Başkanlık sistemini savunanlar “Bizi koalisyonlardan kurtaracak” diye propaganda yapıyorlar.
Koalisyonlar ülkemizde siyasi kötülüklerin sebebi görülüyor. Çünkü partiler başarısızlıklarını sürekli koalisyonlara yüklüyor. Ve dolayısıyla tek parti iktidarı “istikrar” diye niteleniyor
Gerçekten öyle mi? Hayır...
Bugün demokrasi ile yönetilen ülkelerin çoğunda koalisyonlar iktidarda...
Koalisyonlar çok da başarılı olabiliyor. Örneğin Almanya...
Almanya İkinci Dünya Savaşı’ndan beri tek parti yönetimi görmedi, hep koalisyonlarla yönetildi. Bu süreçte Almanya savaşın yaralarını sardı, iki Almanya birleşti, Almanya AB’nin süper gücü oldu.
Bugün de Almanya’da iki büyük partinin koalisyonu var. Hıristiyan Demokrat ve Sosyal Demokrat koalisyonu son derece başarılı...
AKP’nin MHP’ye götürdüğü anayasa değişiklik taslağı, adı “Cumhurbaşkanlığı” da olsa, bizzat AKP sözcülerinin dediği gibi, tam ve güçlendirilmiş başkanlık sistemi... Başkana tek adam yetkileri veriyor.
Ne ABD, ne de ABD’den kopyalanan ama diktatörlüğü dönüşen Güney Amerika rejimlerinde bu kadar denetimsiz bir başkan mevcut değil. Hemen tamamında eyalet sistemi ve çift meclis bulunuyor.
Başkanlık sistemlerinde az veya çok kuvvetler ayrımı vardır. Türk Tipi Başkanlık adı da verilen bizim sistemde ayrım yok uyum var. Özetle bakarsak...
? Başkan seçimi Meclis seçimiyle birlikte yapılacak. Böylece milletvekili adayları başkan olacak kişinin himaye ve gölgesinde Meclis’e girecek... Başkan partisiyle ilgisini kesmeyeceği için milletvekillerini bugün de olduğu gibi bizzat belirleyecek
? Bakanlar Meclis dışından alınıyor, başkan tarafından belirleniyor. Meclis’in bakanları denetleme, hesap sorma yetkisi yok.
? Başkan’ın sayısız kararname çıkarma yetkisi var. Kararnameleri kim denetliyor? Kimse... Başkan kanunlara ve Anayasa’ya aykırı kararname de çıkarabilir. Engel yok...
? Başkan HSYK, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay gibi yüksek kurumların üyelerinin yarısını belirleyecek,
Adalet Bakanı geçen hafta açıkladı... Halen hapishanelerde FETÖ’den tutuklu 36 bin kişi var.. 36 bin kişi 15’er sayfa ifade verse... 500 bin sayfa ifade eder...
Savcılar bu 500 bin sayfayı okuyup iddianame yazacak.
Yargıç da hem iddianameyi, hem 500 sayfalık ifadeleri okuyacak!
Tabii bunlara tanık ifadeleri, bilirkişi raporları, belgeler falan da eklenecek...
500 bin sayfalık ifadeye dayalı iddianame ne kadar zamanda yazılır? Dava ne zaman başlar? Ne zaman sonuçlanır? Meçhul.
Zaman uzadıkça mağduriyetler artar, dava sulanır...
Darbeye doğrudan karışanların ifadeleri hızlı şekilde alınıp onlar öncelikle mahkemeye çıkartılsaydı... Geri kalanların yargılanması da kolaylaşır, yol kısalırdı.
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ve Anayasa Komisyonu üyesi Namık Havutça, geçen hafta “İçinde başkanlığın ‘B’si dahi olan bir teklifi kabul etmeyiz, müzakere konusu yapmayız” demişlerdi.
Diğer Grup Başkanvekili Özgür Özel dün düzenlediği basın toplantısında aynı yönde konuştu:
“Başkanlığın yer aldığı bir teklifi müzakere etmeyiz. CHP’de bırakın başkanlığın geçeceği bir açık kapı, bir anahtar deliği bile yoktur.”
Peki, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ne diyor bu konuda? Bakın cumartesi günü düzenledikleri Anayasa Çalıştayı sırasında görüştüğü gazetelerin Ankara temsilcilerine ne diyor:
“Metin ortaya çıkmadan yorum yapmak, görüş bildirmek son derece yanlış olur... Öyle bir başkanlık getirirler ki ona yönelik eleştirilerimiz, kullandığımız dil farklı olabilir. Benim eleştirmem için nasıl bir düzen, nasıl bir model getiriyorlar, onu görmemiz lazım.”
***
CHP Genel Başkanı’nın bu sözleri insanı hayretler içinde bırakıyor. Neden mi? Çünkü AKP kafasındaki modeli 2012 yılından beri seslendiriyor. Abdülkadir Selvi de iki yazı yazdı. Bu aslında başkanlık değil, bir padişahlık rejimi. Padişahlıkta Şeyhülislamdan fetva almak vardır. AKP sisteminde başkana tanınan yetkiler daha da
Başkanlık sisteminin bugüne dek pek tartışılmayan bir yanını ele alalım.
