İdam cezasının kaldırıldıktan 14 yıl sonra yeniden gündeme gelmesinin sebebi malum; FETÖ’nün başarısız 15 Temmuz darbe girişimi... Ve girişime katılanları en ağır şekilde cezalandırma isteği... Ancak malumunuz Anayasa’ya göre cezalar geriye yürümez. Nitekim Başbakan Binali Yıldırım da dün idam cezasının geriye yürümeyeceğini üzerine basarak ifade etti. Peki yasaların geriye yürümeyeceği, dolayısıyla darbecilere uygulanamayacağı biline biline “idam” neden günlük politika malzemesi yapılıyor? Neden Beştepe ve Bahçeli hemen her gün “idam”ı geri getirmekten söz ediyor? CHP’nin hukukçu milletvekili Ömer Süha Aldan bunu şöyle yorumluyor:
“Saray’ın asıl amacı ‘Başkanlık Sistemi’ni hayata geçirmek. Ancak içinde esas olarak sadece ‘Başkanlık’ bulunan bir paketin Meclis’ten ve ardından referandumdan geçememe ihtimali var. Ama değişiklik paketinin içine başkanlığın yanı sıra idamı da koyarsanız durum değişir. Hem MHP’den, hem referandumda vatandaştan destek alma olasılığı çok daha artar. Hele hele paket Meclis’e geldiğinde ve ardından referandum kampanyası döneminde PKK terörü artar... Büyük çaplı bombalama olayları yaşanır, şehit haberleri gelirse o zaman iş! daha da kolaylaşır...”
Not: İdamın dillerden düşürülmemesi Fethullah Gülen ve Gülen yanlılarının ülkeye iadesini imkânsız kılacak... Buna rağmen idamdan ısrarla söz edilmesi ne anlama geliyor? Soru işareti!
Harp Okullular...
FETÖ’nün devletin kılcal damarlarına kadar sızmış çok tehlikeli bir örgüt olduğuna kimsenin kuşkusu yok. Sıkıca takip ve mücadele şart. Ancak bu furyada masumların canının yakılması onların feryatlarını ön plana çıkarırsa gerçek suçlular gözden kaybedilir. Bizim kaygımız odur... Mesela...
Hava Harp Okulu’ndan 450 dolayında öğrenci şu sırada Silivri’de hapiste. O öğrencilerden birinin ağabeyi yazıyor:
“Darbe günü kardeşim Yalova’da her yıl yaptıkları kamp için bulunmaktaydı... Darbe günü kamplarına, Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal geliyor. ‘Çocukları fazla yormayın, akşam yorulacaklar’ diyor ve kampta komutanlarla konuştuktan sonra ayrılarak düğüne gidiyor. Olaydan bir gün önce Albay Hüseyin Ergezen Yalova’da bir firmadan 10 adet otobüs siparişinde bulunuyor. Olay günü 450 öğrenci kamptan ayrılıp İstanbul’a hareket ettiriliyor. Çocuklara tatbikat olduğu söyleniyor. 80 öğrenciyi Sabiha Gökçen Havalimanı’na, 300 öğrenciyi Digiturk’e ve 70 öğrenciyi de köprüye götürüyorlar. Hiçbiri halka silah çekmiyor, ateş etmiyor.
Lakin tüm bu olanlara rağmen 450 Hava Harp Okulu öğrencisi 100 gündür Silivri Cezaevi’nde tutulmaktalar. Bu çocukların okulları kapatıldı. Hayallerinden oldular, geleceklerinden oldular, özgürlüklerinden oldular. Asıl darbeyi bu çocuklar yediler. Hepimiz güvenlik soruşturması istiyoruz. Lütfen iddiaları için kanıt bulsunlar. Bu masum gençleri haksız yere hapiste tutmasınlar..”
Star
Yandaş Star gazetesi yazarlarından Resul Tosun dünkü sağduyulu yazısını şöyle bitiriyor:
“Savcılığın Cumhuriyet gazetesi hakkında başlattığı soruşturma, gözaltılar ve ev aramalarının zamanlamasına bakınca, bu tasarruftan Cumhuriyet gazetesinin zarar görmeyeceğini aksine itibar kazanacağını ama hem iktidar partisinin hem Cumhurbaş-
kanı’nın yara alacağını görmemek için bu dünyada yaşamıyor olmak gerekir.”
? ? ?
Bu arada hükümet açıklamasında gözaltılar 18 Ağustos’ta savcılıkça başlatılan Cumhuriyet Vakfı ile ilgili soruşturmaya bağlanıyor. İyi de, Genel Yayın Müdürü Murat Sabuncu ile yazar Aydın Engin ve Kadri Gürsel vakfın üyesi değiller ki...
Cumhuriyet gazetesi için “Yargılamanın sonucunu bekleyelim”
diyen iktidar nedense
Reza Zarrab
için
“Davanın sonucunu bekleyelim” diyemiyor...
Akif Kökçe
BYLOCK
Deniz Baykal önceki akşam Tarafsız Bölge programında iyi bir performans gösterdi. Konuşmayı sabote etmeye çalışan Abdülkadir Selvi de sonunda pes ederek susup dinlemeyi tercih etti.
Röportaj sırasında byLock programından da söz açıldı. Telefonunda byLock bulunanların mazeretinin olmadığı, kesin suçlu oldukları iddiası ortaya atıldı.
Oysa... AKP Milletvekili Selçuk Özdağ’ın komisyonda anlattığı şu olayı Cumhuriyet’te okumuştuk...
Bir büyükelçi ‘ByLock’ kullandığı için gözaltına alınıyor. Bu büyükelçi örgüt mensubu olarak suçlanınca savcıya şöyle diyor:
- Ne örgütü? Ben masonum, biz masonlar üç senedir ByLock’la haberleşiriz...