Bu köşe dün 38 yaşına bastı...
Açık Pencere yaşamına 19 Şubat 1982 tarihinde Güneş gazetesinde başlamıştı. O zamanki adımız Arka Pencere, genel yayın yönetmenimiz Güneri Cıvaoğlu idi... 1986 yılında Milliyet gazetesine geçtik, adımız Açık Pencere oldu. 38 yıldır okurumuzun karşısına imzamızla çıkıyoruz. Basın tarihinde kısa ama köşelerin tarihinde pek de kısa olmayan bir süre sayılır bunca zaman. En büyük mutluluğumuz bu süreçte görev olarak insanımızın derdine çare aramış, onları elimizden geldiğince bilgilendirmiş, hoşça vakit geçirtmiş olmamızdır.
İlkelerimizi anlatmaya gerek var mı?
Dürüst ve tarafsız olmalı. Okuru aptal yerine koymamalı. Çıkar çevrelerinin aleti olmamalı, ezilenin sesi olmalı.
Gezi davasının bugün altıncı duruşması görülecek...
Davada iş adamı Osman Kavala ile birlikte mimar Mücella Yapıcı ve Yiğit Aksakoğlu’nun müebbet hapsi isteniyor. Suçları TCK’nin 312. maddesini ihlal, yani ‘Cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs’tür.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHM, 10 Aralık 2019 tarihli kararında Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılması kararını açıkladı. AİHM’ye göre, iddianamede Osman Kavala’nın şiddete başvurduğunu gösteren kanıt yoktu. Demokratik haklarını kullanması suç olarak niteleniyordu. Gezi’ye sadece birkaç plastik masa ile sandviç göndermişti.
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi AİHM’nin tahliye talebini reddetti. AİHM kararı 10 Mart’ta kesinleşecekti. Mahkemenin yeni duruşmayı 10 Mart’tan önceye yani bugüne alması hüküm verileceğinin işareti olarak değerlendiriliyor. Mücella Yapıcı da bugünkü duruşmada tutuklanabileceğini söylüyor.
Mimar Mücella Yapıcı, biz
İstanbul’da şehir suyunun içilebilirliği konusunu bir de laboratuvarla konuşmayı düşündük. İl Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı üç halk sağlığı laboratuvarından birinin telefonunu çevirdik. Bu kuruluşlar kamu ve özel kişiler tarafından getirilen su örneklerini kimyasal ve mikrobiyolojik yönden inceliyor. Bunun için 250 lira ücret alıyor. Laboratuvar yetkilisine soruyoruz:
- Tahlil için musluk suları da geliyordur. Sonuç nasıl çıkıyor?
- Tabii sık sık musluk suyu analizi de yapıyoruz. Zararlı maddeye rastlamıyoruz. Gayet normal. Su depodan geçmiyorsa veya depo temizse sorun kalmıyor.
- Ancak klor kokusu vatandaşı rahatsız ediyor sanırım.
- Suyu birkaç saat açıkta bekletirseniz, klor kokusu gider.
- Okullarda durum nedir?
- Eğer suyu depodan almıyorlarsa öğrencilerin musluk suyunu içmesinde sakınca görülmüyor.
- Peki, kafe ve lokantalar?
Damacana su fiyatı 15 lirayı aştı. Damacana su kullanan ailelerin aylık masrafı 250- 300 lirayı buluyor. Yıllık 10 milyar lirayı geçen bir damacana su pazarından söz ediliyor. Pazara yabancı şirketler hakim. Bizim suyu şişeleyip bize satıyor, kazancı döviz olarak dışarı taşıyorlar.
Peki Londra, New York, Paris dahil Batı’nın büyük metropollerinde musluk suyu içildiği halde İstanbul’da bu neden mümkün olmuyor?
İSKİ Genel müdürü Raif Mermutlu ile bunu konuştuk.
Sayın Mermutlu 1994 yılından bu yana İSKi’nin çeşitli birimlerinde görev almış, deneyimli bir bürokrat. Sözlerini şöyle özetleyebiliriz:
Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş hayırlı bir girişimin hazırlığında...
Ankara Belediyesi halka ucuz gıda maddesi temini amacıyla büyük marketler açılması için hazırlık yapıyor. Halk Ekmek Genel Müdürü Recep Mızrak başkanlığında bir ekip, halk marketlerin faaliyete geçmesi için şu sırada harıl harıl çalışıyor. Recep Mızrak geçmiş yıllarda ANAP Kırıkkale Milletvekili olarak Meclis’te görev yapmış, uzun yıllar Et Balık Kurumu Genel Müdürlüğü’nde bulunmuş bir isim. Kendisiyle hazırlığı yapılan halk marketleri konuştuk...
