<#comment>#comment>Davetin sahibi Strateji Dergisi Yayın Kurulu Başkanı Orgeneral Çevik Bir ve CNR Fuarcılık Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Ceyda Erem... Davetin konuşmacısı NATO Avrupa Kuvvetleri Komutanı Joseph W. Ralston... Konuklar; üst düzey komutanlar, büyükelçiler, işadamları ve gazetecilerden oluşan yaklaşık 200 kişilik seçkin bir topluluk... Davetin yeri Gökkafes’teki Ritz Carlton oteli... Orgeneral W. Ralston duru bir konuşmadan sonra sorulan soruları yanıtlıyor. AB - NATO ilişkilerinin iyi gitmediğini söz arasında söylüyor. Irak’la ilgili soruları yanıtlamıyor. Bir yazar arkadaşımız önce soru sormaya niyetleniyor. Sonra vazgeçiyor. Sormak istediği soru şu:
- Yarım yüzyıl boyunca NATO üyesi olarak Batı’nın yanında yer aldık. Milli gelirimizin büyük bir bölümünü savunma harcamalarına ayırdık. 40 yıldır AB üyesiyiz... Ancak bugün eski demirperde ülkeleri bile AB’ye ve NATO’ya alınırken Türkiye AB dışında bırakılıyor. Eğer yıllar önce Batı ittifakı yerine sosyalist blokta yer alsaymışız bugün Romanya veya Bulgaristan gibi AB üyeliğine adım atmış olacaktık... Acaba yanlış cephede yer aldığımız söylenebilir mi?
Soru sorulmuyor... Yanıtı öğrenilemiyor... Ancak General W.
Vali Pataki yayımladığı bildiride:"3 bin yol boyunca Karadeniz kıyılarında yaşayan Rumlar 1915 - 23 yılları arasında Ermenilerle birlikte kıyıma uğramış ve peşinden vatanlarından atılmışlardır" diyor... Bir başka cümlesi ise şöyle:"1922 yılında da Türk orduları İzmire girdikten sonra o kentte yıllardır yaşayan Rumları katletmiş, İzmiri ateşe vermiştir."Valinin bildirisinde bütün bunların sebepsiz olduğu gibi bir hava da esiyor.Ülkemizde okullarda İzmiri Yunan ordusunun yaktığını öğretilir...Batıda kimi kaynaklar ise İzmiri Türklerin yaktığını öne sürer. Marjorie Housepian adlı Ermeni asıllı bir hanımın "Smyrna 1922" adlı kitabında, İzmir yangınının Ermeni ve Rum mahallelerinden başlatıldığı öne sürülür. Bize düşen de tarihi olayları tarafsız biçimde incelemek ve gerçekleri bütün çıplaklığıyla gün yüzüne çıkartmaktır. New Yorkun Cumhuriyetçi Valisi George Pataki Amerikadaki Rum ve Ermeni asıllı seçmenlerin oylarını toparlamak amacıyla tarihin acı sayfalarını karıştırıyor... 6 Ekim 2002 tarihini İzmirin yakılması ve Anadolu Rumlarının gördüğü zulmün 80inci yıldönümü ilan ederek Türkleri tarih önünde mahkûm etmeye çalışıyor. AB Komisyonu Türkiyeye tarih vermemiş. İnsafsızlar...
<#comment>#comment>New York’un Cumhuriyetçi Valisi George Pataki Amerika’daki Rum ve Ermeni asıllı seçmenlerin oylarını toparlamak amacıyla tarihin acı sayfalarını karıştırıyor... 6 Ekim 2002 tarihini İzmir’in yakılması ve Anadolu Rumlarının gördüğü zulmün 80’inci yıldönümü ilan ederek Türkleri tarih önünde mahkûm etmeye çalışıyor.
Vali Pataki yayımladığı bildiride:
"3 bin yol boyunca Karadeniz kıyılarında yaşayan Rumlar 1915 - 23 yılları arasında Ermenilerle birlikte kıyıma uğramış ve peşinden vatanlarından atılmışlardır" diyor... Bir başka cümlesi ise şöyle:
"1922 yılında da Türk orduları İzmir’e girdikten sonra o kentte yıllardır yaşayan Rumları katletmiş, İzmir’i ateşe vermiştir."
Valinin bildirisinde bütün bunların sebepsiz olduğu gibi bir hava da esiyor.
Ülkemizde okullarda İzmir’i Yunan ordusunun yaktığını öğretilir...
Haberi dünkü Hürriyette vardı. Kebapçılık meslek dalında 6. dönem ustalık sınavları Kayseride yapılmış, başarılı olanlara yukarıdaki "Kebapçılık Yemini" ettirildikten sonra belgeleri verilmiş. Diğer mesleklerde neden yemin yok? Yeminli gazeteci Fahrettin Fidan örnek olarak iki meslek yemini daha sunuyor...Bozacı yeminiHalk sağlığı için gece yarısı sokaklarda alçak sesle "Bozaaaa" diye bağıracağıma, benden içtiği bozadan sağlığı bozulan olursa derhal doktor çağıracağıma... Bozan bozuk diyen müşterime bozulmayacağıma, ağzımı ve müşterinin ağzını - burnunu bozmayacağıma, şıracıyı kendime şahit göstermeyeceğime namusum, şerefim ve boza üzerine ant içerim.Şehirlerarası Otobüs Şoförü YeminiYolcuların varlığı için hatalı sollamayacağıma, trafik canavarı edebiyatı yaparak masum insanları eşek cennetine yollamayacağıma, yollardan ördek toplamayacağıma, kasislerde kendime hakim olup hop hop hoplamayacağıma, dikiz aynasından bayan yolcuların bacaklarına bakmayacağıma, dikkatimi yoldan başka yere verip kimsenin canını yakmayacağıma namusum şerefim ve vitesim üzerine and içerim. Halk sağlığını önde tutacağıma, kendi yemediğimi başkalarına yedirmeyeceğime, bozuk gıda satmayacağıma... namusum ve
<#comment>#comment>Halk sağlığını önde tutacağıma, kendi yemediğimi başkalarına yedirmeyeceğime, bozuk gıda satmayacağıma... namusum ve şerefim üzerine and içerim."
Haberi dünkü Hürriyet’te vardı. Kebapçılık meslek dalında 6. dönem ustalık sınavları Kayseri’de yapılmış, başarılı olanlara yukarıdaki "Kebapçılık Yemini" ettirildikten sonra belgeleri verilmiş.
Diğer mesleklerde neden yemin yok?
Yeminli gazeteci Fahrettin Fidan örnek olarak iki meslek yemini daha sunuyor...
Bozacı yemini
Halk sağlığı için gece yarısı sokaklarda alçak sesle "Bozaaaa" diye bağıracağıma, benden içtiği bozadan sağlığı bozulan olursa derhal doktor çağıracağıma... Bozan bozuk diyen müşterime bozulmayacağıma, ağzımı ve müşterinin ağzını - burnunu bozmayacağıma, şıracıyı kendime şahit göstermeyeceğime namusum, şerefim ve boza üzerine ant içerim.
Sergen ikinci yarılarda aynen tabii senatör gibi. (Koşmadığını anlatıyor.)Adam, ben yokum diyor. Ben gidiyorum, benim sağım solum ebe - sobe, ben denize gidiyorum abi diyor. (Ofsayta düşmemek için deniz tarafındaki kaleye doğru kaçmaya çalışan Beşiktaşlı futbolcuyu anlatıyor.)Neyin sarı kartı abi? Adamın ölmesi mi lazım? Sünnet mi olması lazım? (Rakibine sert giren Zagonun kırmızı kart görmesi gerektiğini anlatıyor.)O el ne geziyor havada? Selamünaleyküm diyor herhalde! Çarpma da olsa olmaz, haksız rekabet olur o. Demek ki bu arkadaşımız yüzer gibi koşuyor. (Top Altaylı futbolcunun eline çarpmış.)Bir laf var; ne münasebetsiz adam derler ya... Hani her yerde karşınıza çıkar. Bu Johnson da çok münasebetli adam, her yerde karşınıza çıkıyor. (Johnsonun sahanın her yerinde mücadele ettiğini anlatıyor.)Aziz Yıldırım, hakemin kulağına, şu bizim Lorantı tribüne gönder diye fısıldamış olabilir! Çünkü adam oradan sahayı daha iyi görüyor, oyunu daha iyi okuyor. (Hakemin Lorantı sahadan atma nedeniyle ilgili esprisi.) Spor Stüdyosu programında Erman Toroğlunu izleyen okurumuzun tuttuğu notlar... * Başkalarını azarlar gibi kendini azarla, kendini affeder gibi başkalarını affet. Çin
<#comment>#comment>Spor Stüdyosu programında Erman Toroğlu’nu izleyen okurumuzun tuttuğu notlar...
Sergen ikinci yarılarda aynen tabii senatör gibi. (Koşmadığını anlatıyor.)
Adam, ben yokum diyor. Ben gidiyorum, benim sağım solum ebe - sobe, ben denize gidiyorum abi diyor. (Ofsayta düşmemek için deniz tarafındaki kaleye doğru kaçmaya çalışan Beşiktaşlı futbolcuyu anlatıyor.)
Neyin sarı kartı abi? Adamın ölmesi mi lazım? Sünnet mi olması lazım? (Rakibine sert giren Zago’nun kırmızı kart görmesi gerektiğini anlatıyor.)
O el ne geziyor havada? Selamünaleyküm diyor herhalde! Çarpma da olsa olmaz, haksız rekabet olur o. Demek ki bu arkadaşımız yüzer gibi koşuyor. (Top Altaylı futbolcunun eline çarpmış.)
Bir laf var; ne münasebetsiz adam derler ya... Hani her yerde karşınıza çıkar. Bu Johnson da çok münasebetli adam, her yerde karşınıza çıkıyor. (Johnson’un sahanın her yerinde mücadele ettiğini anlatıyor.)
- Bana Jaguar otomobil ya da Cherokee cip verirlerse giderim...Japonlar davetten vaz geçmiş tabii...İyi de bizim Dışişleri Bakanlığının bu yanıtı medyaya ve Japonyaya bu şekliyle iletmesi mi gerekirdi? Yoksa bu görgüsüzlüğü gizleyip İlhan Mansızı Japonyaya gitmeye ikna etmesi, en azından bir mazeret uydurması mı? Nasıl diploması bu?* Futbolcu İlhan Mansız Japonyada büyük ün yaptı, genç kızların sevgilisi oldu. Japon Hükümeti bu durumu iki ülke dostluğunu ilerletme yönünde fırsat olarak görmüş. Üstelik 2003 Japonyada Türk yılı... Japonlar bizim Dışişlerine başvurarak İlhan Mansızı Japonyaya davet etmiş. Dışişleri Bakanlığı teklifi İlhana iletmiş... Buyrun cevaba: Üç çeşit insan vardır: Ünsever, Bilgisever, Parasever... Platon Meslek inceliği Bizim mesleğin de elbet incelikleri vardır. Mesela iktidara gelecek lidere yanaşarak yağlama yıkama seanslarına başlamak bunlardan biridir. Etraftan ayıplayanlara karşı kendinizi "Değişti adam" diye savunursunuz. İktidara gelince balını alır, balı bitince tekmeyi atarsınız. Bu formül Özal, Çiller, Yılmaz, Ecevit, Bahçeli ve daha nicelerine