Ararat faresi...

2 Ekim 2002


<#comment>Geçen yaz Cannes film festivalinde ilk kez gösterilen ve soykırım tartışmalarını körükleyen "Ararat" filmi, Fransa’da vizyona girdi...
Sonuç; Koskoca dağ fare doğurdu...
Fransa’daki gelişmeleri duyuran "Tete De Turc" adlı sitenin bildirdiğine göre filmin ilk vizyona girdiği 4 Eylül günü, Paris’te 17 sinema salonunda yapılan bilet satışları ancak 291’le sınırlı kaldı. (Paris bölgesinde yaşayan Ermeniler 80.000 kişi civarında.)
- 4 Eylül 2002 ile 10 Eylül 2002 tarihleri arasında Fransa genelinde 70 ayrı sinema salonunda vizyonda olan film sadece 15.454 seyirci toplayabildi.
- 4 Eylül ile 18 Eylül tarihleri arasında toplam giriş sayısı 35 bin olarak belirtiliyor...
Böylece aşırı bir medyatik çıkışa rağmen, Ararat filmine Fransa’da yaşayan 500 bin Ermeni’nin yüzde 10’u bile ilgi göstermedi...

Yazının Devamı

Iraka doğru...

1 Ekim 2002

- Bütün bunlar petrol için... Bunu anlamayacak kadar aptal insan yok İngilterede, diye bağırdı mikrofondan...Savaşta en büyük felaketi yaşayacak ikinci ülke olması muhtemel Türkiyede ise "savaşa hayır" diye bildiri dağıtan insanlar gözaltına alınıp mahkemeye sevk ediliyor. Duruşmalar sürüyor.Başbakan Ecevit geçen hafta STV televizyonunda yayımlanan konuşmasında:- ABDnin harekata katılmasına gerek görmemesi halinde bile Iraka bir askeri harekat Türkiyeye büyük zarar verecektir, dedi... Başbakanın mesajı açıktı:"Türkiye özgür ve bağımsız bir ülke değildir. Amerika gerek görürse savaşa katılacak, gerek görmezse katılmayacaktır"Atatürkün partisi CHPnin genel başkanlığından gelen kişinin ve Atatürk Türkiyesinin aldığı şekil içler acısıdır. Koltuk karşılığı Amerikan hizmetkârlığına soyunmuş politikacı nesli bakın Türkiyeyi nerelere getirdi... Hafta sonunda Washington ve Londrada ABDnin Irak saldırısına karşı gösteriler yapıldı. Londrada yapılan 350 bin kişinin katıldığı gösterinin bu neslin gördüğü en büyük kitle hareketi olduğunu bildirdi ajanslar. Katılanlar "Savaşı durdurun" diye slogan attılar. Gösterinin ön saflarında yer alan Londra Belediye Başkanı Ken Livingston: Tarihin en

Yazının Devamı

Irak’a doğru...

1 Ekim 2002


<#comment>Hafta sonunda Washington ve Londra’da ABD’nin Irak saldırısına karşı gösteriler yapıldı. Londra’da yapılan 350 bin kişinin katıldığı gösterinin bu neslin gördüğü en büyük kitle hareketi olduğunu bildirdi ajanslar. Katılanlar "Savaşı durdurun" diye slogan attılar. Gösterinin ön saflarında yer alan Londra Belediye Başkanı Ken Livingston:
- Bütün bunlar petrol için... Bunu anlamayacak kadar aptal insan yok İngiltere’de, diye bağırdı mikrofondan...
Savaşta en büyük felaketi yaşayacak ikinci ülke olması muhtemel Türkiye’de ise "savaşa hayır" diye bildiri dağıtan insanlar gözaltına alınıp mahkemeye sevk ediliyor. Duruşmalar sürüyor.
Başbakan Ecevit geçen hafta STV televizyonunda yayımlanan konuşmasında:
- ABD’nin harekata katılmasına gerek görmemesi halinde bile Irak’a bir askeri harekat Türkiye’ye büyük zarar verecektir, dedi...
Başbakan’ın mesajı açıktı:

Yazının Devamı

Aciz balıklar...

