Medya patronu Acun Ilıcalı, Elazığ depremiyle ilgili kampanya yapmış ve toplanan 73 milyon liranın AFAD’a bağışlandığını açıklamıştı.
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ilginç bir açıklama yaptı, 73 milyon liranın AFAD’ın hesaplarında görünmediğini iddia etti. AFAD ise yaptığı açıklamada gelen paraların peyderpey hesaba geçtiğini, toplanan 82 milyon liranın içinde Acun’un topladığı 73 milyon liranın da bulunduğunu bildirdi.
Tartışma nereye varır bilmiyoruz. Ancak şunu kaydedelim... Milliyet ve kimi başka gazeteler geçmişte bu tür kampanyalar düzenlediler. Bu kampanyalarda vatandaşların yaptığı yardımlar günü gününe adlarıyla ve bağışladıkları miktarla birlikte yayımlandı. Toplanan paranın tamamı her gün açıklandı.
AFAD’ın internet sitesini gözden geçirdik. Filistin, Sudan, İdlib başta olmak üzere pek çok mağduriyet bölgesi için hesap açılmış, banka hesap numaraları verilmiş. Ancak toplanan miktarlar belirtilmediği gibi, kimin ne kadar yardımda bulunduğu da işlenmemiş...
AFAD olsun, Kızılay gibi dernekler olsun
Ankara’da 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nün düzenlediği panelde tarikat ve cemaatler tartışılırken Prof. Esergül Balcı, ülkede bir milyon çocuğun tarikatların elinde eğitim gördüğünü, medreseye başlama yaşının 3’e kadar indiğini, Doğu’da bazı okulların dış ülkelerin kontrolüne girdiğini anlatıyor. İlahiyat Fakültesi öğretim Üyesi Prof. Dr. Sönmez Kutlu söz alıyor, o da özetle diyor ki:
Tarikat ve cemaatlerin din algısında, topluma cinsiyet ayrımcılığı üzerinden bir dindarlık aşılanmaya çalışılıyor. Bu yapılara girenler, önce kadın-erkek ayrımcılığı yapıyor, her olaya cinsiyet açısından yaklaşıyor, sonra ailesinden, toplumdan ve değerlerinden uzaklaşıyor.
Tarikatçı ve cemaatçi yapıların din algısında, şeyhlerden inanç veya kanaat önderleri üretiliyor. Oysa bir Müslüman’ın inancı konusunda ona önderlik yapacak kendi aklı ve özgür iradesidir.
Tarikatçı ve cemaatçi yapıların din algısında akıl aleyhtarlığı hâkim. Menkıbe, hikâye ve hurafelere dayalı
Milletçe başımız sağ olsun... Söylenecek başka ne var.
En umut kırıcı, en hüzün verici olan da budur.
Yazmanın, çizmenin, konuşmanın hiç fayda etmemesi.
Felaketlerden ders alınmaması. Üç gün ağlayıp dördüncü gün hiçbir şey olmamış gibi hayatın devam etmesi.
Dönüp dolaşıp aynı yere gelinmesi.
Değerli gazeteci Müyesser Yıldız, 1999 körfez depreminden hemen sonra (20 yıl önce) yazdığımız yazıyı hatırlattı. Demişiz ki genel havaya bakıp:
“Teşhis: ‘Takdir-i ilahi...’
Gazeteciliğin sönmez ışığı Uğur Mumcu’yu katledilişinin 27. yılında saygı ve özlemle anıyoruz...
Uğur’a yönelik kanlı saldırı basının tümüne verilmiş bir gözdağı idi.
Halkı aydınlatmaya yönelik cesur gazeteciliğe ölümcül bir darbe...
Uğur’un katili diye sonradan birkaç kişi hapsedildi. Gerçek katiller ise hâlâ karanlıkta.
Demokrasi nedir? Halkın kendi seçtikleri kişiler eliyle kendini yönetmesi... Peki, ülkemizde halk kendi kendini yönetiyor mu? Halkın çıkarları gözetiliyor mu?
