Cumhurbaşkanı Erdoğan CHP’nin kendilerini “Terör örgütlerine yardım yataklık yapıyor”diye suçlamasına fena halde içerlemiş. Dünkü konuşmasında CHP’ ye yönelik “Bedelini ödeyecekler” sloganını kullandı. Bu slogan kullanıldı mı gerisi sert geliyor.
Örneğin Cumhuriyet’in “MİT TIR’ları” haberi üzerine geçen yıl:
“Haberi yapan bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu” demişti.
Can Dündar’ın başına gelenler ortada. Geçen haziran ayında da HDP’li belediyeler için “Bedelini ödeyecekler” diye konuşmuştu... Kayyum fırtınası esti.
Dün “bedelini ödeyecekler” tehdidi ardından CHP için savcılığa suç duyurusu geldi. CHP’lilere mahkeme ve hapis yolu açılırsa... Sistem de artık çığırından çıkar...
Baloncular...
Meslek hayatı yarım yüzyılı aşan, üç darbeyi bizzat yaşamış, hapis yatmış, bütün badireleri cesur bir aile dayanışmasıyla atlatmış olan avukat Turgut Kazan, Cumhuriyet’in yaptığı röportajda bakın ne diyor:
“Öyle bir Türkiye’de yaşıyoruz ki, herkes gibi mesela eşim doğal olarak, insani olarak son derece korkuyor. FETÖ’cülük suçlaması da artık giderek eskilerde nasıl adama komünist derler, Kürtçü derler alırlardı, sonra Ergenekoncu dediler… Doğrusu bana hepsini söylediler. Şimdi eşim de FETÖ’cü derler alırlar diye korkuyor. Doğrusu onu ikna edecek bir şey de
yapamıyorum.”
***
Cumhuriyetçi ve laik insanlar bugün FETÖ’cü diye hapse atılmayı düşünebiliyor ve bundan endişe duyuyorsa.. O dava raylarından sapmaya, esas FETÖ üyeleri rahat nefes almaya başlamış demektir. Cumhuriyet gazetesindeki dostlara soruyoruz:
- FETÖ’den yargılanan savcı davadan alındı mı?
- Alınmamış.. Savcı sayısı 5’e çıkarılmış ama Adalet Bakanı’nın da “maalesef” diyerek FETÖ’den yargılandığını kabul ettiği o savcı göreve devam ediyormuş...
Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Hakan Karasinir, Bülent Utku, Güray Öz, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik, kitap eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay, yazar Kadri Gürsel ve karikatürist Musa Kart, “Silahlı terör örgütüne üye olmamakla beraber örgüt adına faaliyette bulunmak” gerekçesiyle tutuklandı.
Gazeteye yönelik operasyonun bir sebebi olarak da Cumhuriyet Gazetesi Vakfı’na ilişkin soruşturma gösterilmişti. Ancak Kadri Gürsel, Turhan Günay ve Murat Sabuncu’nun vakıfla ilgisi bulunmuyor.
Sorguya giren avukatların verdiği bilgiye göre:
? Gazetecilerin tutuklanmasına gerekçe olarak hazırlanan dokuz klasörün sekizi köşe yazıları, tweet’ler, haber başlıkları ve yorumlardan oluşuyor.
? Cumhuriyet yöneticilerinin suçlandığı haber ve yorumlar daha önce hiçbir soruşturmaya tabi tutulmamış.
? Sekiz klasörün tamamında, iktidar medyasında Cumhuriyet hakkında çıkan yorumlar var. Yandaş medyanın Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasına ilişkin yorumları da delil olarak dosyaya konulmuş.
? Bir klasörde ise 24 Kasım’da duruşması görülecek olan Vakıf seçimine ilişkin bilgiler yer almış... Sulh Hukuk Mahkemesi’nin ilgi
HDP’lilerin çizmeyi fersah fersah aştıkları doğrudur...
Daha geçen yıl PKK’nın hendek savaşlarını destekleme ayıbını işlediler...
PKK’nın asker ve polis öldürmesini meşru gördüklerini hayli açık şekilde ifade ettiler.
Ayrıca bırakın Güneydoğu’daki çatışmada ölen PKK’lıları...
Batı’da sivil katliamı yapmış canlı bombaları bile kahraman kabul edip cenaze törenlerine katıldılar, slogan attılar...
Başbakan Binali Yıldırım’ın, HDP’li milletvekillerinin gözaltına alınmaları sonrasında söyledikleri doğrudur:
“Seçimle gelenler tabii ki seçimle gitmeli. Ama terörle iç içe geçenler bunun hesabını vermelidir. Hukukun üstünlüğü esastır.”
Hepsi doğrudur.. Doğrudur ama onlar suç işlerken siz hep gözlerinizi yumdunuz.