29 Eylül 2002

Sayın Yeşim Esemen bir başka deneyi aktarıyor bizlere..."Bir laboratuvarda büyük bir akvaryumun içine bir büyük balık ve çokça küçük balık atılıyor. Büyük olanı haliyle acıktıkça küçükleri yiyor... Daha sonra akvaryumun ortasına dikey bir cam yerleştiriliyor ve akvaryum ikiye ayrılıyor. Büyük balık bir tarafa, küçük balıklar da diğer tarafa yerleştiriliyor. Büyük balık cam bölmeyi geçmek ve küçük balıkları yemek için defalarca deneme yapıyor. Bu durum tam 28 saat boyunca sürüyor. 28inci saat sonunda büyük balık artık diğer tarafa geçmek için mücadele etmeyi bırakıyor. Ve sonunda cam bölmeyi kaldırıyorlar. O da ne! Büyük balık artık küçükleri yemek için hiçbir hamle yapmıyor... "Buna psikolojide "öğrenilmiş acizlik" deniyor!İstatistiklere göre, bir çocuk ergenlik yaşına gelinceye kadar ortalama 148.000 defa, anne babanın, öğretmenin, otoritenin, "yapma, elleme, dokunma.." gibi sözlerini duyuyormuş. Böylece cici çocuk oluyor. Büyüyünce etliye sütlüye karışmadığı gibi kendisine başkalarının izin verdiği büyüklükte (küçüklükte) bir dünya çizip içindeki monoton hayatıyla mutlu olmaya çalışıyor... Anton Çehovun bir öyküsünü aktarmıştık... Adam yavru kediye dayakla fare tutmayı

Yazının Devamı

Aciz balıklar...

29 Eylül 2002


<#comment>Anton Çehov’un bir öyküsünü aktarmıştık... Adam yavru kediye dayakla fare tutmayı öğretiyordu... Yavru büyüdüğünde yaman avcı olmak ne kelime, her fare gördüğü yerde dayak korkusuyla yere siniyordu...
Sayın Yeşim Esemen bir başka deneyi aktarıyor bizlere...
"Bir laboratuvarda büyük bir akvaryumun içine bir büyük balık ve çokça küçük balık atılıyor. Büyük olanı haliyle acıktıkça küçükleri yiyor... Daha sonra akvaryumun ortasına dikey bir cam yerleştiriliyor ve akvaryum ikiye ayrılıyor. Büyük balık bir tarafa, küçük balıklar da diğer tarafa yerleştiriliyor. Büyük balık cam bölmeyi geçmek ve küçük balıkları yemek için defalarca deneme yapıyor. Bu durum tam 28 saat boyunca sürüyor. 28’inci saat sonunda büyük balık artık diğer tarafa geçmek için mücadele etmeyi bırakıyor. Ve sonunda cam bölmeyi kaldırıyorlar. O da ne! Büyük balık artık küçükleri yemek için hiçbir hamle yapmıyor... "
Buna psikolojide "öğrenilmiş acizlik" deniyor!
İstatistiklere göre, bir çocuk ergenlik yaşına gelinceye kadar ortalama 148.000 defa, anne babanın, öğretmenin, otoritenin, "yapma, elleme, dokunma.." gibi sözlerini duyuyormuş. Böylece cici çocuk oluyor. Büyüyünce etliye

Yazının Devamı

Sayısayarlık...

28 Eylül 2002

- Yirmi dokuz ülkede yapılan ve insanların kendi vatandaşlarına güvenini konu alan araştırmada, Türk insanı, vatandaşına duyduğu yüzde 10 güvenle 28. sırada yer almıştır. Bu oran Norveçte yüzde 61, Kanadada yüzde 50, ABDde yüzde 45, İtalyada yüzde 26dır... Güven oranı GSMHye ve üretime doğrudan katkı sağlar. İçgüvenin olmadığı ülkelerde ekonomi olumsuz etkilenir. İçgüven gelişmeyi sağlar ya da gelişme içgüveni sağlar; bunlar arasında bağlantı vardır. Türk insanının neden kendi vatandaşına güvenmediğinin araştırılması gerekir...Profesör Zafer Toprak konuşmasında tarihten ilginç bir sayfa açtı:- Balkan Savaşı, ezani zamana göre mi yoksa modern zamana göre mi askeri harekâta geçileceğine karar verilemediğinden kaybedilmiştir. Balkan Savaşından sonra modern zamana göre ayarlamalar yapılmıştır...Profesör Zafer Toprak Türkiyede modernleşmenin sadece okuryazarlık ile bir tutulması yanılgısının sürdüğünü vurgulayarak dedi ki:- Oysa sayısayarlık (rakamlardan anlamak, yorumlamak) da okuryazarlık kadar önemlidir ve ben Cumhuriyetin en büyük kazanımlarından birinin de sayısayarlık olduğuna inanıyorum... Atatürk ve Çağdaş Toplum sempozyumunda dün ekonomik ve sosyal konular tartışıldı... Prof.

