Kamudan kastım, devletten maaş alan herkestir.Ranttan kastım ise vatandaştan veya bütçeden yasal olmayan, hak edilmemiş para talep etmek ve almaktır. Belediyede çalışan bir memurun yasal hakkı maaşıdır. İnşaat izninin altında imza atmak için vatandaştan rüşvet alırsa, bu, ranttır. Belediye başkanının yasal hakkı da maaştır. Bir ihaleyi veya satın almayı onaylamak için şirketten aldığı rüşvet ranttır.Türkiye'de rant alabilecek durumda olan kişilerin çoğunun rant aldığını var sayabilirsiniz.Bu T.C.'nin Osmanlı'dan devraldığı çok eski bir Türk geleneğidir. Tarih kitapları İstanbul'un fethinden kısa bir süre sonra Patrikhane'nin tamiri için gerekli iznin rüşvet karşılığında alındığını yazıyor. (Türkçe tarih kitapları değil, tabii.) Bugün durumun değişik olduğunu sanmıyorum. Kural olarak, Türkiye'de kamuda rant alabilecek otoriteye sahip kişiler otoritelerini rant almak için kullanır. Rüşvet Türkiye'de, Osmanlı'da olduğu gibi, iktidarın bir imtiyazı addedilir.Yasalar rüşvet alanı koruyor. Milletvekili dokunulmazlığının bir türlü kaldırılamamasının arkasındaki nedenlerden en önemlisi, politikacıları rüşvet iddialarına karşı korumaktır.Memurların da yargı dokunulmazlığı var. Onlar amirlerinin izni olmadan kovuşturulamazlar, yargıç karşısına çıkartılamazlar. Bu muafiyetin esas amacı, memurları rüşvet suçlamalarına karşı korumaktır. Amir bu muafiyeti kolaylıkla kaldırabilir. Ama, tatbikatta, bu hemen hemen hiç olmaz. Çünkü amir de rüşvet halkasının bir parçasıdır. Bu halka yukarıdan aşağıya birçok insanı kaplar.Rüşvet kişisel değil, kolektif bir çıkar kapısıdır. Örgütlüdür, yani, mafya gibi.Elinde rüşvet alma fırsatı olan ama almayan birçok memur, politikacı, yargıç vesaire var. Ama kurumlarının özelliğini belirleyen bunlar değil, rüşvet alanlardır. Dürüstler rüşvet çarklarının dönmesini önleyemezler. Rüşvet düzeni bunları kenarda kalıp seslerini çıkarmamak şartıyla tolere eder. Sisteme karşı çıkanlar şu veya bu şekilde ezilir, kenara atılır, sürgün olur veya kendiliklerinden ayrılırlar. İçeride kalanlar da, ender haller dışında, en üst makamlara çıkamazlar. Yasa rüşvetçiyi koruyor Ahlaksızlık o kadar yaygın ve açıktır ki gençler arasında "Dürüst para kazanılmaz" şeklinde bir inanç var.Rüşvet bir ahlak sorunudur ve ekonomik sonuçları vardır. Kamu hizmeti görürken kamu yararı değil kişisel çıkar gözetildiğinde kamu kaynakları israf edilir. Devlet tarafından sağlana hizmetler güvenlik, eğitim, sağlık, ulaşım, enerji eksik ve kalitesiz olur. Bu, geri kalmışlık olarak rüşvet alanlar ve verenler dahil, herkese yansır. Rüşvetçilerin çocuklarıyla aynı düzeysiz okullarda okur. İstanbul'da herkes aynı trafik tıkanıklığıyla cebelleşir.Ahlaksızlık bulaşıcı bir ekonomik hastalıktır ve devlet otoritesini kullananlara has değildir. Bilirkişiye ters rapor yazdırtır. Öğretmene özel ders verdirtir. Doktora devlet hastanesinden özel muayenehanesine hasta taşıtır.Ahlaksızlığın yaygın olduğu yerde güven olmaz. Ekonomik aktörler arasında güven yokluğu geri kalmışlığın temel nedenlerinden biridir. Ahlaksızlık genetik özellik gibidir. Şeker hastalığı gibi, bir nesilden diğerine aktarılır. Örgütleri, kurumları, hükümeti sarar. İnsan ilişkilerini çürütür, güven duygusunu yok eder. Kalkınmada ahlak sermayeden önemlidir. Sermaye borçlanabilirsiniz ama ödünç ahlak olmaz.Bu konuya bilimsel bir yaklaşım için: http://www.voxeu.org/ Does morality affect economic performance? Ahlak Ekonomik Performansı Etkiliyor mu? Guido Tabellini mmunir@milliyet.com.tr Ahlaksızlık bulaşıcı