Verdiği bilgiye göre, deneme olarak Etimesgut ve Mamak’ta 250 metrekarenin üzerinde iki mağaza açılacak. Bu marketlerde et ve etli mamuller, süt ve sütlü mamuller, ekmek ve unlu mamuller başta olmak üzere her türlü gıda maddesi satılacaktır.
Bu ürünler üretici veya kooperatiflerden doğrudan alınarak satışa sunulacak, aracının ortadan kaldırılmasıyla halka ucuz ve kaliteli ürün sunumu sağlanacaktır. Recep Mızrak ilk iki satış merkezinin nisan ayı başında faaliyete geçeceğini, olumlu
Çağdaş ülkelerde bebekler gözlerini dünyaya açtıktan sonra önlerine akıl geliştirecek oyuncaklar konur. Çocuk bu oyuncaklarla hareket yeteneklerini, beyin gücünü, mekanik aklını geliştirir. Amaç en kısa zamanda dış dünyaya uyum sağlamasıdır. Yürümeyi öğrendikten sonra bisiklete binmeyi, yüzmeyi öğrenir... Kütüphanelere, müzelere götürülür. Okumayı, sanatı, tarihi sevmesi için imkân yaratılır. Daha ilkokul çağında kamplara götürülür, doğayla baş başa kalmaya alıştırılır. Kendi ülkesi içinde gezilere katılır, kendi coğrafyasını, kendi insanını sevmesi için olanak hazırlanır. Lise ve üniversite yıllarında yabancı ülkelere seyahat ederek başka toplumların insanlarıyla tanışır. Tarihe, coğrafyaya, sosyal bilimlere ilgisini geliştirir. Bilgili, bilinçli ve özgür çocuklar farklı olur. Bir iş yaparken düşünüp taşınarak, aklını kullanarak hareket eder. Hiç kimseye körü körüne itaat etmez. Kanıtını görmeden her duyduğuna
Pazar günü yapılacak olan CHP İstanbul İl Kongresi için hazırlıklar tamam... Tek aday var; mevcut il başkanı Canan Kaftancıoğlu... Eski İl Başkanı Cemal Canpolat aday olacağını açıklamıştı, yarıştan çekildi. Sebebini şöyle açıkladı:
“Genel Başkanımız yeni süreçte de mevcut il başkanı Kaftancıoğlu ile devam etmek istediğini belirtmiş, bir uyum ve birliktelik istemiştir. Bu sürece katkı sunuyorum.”
Kulislerde Canpolat’a parti meclisi üyeliği verileceği öne sürülüyor. Eskişehir’de de 4 aday var... Adayların teke indirilmesi için çağrı yapıldı. Adaylıktan çekilenlere herhalde irili ufaklı koltuklar ikram edilecektir.
Genel Merkez’in gerekçesi kongrelerde tek aday olsun, olası tartışmalarla parti yıpranmasın şeklinde...
Eğer birkaç aday olursa kongrede onlar da kürsüye çıkacak, belki partinin neden bir türlü yüzde 25 oya takıldığını, Genel Başkan’ın 9 seçim kaybettiği halde neden hala yerinde oturduğunu falan sorgulayacaklar. Bu da uzlaşma kültürüne aykırı bir durum! En iyisi tek
Sonunda korkulan oluyor… Suriye’de Türk ordusu ile Suriye ordusu karşı karşıya geliyor... İdlib’de 6 askerimizin şehit olması üzüntüsüne savaşın tırmanmasından doğan endişeler ekleniyor...
Türkiye, Astana mutabakatı sürecinde, Suriye’nin dışından İdlib’e gelen cihatçı teröristleri temizlemeye, Halep’ten Şam’a ve Lazkiye’ye uzanan kara yollarının güvenliğini sağlamaya söz vermişti.
Ancak süre uzadıkça bunu gerçekleştirmek güçleşti. Suriye atağa kalktı. Günümüzde Rusya desteğinde Suriye birlikleri İdlib içerisinde ilerlemekte, savaştan kaçan yüz binlerce Suriyeli sınırımıza dayanmaktır.
ABD ve dış güçler gizli ve açık kışkırtmalarını sürdürürken...
Rusya da artık hoşgörülü davranmamakta, Libya sorununa ek olarak, İdlib meselesi, Moskova ile ilişkileri zora sokmaktadır. Öte yanda Libya’da Hafter güçleri ve onun arkasındaki Mısır, BAE, Fransa gibi devletlerle karşı karşıya gelmiş durumdayız. Doğu Akdeniz’de Yunanistan- İsrail-