Yazının Devamı

Sayısayarlık...

28 Eylül 2002


<#comment>Atatürk ve Çağdaş Toplum sempozyumunda dün ekonomik ve sosyal konular tartışıldı... Prof. Naci Mocan ilginç bir araştırmaya değindi konuşmasında:
- Yirmi dokuz ülkede yapılan ve insanların kendi vatandaşlarına güvenini konu alan araştırmada, Türk insanı, vatandaşına duyduğu yüzde 10 güvenle 28. sırada yer almıştır. Bu oran Norveç’te yüzde 61, Kanada’da yüzde 50, ABD’de yüzde 45, İtalya’da yüzde 26’dır... Güven oranı GSMH’ye ve üretime doğrudan katkı sağlar. İçgüvenin olmadığı ülkelerde ekonomi olumsuz etkilenir. İçgüven gelişmeyi sağlar ya da gelişme içgüveni sağlar; bunlar arasında bağlantı vardır. Türk insanının neden kendi vatandaşına güvenmediğinin araştırılması gerekir...
Profesör Zafer Toprak konuşmasında tarihten ilginç bir sayfa açtı:
- Balkan Savaşı, ezani zamana göre mi yoksa modern zamana göre mi askeri harekâta geçileceğine karar verilemediğinden kaybedilmiştir. Balkan Savaşı’ndan sonra modern zamana göre ayarlamalar yapılmıştır...
Profesör Zafer Toprak Türkiye’de modernleşmenin sadece okuryazarlık ile bir tutulması yanılgısının sürdüğünü vurgulayarak dedi ki:
- Oysa sayısayarlık (rakamlardan anlamak, yorumlamak) da okuryazarlık

Yazının Devamı

Atatürk farkı

27 Eylül 2002

"Mustafa Kemal; emsaller arasında ilk"Prof. Landau, bildirisinde Mustafa Kemalin Napolyon Bonaparte, Winston Churchill ve Charles De Gaulleden farklı yanlarını anlattı.Napolyonun 40 yıl boyunca ülkesini savaştan savaşa sürüklediğini, Atatürkün ise akıllıca barış politikası izlediğini belirten Prof. Landau, Churchillin muhazafakâr partinin lideri olduğunu, İngiliz üst sınıfının çıkarlarını korumayı amaç edindiğini, Mustafa Kemalin ise sınıfsız bir toplum için çaba sarf ettiğini gördüğünü belirtti...Bildirisinde De Gaullee de değinen Prof. Landau:- De Gaulle 1958-1968 arasında görev yapmıştır. Görev süresi boyunca kolonileşmeyi, sömürgeciliği istemiştir, oysa Mustafa Kemal tam bağımsızlığı savunan yapısıyla ondan ayrılıyor, dedi... Ve ekledi:- Mustafa Kemali diğer bütün liderlerle karşılaştırdığımızda onun hem vizyon hem de eylem adamı olduğunu görürüz. Atatürk başarılarıyla ve elde ettikleriyle savaş alanında da barış alanında da büyük bir yenilikçidir... Uluslararası Atatürk ve Çağdaş Toplum Sempozyumu" İş Sanat Kültür Merkezinde başladı... Demokrasi ve Gençlik Vakfının düzenlediği sempozyumun ilk gününde, İsrailden Prof. Jacop M. Landau ilginç bir bildiri sundu: Uzun süren

Yazının Devamı