Türkiye için tasarlanan sistem, ABD’deki gibi, bakanların Meclis dışından seçilmesini öngörüyor. Bir dostumuz bu durumda vatandaş için doğacak sıkıntıyı anlatıyor:
“Sade vatandaş şu anda derdini, isteklerini iyi kötü milletvekillerine aktarabiliyor. Uğradığı haksızlıkları bu yoldan gidermeye çalışıyor. Milletvekilleri adeta dert babasıdır. Onlar ya siyasi itibarlarına güvenerek ya da bakanlara başvurarak vatandaşın sorununu çözmeye çalışıyor. Mevcut sistemde bakanlar aynı zamanda milletvekilidir. Yeniden seçilme kaygısıyla milletvekillerinin ve vatandaşın isteklerini mümkün olduğunca yerine getirmeye çalışırlar. Meclis güçlüdür. Oysa başkanlık sisteminde bakanlar başkan tarafından Meclis dışından atanacakları için halkla ve vekillerle fazla yakınlıkları olmayacak. Sonuçta vatandaşın ve vekillerin bakanlara ulaşarak sorunları çözme gücü neredeyse sıfırlanacak.”
? ? ?
Özetle, sistem vatandaş ile hükümetin bağını tamamen kopartıyor...
Peki Amerika’da bu sakınca nasıl önleniyor?
Çünkü ABD’de eyalet sistemi var. Vatandaşın eğitim, sağlık ve benzeri yerel sorunları eyalet meclislerinde
İstanbul’da su sıkıntısının ucu göründü... CHP İstanbul Milletvekili Didem Engin dün bir basın açıklaması yaptı bu konuda... Didem Engin, İstanbul barajlarının doluluk oranının %36.4’e düştüğünü bildirdi, geçen yıl bu vakitler bu oranın yüzde 66 olduğunu hatırlattı... Konuyu İstanbul’un su durumunu yıllardır yakından izleyen eski İSKİ Müdürü Ergun Göknel’e sorduk... Dedi ki:
- İstanbul’a 10 gün daha yağış görünmüyor... Aralık ve Ocak’ta da istenen ölçekte yağmur yağmazsa bu yılı atlatırız ama önümüzdeki yaz aylarından itibaren muazzam bir su sıkıntısına gireriz...
Ergun Göknel ilginç tespitler yapıyor:
- Bakın yukarda yağmur bulutları var ama yağmıyor. Belki yağıyor ama yolda buharlaşıp tekrar geri dönüyor. Neden? Çünkü İstanbul baştan başa betonlandı. Çevrede orman kalmadı. Ayrıca yüz binlerce otomobilin çıkardığı karbon gazı havaya yükseliyor...
- Bir çare yok mu?
- Bence şu sırada yağmur bombası uygulansa çok faydalı olur. Bu bulutları yağmur bombası çözer...
- Vakti zamanında siz uygulamıştınız. İyi sonuç aldınız mı?
Başbakan Binali Yıldırım dün MHP lideri Devlet Bahçeli ile başkanlık sistemini öngören anayasa değişikliğini görüştü.
AKP’ye yakın gazeteci Abdülkadir Selvi dün sütununda öngörülen sistemle ilgili kimi bilgiler aktardı: “ABD’deki gibi bir başkanlık sistemi öneriliyor” diyen Selvi ekledi: “Ama bazı farklılıklar var. Federal sistemi değil, üniter sistemi esas alan; çift organlı değil, sadece parlamentoyu esas alan bir sistem öneriliyor.”
AKP tarafı önerdikleri modelin Amerikan başkanlık sistemine çok benzediğini iddia ediyorsa da... Modelin ABD sistemiyle uzaktan yakından ilgisi yok.
- ABD’de eyalet sistemi var. Eğitim, sağlık gibi konular tamamen eyaletlerce çözümleniyor. Başkan eyaletlere karışmıyor.
- ABD’de çift meclis var. Başkan’ın önemli görevlere yaptığı atamalar Senato’nun onayından geçiyor. Harcamalar ise Kongre onayına bağlı.
- ABD’de kuvvetler ayrılığı sistemi var. Yasama, yürütme, yargı birbirini sıkıca denetliyor.
- Sistemin yürümesi büyük ölçüde iki partili oluşuyla ilgili.
Atatürk’ü her gün olduğu gibi bugün de sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz.
Bu ülkeyi nasıl zor ve umutsuz koşullarda sırtladığına Nutuk’tan bir örnek verelim.
Yunan ordusu 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkar.. Atatürk 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basar.
Yunan ordusu İzmir’den sonra birkaç gün içinde Manisa ve Aydın’ı işgal etmiştir. Yöre halkının bu işgale tepkisi mi? Yoktur...
Atatürk Nutuk’ta şöyle diyor:
- Millet daha aydınlanmamış, milli varlığa vurulan bu korkunç darbeye karşı açıktan açığa herhangi bir tepki ve şikayet gösterilmemişti...
Siz kendinizi Atatürk’ün yerine koyun; vatanı kurtarmak için Samsun’a çıkmışsınız ama arkanızda düşman işgaline karşı tepki göstermeyen bir halk var... Ne umut kırıcı bir durum. Peki Atatürk ne yapmış bu durumda?