Milyonlarca vatandaşın yaz tatilini geçirdiği Bodrum, Marmaris, Datça, Fethiye, Köyceğiz ilçelerini de içine alan Muğla’dan bir manzara sunalım... Belediye Başkanı Osman Gürün anlatıyor:
”İlimiz genelinde toplam 641 maden ocağı var. Bu madenlerin 333 tanesi ormanlarımızda, yüzde 9.3’ü arkeolojik sit alanlarında bulunuyor. Madencilikle ilgili verilen bu ruhsatların hiçbirinde bizden görüş alınmadı. Bırakın görüş almalarını, hangi alanlara ruhsat verildiğini öğrenemiyoruz. Resmi olarak yazdığımız yazılarımıza yanıt verilmiyor. Bu kadar geniş alanlar yerel yönetime sorulmadan, bilgi verilmeden padişah fermanı gibi dağıtılıyor. Ben plan yaparken 13-14 kuruluştan görüş alıyorum. Bunlar bizden bilgi almıyor, sormuyor. Enerji tarafına bakıyoruz. Yıllarca, Yatağan Termik Santrali’ne filtre takılmadı. Akciğer ve kalp hastalıkları aldı başını gitti. Nihayet filtre takıldı. Ama baca
Diyanet İşleri Başkanlığı, TOKİ tarafından uygulanan sosyal konut projesinde faize izin verdi. Ancak şu açıklamayı ekledi:
“İslam’da faiz kesin olarak haram kılınmıştır. Bir zaruret bulunmadıkça faiz almak da vermek de caiz değildir. İş kurmak veya genişletmek; ev, araba satın almak üzere kişi, kuruluş veya bankalardan alınan faizli krediler de bu kapsamdadır ve caiz değildir.”
Böylece Türkiye’de parasını vadeli mevduata yatıran ya da faizle iş gören yüz binlerce yurttaş haram yemiş oluyor. Kutsal kitabın indiği dönemdeki faiz ile bugün uygulanan banka faizi aynı şey midir? Diyanet’e göre aynıdır. Bu tür fetvalar yüzünden İslam dünyası ticarette geri kalmış, Osmanlı’da azınlıklar zenginleşmiş, Müslümanlar fakirleşmiş ama din çevreleri bu yıkıcı yorumu değiştirmemiştir.
Son yıllara kadar çok sayıda Müslüman parayı bankaya yatırıyor ama günah diye faizini almıyordu. Hâlâ da böyleleri vardır. Bu fetvalar fakiri cezalandırdı, bankaları zenginleştirdi.
Anayasa ve yasalar faize izin veriyor. Ekonominin gerekleri faizi zorunlu
Meslektaşımız Abbas Satır, “Rüzgârlı Sokak” adlı kitabında Ankara’nın Babıali’si sayılan bu ünlü sokağı anlatmış. Kitabı henüz okumadık ama adını bile duyunca anılarımız canlandı.
Bizim de yolumuz düştü bu ünlü sokağa... 1972 yılında TRT’den atılınca Rüzgârlı’da Yenigün gazetesinde bir süre çalıştık. Televizyon eleştirileri yazdık. Köy Enstitülü patron Kemal Çukurkavaklı’nın kurduğu gazetenin Yalçın Küçük, İlhami Soysal, Rıfat Ilgaz’dan kurulu bir üst kurulu vardı. 12 Mart’ın kasırgası içinde gazetesi kapanan veya işinden atılan hangi ünlü varsa bizim gazetede yazardı. Yazı işlerini Varlık, Koray Düzgören, Toros Tekeli, Vecdi Seviğ gibi dostlar yönetirdi. 12 Mart faşizminin orta yerinde sol gazete yapmaya niyetlenmiştik. Parasız pulsuz çalışırdık. İmkânlar da fakir mi fakirdi. Akşamları haberlere başlık bulma telaşı içinde kıvranırken matbaa şefi Haşim içeri damlar:
- Abi başlıklarda A harfi kullanmayın, elimizde A harfi kalmadı, diye acılı bir
Tarım Bakanlığı’nın son yaptığı denetimlerde 229 firmaya ait 386 parti üründe taklit ve tağşiş (hile) yapıldığı tespit edilmiş. Gazlı içecekten bala, çaydan zeytinyağına, çikolatadan ete kadar birçok üründe tağşiş ortaya çıkarılmış.
Çıkarılmış da ne mi olmuş? Hiç...
Hile doğal olarak ancak numuneler incelendikten sonra tespit ediliyor. Vatandaş o zamana kadar bu ürünleri bir güzel tüketmiş oluyor.
Bakanlık hileli gıda üreten firmaları adıyla adresiyle internette teşhir ediyor. Ama faydası olmuyor! Çünkü vatandaş internete girip listeyi kâğıda döküp alışverişe bu listeyle çıkmıyor.