ABD’nin Irak saldırısına karşı insanlar dünyanın dört bir yanında protesto pankartlarıyla ayaklanıyor. Türk halkı ise ayakta uyuyor. Veya uyutuluyor. Sedat Ergin dün Hürriyet’te, AKP Hükümeti’nin Türkiye’ye ait üslerde keşif yapmak isteyen Amerika’ya bu izni sessiz sedasız verdiğini yazıyordu.
ABD’nin yaptığı savaş hazırlıkları Güvenlik Konseyi’nin ve NATO’nun onayına dayanmayan bir saldırının hazırlıkları... Türkiye, dünyanın görülmemiş katılımla lanetlediği haksız bir savaşa sürükleniyor...
Önceki gece yarısı CNN Türk haberleri arasına acil bir haber sıkıştırıldı.
ABD Büyükelçisi Pearson, Esenboğa Havaalanı’na gelerek İstanbul’a uçmak üzere olan Tayyip Erdoğan’a (içeriği meçhul) acil bir mesaj iletmişti.
ABD Büyükelçisinin muhatabı Dışişleri Bakanlığı’dır. Ancak Washington Türkiye’nin resmi organlarını atlayarak, isteklerini hiçbir resmi görevi ve sorumluluğu olmayan Tayyip Erdoğan’la yürütüyor. Türkiye adına hayati kararlar devletin dışında alınıyor.
Okurumuz matematik öğretmeni Bilgin Canpolat, notunda bize soruyor:
- Hükümet ülkemizdeki üsleri ABD’ye açmaya hazırlanırken medyamız bu kararı sorgulamıyor bile. Savaşa karşı olan gazete galiba yok. Savaşa karşı olmak gazetecinin görevi değil mi? Ayrıca halk istemediği halde neden savaşa katılıyoruz?
Dirilerin önünde gidemezsen ölülerin ardında yürürsün.
Dr. Erdal Atabek
Necip Hablemitoğlu’nun dün Kocatepe Camii’nde yapılan cenaze töreninde arkadaşları, dostları, meslektaşları, öğrencileri vardı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Kuvvet Komutanları ile Başbakan Abdullah Gül, Bülent Ecevit, İsmail Cem, Mehmet Ağar gibi parti liderleri de törende hazır bulundu. Gözler Deniz Baykal’ı aradı, bulamadı. Necip Hablemitoğlu’nun bir özelliğini de cenazede CHP Milletvekili Ali Dinçer fısıldadı: "Partimizin üyesiydi."
Efendim cinayet uluslararası olabilir... Eğer uluslararası örgüt işi ise katiller bulunmaz. Önceki gece Kanal 7’de Necip Hablemitoğlu cinayeti bu tür muhabbete konu olurken AKP milletvekili Ersönmez Yarbay dürüst bir iktidar milletvekilinin söylemesi gerekenleri söyledi:
- İktidar demokrasiyi yerleştirmek ve AB standartlarına uyum sağlamak istiyorsa bu cinayetin katillerini bulmak zorundadır. Katiller bulunmazsa bu başarısızlığın faturası İktidara çıkartılır.
Vergi affı, borç takmış büyük kuruluşlar için yapılıyor. Sadece İstanbul’da 22 özel firmanın 1 katrilyon TL borcu var. İki kumarhane sahibi, Sabah gazetesi, Jet - Pa büyük borçlular arasında..."
Yukardaki bilgiler dünkü sütunumuzda yer alıyordu...
Vergi uzmanı Prof. Şükrü Kızılot dün gönderdiği notta meselenin bir başka yüzüne dikkati çekiyor... Diyor ki:
"Tamam bu adamlar ya da şirketler kesinleşen trilyonluk vergi borçlarını ödememişler. Peki, bunu tahsil etmekle görevli ve yetkili olanlar, niçin tahsil etmemişler? 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da neler yapılabileceği tek tek açıklanıyor. Örneğin; "ödeme emri, mal bildirimi, haciz, haczedilen malların satılarak paraya çevrilmesi" gibi sınırsız yetkiler var. Bu yasaya göre; "borcunu ödemeyenin evine, arsasına, dükkânına, binasına, banka hesabına, otomobiline, makinesine, demirbaşına hatta evindeki halısına, buzdolabına, çamaşır makinasına, televizyonuna vs." bile haciz konulup satılabiliyor.
Peki, bu trilyonluk borcu olanlara bu hükümler niçin uygulanmamış?
Bunu uygulamayan vergi daireleri hangileri? Oradaki yetkililer kim ve haklarında ne gibi işlem yapıldı?
Soruyu Sayın Maliye Bakanı’na aktaralım... Yanıtı varsa bekleyelim...
Milli Eğitim Komisyonu’na (AKP liderlerinin talimatıyla) eski Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç seçilmişti.
Yeni haber:"Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü’ne eski imam atandı."
Merhum Eğitim son yolculuğuna çıkıyor görüldüğü gibi...