15 Temmuz gecesi bombalanan TBMM’deki hasarlı bölümler Gayrimenkul ve Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) üyesi 32 firmanın oluşturduğu “Milletin Meclisini Millet Yapar” adlı konsorsiyum tarafından onarılıyor. GYODER ile TBMM Başkanlığı arasında 24 Ağustos 2016 günü imzalanan protokole göre 50 milyon liralık fonla hasarlar onarılacak.
Bu 50 milyon lira GYODER üyesi 32 şirketin yapacağını taahhüt ettiği bağışlardan oluşacak. CHP milletvekili Ali Şener, o şirketleri araştırınca karşısına hayli ilginç isimler çıkmış. Mesela...
“Şirketlerden biri, Zeytinburnu’nda diktiği 16:9 adlı kulelerle İstanbul’un siluetini bozan Astay Gayrimenkul. Diğeri FETÖ’cü savcı Zekeriya Öz’ü Dubai’ye tatile gönderen meşhur Ali Ağaoğlu. Bir diğeri Ataköy sahilinde yaptığı beton sur gibi inşaatlarla sahili halka kapatan Kuzu Grup. Bir başkası Mahmutbey’de TEM otoyolu kenarına Batışehir isimli dev blokları diken Ege Yapı. Bir diğeri yoksullara kamu kaynaklarından dağıtılan bakliyatın ana tedarikçisi ve Mecidiyeköy’deki gökdelen inşaatında 10 işçinin ölümüyle sonuçlanan asansör faciasının sorumlusu Torunlar. Bir diğer üyesi Cidde Merkezli Al Qemam grubunun Türkiye’deki şirketi AkZirve
İstanbul’da hemşire Ayşegül Terzi’ye şort giydiği gerekçesiyle belediye otobüsünde tekmeleyen Abdullah Çakıroğlu ikinci kez tahliye edildi. Tepkiler büyük ve haklı amma... Sormalı...
Bu saldırgan tekmeci bir iki yıl tutuklu kalırsa akıllanacak mı?
Benzer suçları işleyen veya aklından geçiren yığınla tecavüzcü aramızda dolaşıyor. Ailede, okulda, mahallede verilen yanlış eğitim ve toplumsal baskılar resmen sapık üretiyor.
Hapishane bunları korkutur, caydırır, akıllandırır mı?
Bunun olmadığı deneylerle görülüyor. Peki ne yapmalı?
Yardımcım Serap Budak’ın önerisi...
Bu tecavüzcülere ağır para cezası vermeli.
İdam cezasının kaldırıldıktan 14 yıl sonra yeniden gündeme gelmesinin sebebi malum; FETÖ’nün başarısız 15 Temmuz darbe girişimi... Ve girişime katılanları en ağır şekilde cezalandırma isteği... Ancak malumunuz Anayasa’ya göre cezalar geriye yürümez. Nitekim Başbakan Binali Yıldırım da dün idam cezasının geriye yürümeyeceğini üzerine basarak ifade etti. Peki yasaların geriye yürümeyeceği, dolayısıyla darbecilere uygulanamayacağı biline biline “idam” neden günlük politika malzemesi yapılıyor? Neden Beştepe ve Bahçeli hemen her gün “idam”ı geri getirmekten söz ediyor? CHP’nin hukukçu milletvekili Ömer Süha Aldan bunu şöyle yorumluyor:
“Saray’ın asıl amacı ‘Başkanlık Sistemi’ni hayata geçirmek. Ancak içinde esas olarak sadece ‘Başkanlık’ bulunan bir paketin Meclis’ten ve ardından referandumdan geçememe ihtimali var. Ama değişiklik paketinin içine başkanlığın yanı sıra idamı da koyarsanız durum değişir. Hem MHP’den, hem referandumda vatandaştan destek alma olasılığı çok daha artar. Hele hele paket Meclis’e geldiğinde ve ardından referandum kampanyası döneminde PKK terörü artar... Büyük çaplı bombalama olayları yaşanır, şehit haberleri gelirse o zaman iş! daha da kolaylaşır...”
Not:
Sabah gözümüzü Cumhuriyet gazetesine operasyon haberiyle açtık... Gazeteci, yazar ve karikatüristlere operasyon başlamıştı… Bir de kutlama ilişti gözümüze:
“Bugün 31 Ekim Cadılar Bayramı... Cadılar Bayramınız kutlu olsun”
Bizde cadı kazanı her gün kaynadığı için bayramın bizim için bir özelliği yoktu.
Ancak yine de Cumhuriyet Gazetesine yapılan operasyon sıradanın ötesine geçiyor...
Çünkü Cumhuriyet gazetesi Cumhuriyet’le yaşıt bir yayın organı... Adını Atatürk koymuş...
Atatürk basın özgürlüğünün tanımını yapmayı da unutmamış:
- Basın özgürlüğünden doğan sakıncalar yine basın özgürlüğü ile giderilir.
Cumhuriyet Vakfı üyelerinin gözaltına alınması ile birlikte şu söylenti de yayıldı: