğudur (gossypium barbadense) ve bizde yetiştirilmez. En kaliteli tütün Küba'da yetişir.En kaliteli çayların vatanı Çin, Hindistan ve biraz da Sri Lanka'dır. Bizim çayımız kalitesizdir. Kalitesizliğin en önemli nedeni devletin çaya taban fiyat vererek kaliteye aldırmadan ürünün tamamını satın almasıdır. Vasıf değil miktar para getirdiğinden, üretici için kalite unsur olmaktan çıktı.Kaliteli çaylar şampanya veya havyar kadar pahalıdır. Ünlü şaraplar gibi, yetiştirildikleri plantasyonların adıyla satılan, marka olmuş, çaylar vardır. Şimdi sokağa çıkıp "En güzel çay hangi çaydır?" diye yüz kişiye sorsam, herhalde doksan dokuzu "Türk çayı" der. Paris'te Marriage Freres veya Palais des Thes, Londra'da Harrods ve Fortnum&Mason gibi mağazalarda kilosu 50-100 euro arasında satılan çok Çin ve Hint çayı var. Karadeniz çaylarını ise, eğer bulabilirseniz, birkaç euroya satın alabilirsiniz.Çay, şarap gibi, yetiştiği çevrenin özelliklerini yansıtır. Toprağın niteliği, iklim, yağmur ve güneş ve yaprakların toplanma zamanı her çayı

Yazının Devamı